Adalet Hiç Uğramadı Buraya

Aynur Sel

19-01-2014 19:23

     Bilinmez bir dünyanın içindeyim sanki, bütün yaşananları üst üste koyuyorum ve  diyorum ki :  Bütün  bu olanlar garip bir  rüya , bunlar nerede yaşanmış olsaydı taş taş üstünde kalmazdı. Adaletin keyfiyetini de kanıksar olduk ya toplumca ,  onunla ilgili ne yazılırsa, çizilirse bir anlamı yok artık.   Bilir misin  iki  acı tarafı var hayatın ; birincisi, kağıttan umutlar yapıp sele verip ne yaptıklarını bilmeyenlerin  dramı; ikincisi,  bir avuçta toplanan ve  sonra bölünen hayatların her şeye rağmen  birilerine  körü körüne bağlanma hevesiyle tutuşanların   trajikomik  halleri…  Her ikisinde de sonuç aynı : Herkes  zamanında  yaptı yapacağını, bizimki de yapsın  ne var?  

    Her seçim  döneminde  savaş  tanrılarına, tanrıçalarına kurban edilir   tüm umutlar. Her bayram  öncesinde  kurbanlarını bekleyenler bayram arifesinde  amaçlarına erişmenin  mutluluğunu yaşarken onlara kurban adayanların da  yalana kanmaktan  başka  çareleri, dahası başka  bir arayışları da  yok.  Egemenleri tatmin etmek  adına birbiriyle yarışan  kalabalıkların  yapay gülüşleri çenelerine  yapışıyor.  

     Başlangıçta saf bir masumiyetin  gölgesinde yeşerir  her şey, sonra yapay  mağduriyetlerle saltanatını devam ettirme  çabası  güç verir  egemenlere.  Ayakkabısı olmayan ve   elinde bir  parça kuru ekmekle  bir yabancının kamerasına  takılan   çocuğun   görüntüleri  yani  onun  açlık tokluk hali   ilgilendirmiyor  ne Firavun’u ne de  Muaviye’yi.

            Harabeye  dönüştürülen  şehirlerin  çığlıkları  görmezden  gelindi. Sürekli  savaş hali  krizi yaratılarak  zeytin dalı  uzatılmadı   ellerini uzatan çocuklara. Çünkü onlar ‘çocuk’ değildi egemenlerin gözünde,  ne de olsa  ‘ kaçakçılar’dı, öldürülebilir,  davaları kapatılabilirdi,  nihayetinde   öyle de oldu.

     Hrant  Dink’in adalet bekleyen gözlerine yerleşen hüzün   ondan değil midir?  

     Dar,  kalabalık sokaklar….   Yapılar  eğreti, birbirine yapışan  balkonlarda sesler  birbirine karışıyor.  Derin bir uğultu, anlamsız mırıldanmalar….  O  kahrolası  büyük yalnızlığın içinde adaleti arayan  yanım  vazgeçmiyor hevesinden.. 

    Tanrı büyük yetenekler  vermiş birilerine,  diyorum yoldan geçenlerin  bomboş  bakışları arasında. Dokunsam da oralı olmayacak,  yolsuzluklara, adaletsizliklere acayip  bir hoşgörü örgüsü örülmüş .  Nerde, nasıl bir yerde yaşadığımı sorgulayıp duruyorum.

  Kader’in  kadersizliği yansıyor büyük aynalara, kimse kendisine  bakmak istemiyor oradan. Baksalar,  kendilerinden bir parça  görmelerinden korkuyorlar.  Aileye göre Kader’in yaşı  12 değil de 14 imiş (  !  ) .  Trajediye bir  yenisi ekleniyor, 12 yaş çocukluk yaşı da 14 sanki olgunluk yaşı. Ülkemizde o kadar  çok  Kader var ki….  Kelimeler onların kadersizliği karşısında kifayetsiz  kalıyor.

      Gecenin  bir yarısı, yazdığım oyuna dönüyorum . ‘ Kralın Dansı’  adlı  oyunuma . Kader’den sonra  oyuna dönmek  acıtıyor kalbimi. Kader’in kapısını adalet  neden  hiç çalmadı,  diye merak ediyorum.

   Kral elindekiyle yetinmeyip ömrü boyunca tahtta kalan Firavunları kendilerine  örnek alarak  yaşamın derinliklerine inmeye hazırlanıyordu. Karşısına  bir şair çıktı, kral oldum olası şairlerden, düşünen insanlardan, kısacası  kalemle fırçayla işi olanları sevmezdi. Yan  gözle  şaire baktı : ‘’ Nesin sen, kimsin? diye  sordu. .

  ‘  Ben şairim.’   cevabını alan  kral  durmuş, tepeden  tırnağa süzmüş, yüzünden   kendisini metheden bir anlam  çıkaramayınca  ruhunu okumaya çalışmış şairin. Şair ne işle uğraştığını  gülümseyerek  söyledi krala.  Kelimelerin ruhunu okşadığını, maddi ve manevi dünyanın  büyük anahtarının kelimelerin elinde olduğunu söyleyince kralın suratı asıldı.  Kral dudak büktü, alaycı bir tavır takınıp oradan uzaklaştı. Çünkü  o kelimelerde adalet vardı, Kader vardı, o kelimelerin  gizemini öğrenme fırsatı verilmiş olsaydı  Kaderler intihar etmeyecekti .      

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00