https://www.celikhanhaber.com/files/uploads/user/599b1a16-8d13-45b0-9e1b-7fb86a5a1caa.jpg
Sabri Altun

Zindandaki delik

13-07-2011 21:14

Karanlığın yüzü hep karanlıktır.
Çekirdek ve ağacın maksadı meyve vermektir.
Ve meyve tekrar çekirdeğe döner.
Ve döngü devam ediyor…
Arkadaş!
Eğer bu gün boşsan peşime takıl.
İki halet ve iki sahneyi ya göreceğiz ya da oynayacağız.
Sonra oturup konuşacağız.
Çünkü hayat bir kurmacadır.


Birinci halet, birinci sahne:
 
Dekor, yeraltı zindanları…
Etraf alaca karanlık…
Dört taraf duvar, sol tarafta demirden bir kapı.
Arada bir kapı ürperti veren bir gıcırtı ile açılmakta içeriye zindancılar girmektedir.
Bazen mahkûmlara yemek getirmekte bazen de elindeki kırbaçla sağa sola vurmaktadır.
Zindandaki yaşlılar çaresiz bir bekleyiş içinde iken gençler fırsat buldukça bir birlerini boğazlamaktadır.
Arada bir derin bir çığlık duyulmakta ve ardında ölüm deliğine birileri atılmaktadır.
Çocuklar ise her zaman olduğu gibi masumiyeti temsil ettikleri için dünyayı yaşadıkları zindan sanmakta ve keyiflerince oyunlarını oynamaktadırlar.
Düşünen kafalar ise kapının önünde bir efsaneyi konuşmaktadırlar.
Çünkü efsane kehanetle sonlanacaktır.
Eğer ki kehanet gerçekleşirse kapı bütün haşmeti ile açılacak bütün mahkûmlar hürriyetlerine kavuşacaklardır.
Benim dilimde bu kehanetin adı; “fecri sadıktır.”
Bir başka dilde; “türbülanstır”
Daha başka bir dilde ise “Hermeciddun harb”
Ya “Sarıklı genç” gelecek ya “Mesih” gelecek ya da “İsa ile Mehdi” gelecek.
Ha bu arada sahnede unuttuğum bir hakikat daha var:
Zindanın duvarları gittikçe daralmaktadır.
*
Sizce çekirdeğin meyve verme zamanımıdır yoksa meyve çekirdek mi verecek?
İşte tam bu noktada iki bakış açısı dikkatleri çekmektedir.


İkinci halet ikinci sahne


Dekor aynı dekor...
Etraf yine alacakaranlık…
 
Önce hazin hazin çalan bir müzik sonra yüksek tempoda trampet en nihayet büyük bir patlama…
Etraf dumanla kaplanırken ilginç bir hadise gerçekleşir.
Zindanın güney duvarında büyük bir delik açılmış mazlum mahkûmlar dışarıya çıkarken kapının önünde kahramanını yahut fecri sadık’ı bekleyen yaşlılar gözlerini kapıdan ayırmazlar.
-“yahu çıkın dışarı baksanıza duvarlar delindi işte beklediğiniz kehanet gerçekleşti.”diye bir ses işitilince, yaşlılar hep bir ağızdan:
-“Bu yaşadığınız kehanet değildir. Bir kandırmacadır. Gerçek kehanet ahan bu kapının kırılıp açılması ve arkasında sarıklı gencin gelmesiyle olur.”
Sonra hep birlikte dönerler delinen duvardan dışarıya bakarlar. Dışarıda uçsuz bucaksız bozkırlar, denizler, deryalar gözükmektedir. Özgürlüğün sembolü kelebekler uçuşmaktadır. Şelaleler akmakta, derin ormanlar uzaktan uzağa gülümsemektedir.
Yaşlıların en yaşlısı, gözlerinde yaşlar akıtarak:
-“ahh ahh! Manzarayı görüyor musunuz? İşte özlenen fecir bu manzara gibidir. Zavallılar da bunu gerçek sanıp aldanıyorlar.”
Derken bütün mahkûmlar büyük bir gürültüyle dışarı çıkarken en tepedeki sahnenin ışığı boş sahneyi göstere göstere kapının dibine gelir ki aynı yaşlılar hala gözyaşı dökmekte hala secdeye varmakta hala ellerini dergâhı ilahiyeye kaldırmaktadır.
*
Şimdi gel arkadaş birlikte bu sefer hayatın gerçek sahnelerinden bir iki tanesine daha bakalım.
Yer Adıyaman’ın turistik bir oteli.
Yıl 2010’un Ramazan ayı. Bir sivil toplum kuruluşu iftar yemeği vermektedir.
Yemekten önce sayın vali bir konuşma yapıyor.
Herkes pür dikkat fakat pek de şaşırtıcı bir konuşma değil.
Çünkü günümüz valilerin normal bir Ramazan ayı konuşması.
Allahtan, Kur’an’dan ve Ramazan ayının faziletinden bahsediyor.
İnsanların yüzüne bakıyorum pek de bir şaşkınlık emareleri görmüyorum.
Oysa ben çok farklı duygular içindeyim.
İçim içime sığmıyor.
Sonunda dayanamayıp birlikte oturduğum dostuma dönüp fısıldayarak:
-“Yahu arkadaş bu konuşan validir ha! Bir müftü değil?”
Dostum sadece yüzüme garip garip bakmakla yetiniyor.
Hâlbuki dostum niçin öyle dediğimi sorsaydı onu 1963 senesine götürecektim.
Evet, ben 2010’un valisini dinlerken aynı anda hayalimde 1963 senesinin Adıyaman valisi cirit atıyordu.
O tarihte henüz dünyaya gelmemiştim ama Kur’an kursu hocamızın anlatıklarıyla kulaklarıma o valinin ceberut sesi yankılanıyordu.
O zamanki valiler 60 ihtilalının valileriydiler.
En büyük sorumlulukları din düşmanlığıydı.
Ta ilden kalkıp ilçeye gelen vali direk yeni açılan kuran kursuna gider.
Gelmeden önce jandarmalar her tarafı ablukaya almıştır.
Adeta sokağa çıkma yasağı vardır.
Hiçbir vatandaş vali işini bitirene kadar o caddeyi kullanamaz.
Bilmeyerek kullanmak isteyen ya dipçik yiyor yahut azarlanıyor.
Ve en nihayet vali bütün hışmıyla kuran kursuna girer.
Valinin suratı cehhenem zebanilerini hatırlatır derecede ürkütür çocukları.
Çocuklar masum masum bakarken ayakları titremektedir.
Vali önce hocaya bir sürü hakaret ve tazir yağdırdıktan sonra hışımla sınıfa döner:
-"Siz neden okula değil de kur’an kursuna geliyorsunuz?"
Çocuklardan çıt çıkmaz.
Tekrar gür bir sesle:
-"Neden okula gitmediniz de buraya geldiniz."
Sonunda bir çocuk:
-"Dinimizi öğrenmek için”
-"Dininizi öğrenmek bu yaşta size düşmez.”
Vali o kadar kızar ki tahtaya bir harf yazar ve bir çocuğa oku der.
Parmağıyla işaret ettiği çocuğun yanındaki “ben mi “ diye sorunca:
Koskoca (!) vali:
“Aayır, ahırınızdaki diğer öküze söylüyorum”
Artık vali kızdıkça ağzında köpükler oluşmaktadır. Hocaya tekrar bir sürü hakaret yağdırdıktan sonra bütün çocukları dışarı çıkartıp hocanın eşliğinde ilkokula kadar yürüyüşle getirtip hepsini okula yazdırtır.
*              *              *
Evet arkadaş!
Oturup konuşalım demiştim.
Fakat konu çok uzadığı için sadece bir iki soru sorup bitirelim.
Biz şu an hayali bir manzarayı mı seyrediyoruz yoksa gerçekten zindandan bir delik açıldı da dışarı mı çıkmışız.
Yoksa hala sarıklı bir genç mi bekleyeceğiz

DİĞER YAZILARI Bebeklerin Gücü.... Devletin inisiyatif gücü “Vurun kahpeye” Ormanda 15 Temmuz Orantısız Kavgalar Orman'da Yeni Düzen! Pralamenter sistem aslında ne demek Bir eseri hiddet… Küffara giden dualarımız. 15 Temmuz Ve Bir Öneri! Bediüzzaman ve parlamenterler sistem Panama Leaks ve Bediüzzaman Görüyorum ama diyemiyorum. Bir Devrin Anatomisi İnsanları idare edenlerin gözünü kan bürümüş. Ayrık otları ve yaşlı kadınlar Müslümanlar savaşıyor. Sınırı olmayacak… Alın o sapıkları başınıza çalın SÖZ Allah rızasını düşünen üçüncü şahıslara duyurulur Dilimizi yüreğimizle güçlendirmek… Milenyum nesli ve tenha siyaset Neden Mustafa Bulut… Batının gücü nerden geliyor Sineklerin kartallalra savaşı… Ucb’un böylesi… Kavgayla gelen bir mecburiyet İsrail'in muvaffakiyeti, Müslümanların muvaffakiyetsizliği Kutsal mekânlar hapishane gibi Her karışı Peygamber kokuyor Kudüs Gezisi Hiç büyümeseydim Olimpiyatları alsak ne yazar? Dağ tepeye, tepe kuma dönmesin… Mağlubiyetin sırrı SBS'deki başarının çarpıcı öyküsü. Ey menhus ruh artık titre İftar çadırı ve nesli ati Bediüzzaman ve gezi hareketi Belki Garip, Ama Bir Öz Eleştiri Son Osmanlıya son saldırı… Kadınlık onuru Dehlizlerdeki sahte kahramanlar Çelikhan Türkiye’ye sığmıyor. Hangisi daha tehlikeli? Biz Ne Olacağız? Takdir ve İhanet Ne idik, ne olacağız? Mustafa Şahin Bir Liderin Doğuşu Yaşayan Efsane,Reis Yaylagül Mahmut Şahin Toplumsal refleksler Sükût Ediyorum Gelemeyen Bahar Herkes işine Baksın... Suçlu Benim Ormanın Tarihi Yeniden Yazılıyor Baykuş’un Gözleri Bir Masalım Var Deccal operasyonu mu Kürt sorunu mu? Eğitim, Toplum Ve İntihar Çelikhan Ve Kızların Hakkı Bir Çağın İz Düşümleri 2 Bir Çağın İz Düşümleri 1 Kelimeler canlanır mı? Kavimler neden helak oldular? Ene ve nefsin serüveni Amerika’yı sömürmek… "mahşeri gördüm" Küre-i Arz Konuşunca... Kim ayvayı yiyecek? Baba mı dediniz? Hangi rejim? Bir Çıkmazın Anatomisi Hayal hakikat arası bir şey Yumurta idaresi Hain Köpek Bireyin gücü mü cemiyetin gücü mü? Acıdan söz et bana Bu film burda bitmez Demokratik yağmurlar Çelikhan Net ve TOKİ sürecinde almamız gereken ders Ahde Vefa Veya Mü’min’in Yitik Malları Kaymakamların rolü ve Anadolu Mayası Kaymakamlar Geçidi Düşman içimizde… Kördüğüm Bir Dünya… Yansın Tahrir Meydanı Görüyorum ama diyemiyorum Mahkum adam nasıl hür adam olur? “Hür Adam”la açılan ufuklar… "Yarab hayretimi arttır" Her şey 'kün' de saklı Eyvah Amerika'yı kızdırdık Asrın en büyük eğitim yanlışı Tehlike kapımızda 2 Tehlike kapımızda Haritaya dikkat! Devlet ve Ramazan Bayramı Onlar rahmete uçtu ya bize ne olacak? Perde gerisine bakalım bence… En büyük buluşma Yıkılmayan duvarlar (Mutluluğa yolculuk-2) Heni en lekum (Mutluluğa yolculuk) Asya'nın bahtına saplandım 2 Şahin Bakışlı adam Hesaplanmayan Hesap Dağdan iniş… Cennette futbol var mı Gerçeğin çizgileri ve bir Ceylan Bayramlar Ve Bazı Adetlerimiz Irmak Ummanda Boğulur Tahrik,yara ve kontr hareketler. Cüruf’a Dikkat Ham Çarık Ve Kıl Çorap Uygun Adım Şimdi Jari Zamanı Ve yeni valimiz...