Akbabalar Ve Kelebekler

Aynur Sel

20-01-2012 14:05

     Kelimeler elastiktir, istediğin yöne  çekebilirsin.   Ahmet  Telli,   Akbabalar Kelebekler  şiirinde   ‘’ Akbabalar bin yıl kelebekler  /   bir mevsim yaşarlarmış ki aşk  /   da kısa ömürlüdür, başlar  /    gibi biter yaşanmışsa eğer’’ der.

      Sözün gücüne bakın , ne müthiş değil mi?  Söz var kese savaşı, söz var kestire başı, al işte bir başka örnek…. Bu mısralardan ya da sözden hareketle binlerce sayfa yazabilirsiniz. Hele bizim gibi  binlerce oyunu  mevcut ve senaryo yazmada başarılı olmuş olanlar için bunun  kıymeti  harbiyesi yok denilemez.

     Yazmak, çizmek bize  bir şeyler ifade etmiyor  artık, çünkü  her birimiz,  bir delinin kuyuya attığı taşı bulamayan  fakat bulduğu zannıyla hareket  eden  kırk akıllıdan biri  olarak kendimizi görüyoruz. İş böyle olunca hükmeden de , hükmedeni destekleyen de  biz oluyoruz. Bu çelişki ruhumuza öylesine işlemiş ki adeta ikizimiz olmuş.   Bundandır ki  adalet  dediğimiz  zatı muhterem  bizim köye  uğramaz oldu, uğramaya da pek niyetli görünmüyor.   Yine bundandır ki 5 yıldır süren komedinin son perdesini  tüm benliğimizi ortaya koyarak  güle oynaya sahneledik. Kendimizle ne kadar gurur  duysak azdır.

      Rakel  Dink yıllar önce gayet insani ve  manidar cümlelerle   duygularını ifade ederken,                                  ‘’ Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz.’’ demişti.   Hayat arkadaşını arkadan vuranlara bile merhamet gösterip onların bir zamanlar bebek olduklarını unutmamamız gerektiğini fısıldıyordu kulağımıza tüm iyi niyetiyle. Biz de  olur ya bazıları bu okumalardan kendilerine pay çıkarıp  belki adaletin peşinden gider, eğilen teraziyi doğrultur, karanlıkları sorgular  umuduyla bekledik.

      Sadece bekledik.

      Sadece  umut etmekle yetindik.

       Bir yazar ‘’Hrant Dink bir dosya değil ki kapansın.’’ diye belirtmiş düşüncelerini, bunu hangi karanlık zihniyete anlatabilirsiniz  ki? 

      Düş kırıklıkları yaşamıyoruz artık, çünkü düş kurmuyoruz,  düşlerimize de el konuldu.  Kelebekler yani  özellikle bu  konuda kafa yoranlar böyle bir davanın çok farklı sonuçlanacağı ihtimalini düşünmediklerini hep ifade ediyorlardı,  bu düşüncelerini de sağlam ve   haklı gerekçelere dayandırıyorlardı. Akbabalar ise onları her zaman felaket tellalı olmakla suçluyorlardı.

    Komik gerekçelerle bir cinayeti sıradan, adi bir cinayet olarak göstermek tek kelimeyle umudu olan herkese en büyük cezayı vermektir.

    Herkes kelime oyunlarında başarılı olamaz tabi. Bu oyunlarda  her ipte oynayan cambazlar ancak başarılı olur.  Bir gün bir çocuğun canı sıkılmış, bir  karanlık zihniyetin anlattığı masaldan tat alamaz olmuş,  gereğini yapması gerektiğini düşünmüş, tek başına bir plan yapmış, bir ilden bir ile jet hızıyla gitmiş, sevmediği bir adamı arkadan vurmuş ve olay bitmiş,masal da sona ermiş, bunu abartmanın gereği de yokmuş (!)                                                                                                                           Ey  sevgili!  Ey halkım!  Ey sporseverler!

     Biz şimdiye kadar virgüllere  çok tahammül ettik, sıkıldık onlardan, her şeye nokta koymanın zamanıdır,  dersin ve bitirirsin her şeyi.  Bu, senin için kolaydır; çünkü kelimeleri önce ele alırsın, onların ne kadar korkunç anlamlar ifade ettiğini söylersin, yan ve mecaz anlamlarıyla örneklendirmeyi unutmazsın. Çünkü sen söz ustasısın, seni tanıyanlar bilir.               O  kelimeleri  halka öcü olarak sunarsın, onların kofluğundan, kokuşmuşluğundan dem vurursun ve bunda da çok başarılı olursun. Toplumun gözünde kavramları değersizleştirdikten sonra, içini boşaltmak , ortadan kaldırmak daha kolay oluyor.  Sen ne müthiş bir oyuncusun ki oyunu tüm kurallarıyla oynuyorsun ve bunda da gayet başarılı oluyorsun.  Karı yağdırmadan insanları iliklerine kadar dondurmayı  başarabilen nadir örneklerden birisin. Çünkü sen karanlığın görünen  yüzüsün, karanlık zihniyetin sembolüsün. Sen bir muammasın, seslerden oluşursun, yüzlerce anlamı bünyesinde barındıran tek varlıksın.

          Var mı ötesi? Ötekileştirdiklerini de boş ver ( !) , onlar daha da öteye gidebilirler. 

         Akbabalar, besini paylaşırken gövdesi daha büyük ve gagası daha güçlü olana öncelik tanıyan topluluk düzenine sıkı sıkıya bağlı kalırlarmış.  Aramızdaki benzerliğe bakın ve bu gece uyuyup payınıza düşeni tartın.

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00