https://www.celikhanhaber.com/files/uploads/user/599b1a16-8d13-45b0-9e1b-7fb86a5a1caa.jpg
Sabri Altun

Milenyum nesli ve tenha siyaset

02-05-2014 10:42

          Neden Mustafa bulut-2

 

Aslında bu yazıyı kafamda tasarlarken çok sert bir üslup kullanmıştım.

Zira günü birlik yaşayan ve genlerimize tavşan ürkekliğini zerk ettiren geçmiş zamanların acımasız sahralarında kopup gelen korkunun getirdiği bir sinsilikle hamuru yoğrulan bir siyaset arenamız var.

Belki de ülke olarak demokrasiyi bir türlü hazmedemeyişimizi sebebi budur.

Yani zamanında güçlü insanlar gücü ele geçirirken demokrasi veya cumhuriyet adı altında mutlak bir istibdat dayatmışlar.

Öyle ki bu güçlü insanlar kaybetseler de istediği tahribatı yapmışlar.

Dolayısıyla sıradan vatandaşlar zaman zaman bunlara başkaldırıp iktidarı ele geçirmiş olsalar da hiçbir zaman muktedir olmamışlar.

Hatta öyle bir hal almış ki bu çoğunluk kitle iktidarı ele geçirdikleri zaman daha çok ezilmiş daha çok kayıp vermiştir.

Ülke çapında ihtilallar buna örnek teşkil ederken Çelikhan gibi yerlerde çeşitli kundaklanmalara ve zorbalıklara sahne olmuştur.

Dolayısıyla yüzyıla varan bu döngü Çelikhan gibi bir memlekette halkı ürkekliğe sinsiliğe ve buğz’a itmiştir.

Gel gör ki milenyumla birlikte insanlık; teknolojik gelişmeler, iletişim ve bilişim çağının başlamasıyla yepyeni bir kulvara girmiş, zorbalık yerini bilgiye, kaba kuvvet yerini zekâ ve akla bırakmıştı.

Yepyeni sosyal paylaşım alanları doğmuş her kes her şeyi tüm detaylarına kadar öğrenme şansına sahip olmuştu.

Bunun sonucu olarak, patronun ve ağanın oğlu popoloritesini yitirmişi çobanın ve hamalın oğlu sazı ele almıştı.

Kısaca en geçerli paradigma bilgi olmuştu.

Bu yeni ve güçlü akım ülke çapında Ak Parti iktidarını doğurmuş, Türkiye’yi hayal bile edemeyeceğimiz bir noktaya taşırken, Çelikhan bu noktada sekteye uğramıştı.

Bunun faturasını milenyum nesli Mustafa Bulut’a kesmişti.

Hâlbuki 2004’te Mustafa Bulut ikinci kez seçilirken var olan adaylar içinde çağa en uygun lider olarak kabul edilmiş, büyük ümitler bağlanmıştı.

Aslında o dönemde Çelikhan halkı en ideal adamı seçmişlerdi.

Çünkü Mustafa Bulut’un diğer adaylardan birkaç farklı özeliği vardı;

1-Toplumsal reflekslerimiz” başlığında ki daha önce liderlerimizin şahsında Çelikhan’ı değerlendirirken Çelikhan’ın ağalıktan kurtulmak istediğini görmüştük.

Dolayısıyla Mustafa Bulut halkın içinde çıkıp ağaya direk baş kaldıran çeşitli bedeller vererek ağasını deviren fakat ağa duruşu olan tek liderdi.

2-28 Şubat silindiri altında epey ezilen bu toplumda herkesin nerdeyse (özellikle resmi zevat)  verilebilecek bütün tavizlerini verdiği bir hengâmede bir yüzbaşıya meydan okuyacak kadar gözü pek oluşu, toplumu yüreklendirmesi açısında önemli bir etken olarak onu ön plana çıkartmıştı.

3-İki defa Türkiye’nin en güçlü siyasi rüzgârını peşine takacak kadar siyasi becerisi olduğuna göre pekâlâ Çelikhan’ı Ak Parti iktidarına paralel bir kalkınma hamlesi yapabilirdi.

Böylece iktidara gelen Mustafa Bulut birebir hizmetlerde iktidarı halkın emrinde başarılı bir şekilde kullanırken, belediye hizmetlerinde tam aksi bir görüntü veriyordu.

İşin özeti şuydu: Zaman milenyum çağıydı lakin belediye yönetim şekli 90’lı yıllara aitti.

Dolayısıyla milenyum nesli onu ağır bir şekilde cezalandırdı.

Bu öyle bir cezaydı ki Mustafa Bulut’u diri diri siyaset mezarlığına gömdüler.

İşte en alıcı nokta burasıdır;

Böylesine ağır bir yengiyi alıp siyaset mezarlığına gömülen bir siyasetçi nasıl oldu da tekrar dirildi?

Nasıl oldu da tekrar belediye başkanı seçildi?

Adeta eksi iki binden çıkıp artı iki bine nasıl yükseldi?

*                  *                        *

 

 

Bu soruları cevaplandırmak için son beş senenin bir nevi kronolojik sürecini gözden geçirmek ve Mehmet Boranın uyguladığı “tenha siyaset” ve bu siyaseti bana göre tam anlamıyla uygulayamayışını irdelemek gerekecektir.

Tenha siyasette birkaç önemli nokta vardır;

 

İnsanları kendisine bağlamakta büyük bir başarı söz konusu iken nihai hedefinde “tek otorite” olmak vardır.

Tek otorite veya tek lider olmak için ise büyük bir güce sahip olmak lazımdır.

Büyük bir güce sahip olmak için ise ya ağa kökenli olmak gerekiyor, yani fıtri bir gücü bünyesinde barındırması gerekli. Ki bunu zaten çağdaş bir zeminde halk istemiyor.

Yahut ta halkın içinde ki potansiyel güçleri bir araya getirip bir sinerji oluşturarak elde edilebilir.

Mehmet Bora zaten bu ikinci maddeyi harekete geçirerek iktidar olmuştu.

 

 

Lakin iktidardan sonra bir seçim yapmak zorunda kalmıştı.

Ya o güçten mahrum kalacak yahut ta kendi otoritesinde tavizler verip gücü elde tutacaktı.

O birinci yolu tercih etti.

Neden bu tercihi yaptığı tartışılabilir bir konudur.

Bana göre tek otorite olma hedefiydi, ona göre ise farklı sebeplerdi.

Fakat bu bahaneler doğru olsaydı sanırım çıkan sonuç böyle olmazdı.

Nitekim doğru bahaneler olmadığı için dağıttığı güç, aleyhine güçlü bir hırs odağı olarak döndü ve kaybetmesinin nedenlerinden biri oldu.

Her neyse buradan o zamana baktığımızda şöyle diyebiliriz ki; çok güçlü bir halde iken, sahip olduğu gücü muhafaza etmeyince, yalnızlaşarak ve gücünü yitirmiş bir siyasetçi olarak memleketi idare etmeye başladı.

Adeta kurtlar sofrasında emaneti kucağına alan bir koyun misali ürkek bir atmosfere girdi.

Böylece memlekette bir otorite boşluğu meydana geldi.

Çelikhan Adıyaman’da, bölgede ve Ankara’da savunmasız bir hale geldi.

Bu arada haddini bilmez bir kaymakamın varlığı ise tek etki alanı olan Çelikhan içinde de etkisini indirince Çelikhan tamamen sahipsizleşmeye başladı.

Evet, bir kaymakam gelmiş önüne gelene hakaret ediyordu.

Önce bütün kurum müdürlerini haşladı hepsini karşısında sus-pus etti.

Yağcılar takımı da buna yardım edip karşı çıkış yerine:”sen en iyisin, kafamıza biraz daha vur ki adam olalım” dediler. Oda bundan cesaret alarak daha çok saldırganlaştı.

Derken esnaflara saldırdı.

Bütün lokantacıları beceriksizlikle suçlayıp, kasaplara;”siz leş yedirtiyorsunuz” diyerek yeme içmesini sürgü’de yapmaya başladı.

Yine sadık yağcılar;” sen en iyisisin “deyince kaymakam daha da diklendi.

Derken muhtarları da haşlamaya başladı.

Huzura gelen muhtarları kale almamakla birlikte gülünç durumlara düşürdü.

Gittiği her birimde;”yakarım, yıkarım yahut ta pencereden atarım” gibi sert laflarla her kesi sindirdi.

Her seferinde sadık yağcılar;”sen kralsın derken buna haddini bildirecek kimse çıkmıyordu.

Tam o süreçte Mehmet Bora beni kendi yerine sosyal yardımlaşma vakfının toplantısına gönderdi.

Toplantıya girdiğim zaman beni görünce ;”başkan nerde?” diye sordu:

Bende “başkan beni görevlendirdi” dedim.

Bunun üzerine kaymakam, iğreti bir tarzda bütün heyetin önünde:

-“Sen git başkan kendisi gelsin” deyip beni azarladı.

Toplantıda beni kovarken işte o zaman kendi dünyamda Mustafa Bulut’un bu memleketin başında olması gerektiğine kani olmuştum.

Çünkü o an iki selüet gözüme ilişmişti.

Bir tarafta Mehmet bora diğer tarafta Mustafa bulut…

Eğer Mustafa bulut beni buraya gönderse ve bu adam böyle dese bende gerekli cevabı vermesem beni dövmekten beter eder ve kendini bilmez bir kaymakama dünyayı dar ederdi.

Oysa şimdi bu adama hak ettiği cevabı versem değil arkamda durması, Mehmet Bora;

“sen bana kalleşlik yapıyorsun. Kaymakamla aramı bozuyorsun.” diyecekti.

Öyle ki ertesi gün sadece kaymakamı iğneleyecek bir yazı yazmıştım. En azında kısık da olsa bir karşı çıkış olsun diye…

Heyhat… Bütün yorumcular kaymakamı tutmaz mı?

Hemen hemen herkes kaymakamı desteklerken, Mehmet bora işin tuzu biberi olacaktı;

Aynı günü mesai bitiminde:”hayrola Sabri bey bu ne kaymakamlık furyası. Sen neyine güveniyorsun?”

İşte o zaman direk soluğu Mustafa bulut’un yanına almıştım.

İşte o zaman bu topluma bir “yürek” gerektiğine inanmıştım.

İşte o zaman Aloğlu ile birlikte bu memleketin haline bakıp kara kara düşünmeye başlamıştık.

Bu ürkeklikle, bu korkaklıkla bu memleket nereye gidecekti.

Bu millet cesaret kaynağını yitirmişti.

Dahası…

Dahasını inşallah bir sonraki yazımızda…

 

Not:Artık yürekli olmanın zamanı gelmiştir.Bütün klavye kahramanlarına sesleniyorum.Adınızla yorumlarınızı yazın.Şundan emin olun ki ne Mustafa Bulut ne Mehmet Bora neden bizler hiç kimseyi öldürmeyeceğiz.ismini yazmayan hiç bir yorumu ne okuyorum nede yayınlarım.

DİĞER YAZILARI Bebeklerin Gücü.... Devletin inisiyatif gücü “Vurun kahpeye” Ormanda 15 Temmuz Orantısız Kavgalar Orman'da Yeni Düzen! Pralamenter sistem aslında ne demek Bir eseri hiddet… Küffara giden dualarımız. 15 Temmuz Ve Bir Öneri! Bediüzzaman ve parlamenterler sistem Panama Leaks ve Bediüzzaman Görüyorum ama diyemiyorum. Bir Devrin Anatomisi İnsanları idare edenlerin gözünü kan bürümüş. Ayrık otları ve yaşlı kadınlar Müslümanlar savaşıyor. Sınırı olmayacak… Alın o sapıkları başınıza çalın SÖZ Allah rızasını düşünen üçüncü şahıslara duyurulur Dilimizi yüreğimizle güçlendirmek… Neden Mustafa Bulut… Batının gücü nerden geliyor Sineklerin kartallalra savaşı… Ucb’un böylesi… Kavgayla gelen bir mecburiyet İsrail'in muvaffakiyeti, Müslümanların muvaffakiyetsizliği Kutsal mekânlar hapishane gibi Her karışı Peygamber kokuyor Kudüs Gezisi Hiç büyümeseydim Olimpiyatları alsak ne yazar? Dağ tepeye, tepe kuma dönmesin… Mağlubiyetin sırrı SBS'deki başarının çarpıcı öyküsü. Ey menhus ruh artık titre İftar çadırı ve nesli ati Bediüzzaman ve gezi hareketi Belki Garip, Ama Bir Öz Eleştiri Son Osmanlıya son saldırı… Kadınlık onuru Dehlizlerdeki sahte kahramanlar Çelikhan Türkiye’ye sığmıyor. Hangisi daha tehlikeli? Biz Ne Olacağız? Takdir ve İhanet Ne idik, ne olacağız? Mustafa Şahin Bir Liderin Doğuşu Yaşayan Efsane,Reis Yaylagül Mahmut Şahin Toplumsal refleksler Sükût Ediyorum Gelemeyen Bahar Herkes işine Baksın... Suçlu Benim Ormanın Tarihi Yeniden Yazılıyor Baykuş’un Gözleri Bir Masalım Var Deccal operasyonu mu Kürt sorunu mu? Eğitim, Toplum Ve İntihar Çelikhan Ve Kızların Hakkı Bir Çağın İz Düşümleri 2 Bir Çağın İz Düşümleri 1 Kelimeler canlanır mı? Kavimler neden helak oldular? Ene ve nefsin serüveni Amerika’yı sömürmek… "mahşeri gördüm" Küre-i Arz Konuşunca... Kim ayvayı yiyecek? Baba mı dediniz? Hangi rejim? Bir Çıkmazın Anatomisi Hayal hakikat arası bir şey Zindandaki delik Yumurta idaresi Hain Köpek Bireyin gücü mü cemiyetin gücü mü? Acıdan söz et bana Bu film burda bitmez Demokratik yağmurlar Çelikhan Net ve TOKİ sürecinde almamız gereken ders Ahde Vefa Veya Mü’min’in Yitik Malları Kaymakamların rolü ve Anadolu Mayası Kaymakamlar Geçidi Düşman içimizde… Kördüğüm Bir Dünya… Yansın Tahrir Meydanı Görüyorum ama diyemiyorum Mahkum adam nasıl hür adam olur? “Hür Adam”la açılan ufuklar… "Yarab hayretimi arttır" Her şey 'kün' de saklı Eyvah Amerika'yı kızdırdık Asrın en büyük eğitim yanlışı Tehlike kapımızda 2 Tehlike kapımızda Haritaya dikkat! Devlet ve Ramazan Bayramı Onlar rahmete uçtu ya bize ne olacak? Perde gerisine bakalım bence… En büyük buluşma Yıkılmayan duvarlar (Mutluluğa yolculuk-2) Heni en lekum (Mutluluğa yolculuk) Asya'nın bahtına saplandım 2 Şahin Bakışlı adam Hesaplanmayan Hesap Dağdan iniş… Cennette futbol var mı Gerçeğin çizgileri ve bir Ceylan Bayramlar Ve Bazı Adetlerimiz Irmak Ummanda Boğulur Tahrik,yara ve kontr hareketler. Cüruf’a Dikkat Ham Çarık Ve Kıl Çorap Uygun Adım Şimdi Jari Zamanı Ve yeni valimiz...