Bilge leyleğin etrafında ki bu hareketlenmeye ne baş karga nede baş karganın dostları sürüngenler bigâne kalamazdı.
Baş karga Şapkalı Kertenkele dostunu gizliden yollamış olup bitenleri tek tek haber vermesini tembihlemişti.
Şapkalı Kertenkele Bilge Leyleğin kontrolündeki ekibin arkasında gizliden gizliye takip etmiş Baykuşun konduğu ağaca kadar gelmişti.
Baykuşun gözleri gerçekten her hayvanın tüylerini diken diken ediyordu.
O kadar derin o kadar manalı bir bakışı vardı ki bu gözlerin karşısında durmak kimsenin haddi değildi.
Bu gözler ki büyük ormanın büyük zorbalarını bile yakıp yıkmıştı.
Bunun için büyük ormanda büyük dostları da vardı.
Zaten öyle bir ağacın başında tünemişti ki gelip geçen bütün göçmen kuşlar ondan habersiz geçemezlerdi.
Bilge Leylek bilgeliğin verdiği öngörüyle Baykuş’a fazla yüklenemeyeceğini de biliyordu.
Onun için önce Baykuş’a olayın vahametini anlattı:
Ormanda başlayacak iğrenç bir intikam duygusunun önüne geçilmesinin gerekliliğinden bahsetti.
Gelecek nesillerin böylesi kötü bir ahlakla yetişmemesi için bu olayın mutlaka ortaya çıkmasının gerekliliğini bir bir veciz bir dille anlattı.
Baykuş sessiz sedasız ve bir o kadar soğukkanlılıkla Bilge Leyleği dinledi.
Bilge Leylek sözünü bitirdikten sonra durdu etrafına baktı bütün arkadaşları sesiz bir şekilde bekliyorlardı.
Hiç kimsede çıt çıkmıyordu.
Baykuş bütün kalabalığı gözden geçirdi, sonra Leyleğe baktı bir anda başını Kertenkele’nin saklandığı deliğe çevirip manalı manalı baktı.
Kertenkele tir tir titredi.
İçinde: “Eyvah beni gördü” dedi. Kertenkele korkusundan putlaşmıştı adeta.
Biraz sonra Baykuş yine kalabalığa dönüp Bilge Leyleğe hitaben…
“Ey Bilge Leylek!
-“Sende biliyorsun ki sırlar açıklanamaz. Sırrını veren ser’ini vermiş olur. Ben bu ormanın bütün sırlarını biliyorum. Eğer bütün sırları açıklarsam sonunun nereye varacağını biliyor musun?”
-“Biliyorum sayın Baykuş. Lakin bizim sizden istediğimiz bütün sırlar değil. Bizim istediğimiz sadece bu ormanın geleceğini çok kötü yönden etkileyecek bir sırdır. Siz eğer bu sırrı bize ifşa ederseniz büyük bir ahlaksızlığın önü alınmış olacak. Bir ormanın en büyük hazinesi yuvalardır. Bu sır ifşa edilmezse bundan gayri hiçbir yuva güvende olmaz.”
Baykuşun gözleri birden büyüdü karşısındakilerin iliklerine işleyecek bir bakış fırlattı. Kızıl Tilki hariç diğer kalabalığın hepsi gözlerini kaçırmak zorunda kaldılar.
Biraz sonra Baykuş eski halini almıştı. Biraz sessiz kaldıktan sonra o derin bakan gözlerini ilerliye dikerek Bilge Leyleğe hitaben ağır ağır konuştu.
-“Beni olayın ciddiyetine ikna ettin. Bunun için size gerekli bilgiyi vereceğim. Yinede bu bilgi benden çıkmış olmayacak. Ben bu işi kimin yaptığını ormanın tarihini yazan Bilgin Ayı’ya verdim. Ben bu işi tarihe mal etmek istemiştim ama madem bu kadar kötü bir sonuç doğuracaksa gidin size anlatsın.”
Böylece her kes bilgin Ayı’ya doğru giderken Şapkalı Kertenkele doğru büyük yaşlı ağaca gitti. Bütün kargalar orda toplanmıştı.
Kertenkele gözükünce bütün kargalar sustular.
Baş karga, büyük bir merakla:
-“Neler öğrendin Kertenkele dostum?”
Kertenkele:
-“Baykuş bildiği her şeyi Bilgin Ayı’ya söylemiş. Bilgin Ayı ormanın tarihini yazıyormuş. Herkes gerekli bilgiyi ondan öğrenmeye giderken bende buraya geldim.”
Baş karga derin derin düşündü. Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Herkes Baş Karganın ne diyeceğini bekliyordu. Kısa bir sessizlikten sonra baş karga konuştu.
-“Arkadaşlar! Bu işi bizim yaptığımızı herkes kesin öğrenecek. Baykuşun gözlerinden hiçbir şeyin kaçmadığını hepimiz biliyoruz. Eğer hemen bir önlem almazsak başımız büyük bir belaya girecek.”
Bir anda büyük yaşlı ağaçta büyük bir uğultu başladı. Tüm kargalar nasıl bir çözüm bulacağının hesabını yapıyordu.
Baş Karga baktı olmayacak yüksek bir ses tonuyla herkesi susturup şöyle dedi:
-“Arkadaşlar her kafadan bir ses çıkmasın herkes tek tek kendi fikrini söylesin.”
Böylece sırayla her kes kendi fikrini söylemeye başladı.
En güzel fikir Uzun Gagalı Kargadan gelmişti.
Uzun Gagalı güngörmüş bir kargaydı. Belki de kargaların en yaşlısıydı, şöyle dedi:
-“Arkadaşlar! Bu iş madem kesinlikle açığa çıkacak. Hepimiz mağdur olacağımıza tek birimiz suçu üstlenelim. Bu üstlenmeyi de, nasıl olsa Danaburunlu dostumuzun ismini söyleyecekleri için o yapsın. Yani o üzerine alsın. Zaten onunla Bilge Leylek arasında eskiden kalma bir kavgaları var. Bilge Leylek onun ağzındaki yiyeceği kapmış bu sebeple kavga etmişlerdi.
Olay henüz tüm ormana yayılmadan hep beraber Bilge Leylek ve arkadaşlarının yanına gidip özür dileyelim. Ve Danaburunlu karga ayrıca herkesten özür dilesin. Bir an kızgınlığına yenik düştüğünü söylesin. Bizde onların yanında biraz azarlayalım. Böylece büyük bir kitlenin düşmanlığını ortadan kaldırmış oluruz. Ardından gidip ayrı ayrı Bilgin Ayı’yı taciz edelim ki yazdığı tarihe bu olayı aktarmasın.”
Tombul karga fikri çok beğenmişti. Hemen atılarak:
“Uzun Gagalı dostumuz çok doğru söylüyor. Bu olaydan sonra büyük camiayla baş edemeyiz ama düşmanı küçültüp tek tek bertaraf edebiliriz. Zaten Bilgin Ayı’nın o kel kafasına fitil oluyorum. Her gördüğümde gagalayasım geliyor.”
Tıknaz karga:
-“Bende kızıl tilkiye fitil oluyorum. Daha sonrada onu gagalayalım.”
Nerdeyse her karganın sevmediği bir isim ortaya çıktı. Tek tek o isimler gagalanacaktı.
Böylece kargalar karga akıllarıyla yeni bir karar alıp tatbik etmeye başladılar. Hemen cümbür cemaat Bilge Leyleğin mekânına gidip, bütün suçu Danaburunlu kargaya yıktılar. Danaburunlu kargayı gözlerini kırpmadan harcadılar.
Danaburunlu karga bütün öfkesini içine gömüp ormanın derinliğine tenha diyarlara uçup giderken Bilgin Ayı’dan nasıl intikamını alacağını düşünüyordu.
Ormanda hareketli bir gün daha sona ererken Kral Boğa bütün bu olaylardan habersiz orman kadısının yuvalandığı büyük çınarın altında kendisine nasıl bir kraliçe bulacağının hesabını yaparak büyük ormana doğru yol alıyordu.
Kızıl tilki Demir pençeli kızıl kurdun ininde kargaların barış hareketinin tahlilini yapıyordu.
Ve puma kuşu gecenin rengini ormana saldığı nağmeleriyle boyarken, karanlığın böğrüne Bozkurdun uluması saplanıyordu.
Bilgin Ayı zoraki uyandırıldığı kış uykusunun mahmurluğu ile ormanın yepyeni tarihini yazmaya başlıyordu…
Ve orman yeni şafaklara gebeydi…