‘’ Acıtan gerçek’’

Aynur Sel

17-12-2012 10:00

‘’Hak ‘’   sözcüğü , Kafdağı’na  ulaşmayı amaçlayan   insanların  düşsel bir dünyadaki   istenmeyen,  talihsiz  evlat    rolünü üstlendikleri  yolculuğa benziyor. Binlerce kişinin    çıktığı bu   zorlu  yolculukta her tülü cefanın  çekilmesi  amaçladıklarının gerçekleşmesi anlamına gelmiyor elbette .  Yine de  her şerde bir  hayır vardır,  düşüncesiyle devam edecektir bu yolculuk..

     Umudun sınırı çizilmiyor, paha  biçilmiyor umuda. Umudun ifade edildiği, gelecek güzel günlerin dokunduğu mısraları okuduğumda mutlu oluyorum.  Her geçen  gün  yaşadıklarımız, dünyada yaşananlar  kirli ellerin  hayatımıza ne derece hükmettiklerini  gösteriyor. Ne olursa olsun  umudumuzu yitirmemek gerektiği düşüncesi  bende gittikçe  zayıflıyor.  Gün  sancıyla  doğuruyor her bebeği ve her bebek  mutsuz  doğuyor yeni güne.  Bakmayın söylemde günün adı yeni,  eskiyi aratmıyor kendisi. Linç kültürü aşılanıyor, yeni gelen neslin dokularına.

      Doğadaki    hayvanların yaşam mücadelesini izlediğimiz bir film ya da belgesel bizi gülümsetir değil mi?  Hükmetmek isteyen bir canlının kendi varlığını koruyup yaşam alanını genişletme  mücadelesi bizden tam  not alır. Sırası gelir hayvanların düşünme yetisinden  yoksun olduğunu belirtip aramızdaki temel farkı ortaya koymaya çalışırız. Düşünme yetisine sahip  bizlerin  dünyada binlerce insanın yaşamına  son noktayı koyduğu  gerçeğini göz önünde bulundurarak   ne kadar acımasız olduğumuzu  belirtmekte  fayda var. Allah’tan düşünme yetisine  sahibiz. Sahip olduğumuzla  bu  kadar kötülük  yapıyorsak, sahip olmama durumunda neler yapabileceğimizi düşünmek   dahi  istemiyorum .

       Her gün her yaştan, cinsiyetten, milliyetten insanlar ölmektedir.  Toplu katliamlar, iş cinayetleri, kadınlar, kızlar, çocuklar…   Yaşamı birilerine zehir etme  düşüncesi    kolaylaşmış   olmalı ki  bir insan bir başka insanın   yaşam hakkını  ortadan   kaldırabiliyor. Üstelik pişmanlık duymadan, tüm varlığını  ortaya  koyarak…

             Hırs başa belaymış derler ya !   Nasıl bir   hırstır ki   kafede oturan kızını  bıçaklama, dövme hakkı veriyor.  Farz edin ki kız  bir  hata yaptı,  ailesine uymayan bir davranışta bulundu..  Bu onlara bir insanı  dövme,  ortadan kaldırma  hakkını mı  veriyor?  Her yok oluş bir  daha doğmaktır aslında, kötüyü, kötülüğü yenen insan  her defasında küllerinden doğar. Tıpkı  sevdikleri ( ! ) tarafından öldürülen binlerce kadın gibi.

      Böylesine bir  ‘’göçüş .’’   kimsesizliğin hikayesidir.  Kimsesizlik zor, sesi duyulmayan  bir insanın ya da insanlığın  çığlığıdır, zıtlıklar üzerine kurulmuş…      Sesi duyulmamak ve çığlık…   Yırtık, yamalı, hazin bir  aşk hikayesi misali ….

      Her gün   kütükten düşüyor  binlerce insanın adı.. Yapraklar  sonbaharın rengini  alır onların hayatında. .  Hukuk, antlaşmalar, uluslar arası evrensel değerler  kimilerin hayatında bir masalı çağrıştırır. Ya da kimileri  için bu kavramlar kendi hukukunu okuma imkanı veriyor.

        Yanılgılar diz  boyu   korkuyu işler, biz de batmayan gün birilerine  yeni günü müjdeler.   Ve yine anladım ki  ‘’empati’’ denilen ve  kimi için öcü  görevini gören  başkalarının yerine kendini koyma  duygusu sönük kalmış.   Tarih gösteriyor ki   her on yılda  bir hayatımızın temel döngüsünü değiştiren, bizi yaralayan,  bizde kalıcı hasarlar bırakan  toplumsal facialar yaşadık,  yaşıyoruz. Bu kimseye ders olmuyor.  İçselleştirdiğimiz  korku apolitik olma  yönüyle fazla mesai yapıyor. Bu anlayış,   bırakın birbirimizi anlamayı yaşadıklarımızı, tanık olduklarımızı  görmezden gelmemize neden oluyor.  Yaşam hakkı herkes için kutsaldır, deyip    Hasan Hüseyin’in  ‘’ Acıtan Gerçek’’ adlı şiirinin bir bölümüyle noktayı koyuyorum.

    ölümden
          ölmekten
              değil korkumuz
                    daha güzel bir dünya
                         yaşanılır bir vatan
                           diye başlarken  şarkımıza  
                             vurulup kahpe tuzaklarda bir geyik gibi
                                      düşmek boylu boyunca
                                             cepte vergi makbuzumuz            

                                                       bundan işte korkumuz.   

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00