Ormanda sıradan bir gün başlamıştı.
Her şey rutin bir şekilde devam edeceğe benziyordu.
Henüz şafak sökmeden bütün kuşlar uyanmış tünedikleri dallardan sabah şarkılarını söylüyorlardı.
Hafif bir rüzgâr eşliğinde yaprakların hışırtıları, ormanın ortasındaki şelalenin şırıltılarıyla karışıp kuş seslerine eşlik eden orkestra gibi ormanın derinliğinden gökyüzüne doğru yükseliyordu.
Yaşlı Ayı ininden çıkmış bir gün önce keşfettiği Arı yuvasında nasıl bal alacağının hesabını yapıyordu.
Koyunlar sürü halinde otlaklara doğru süzülüyorlardı. Kızıl tilki yine bir çırpıda sinsi bir şekilde koca koca alanları tarıyordu.
Kral boğa akşamdan kalma yorgunluğu ile hala uykuda idi.
Manzarayı ise kör sincap tamamlıyordu...
Kör sincap hızlı bir şekilde yuvasından çıkıp toprakta sakladığı cevizleri çıkartmak için toprağı kazmaya başladı.
Fakat her seferinde olduğu gibi sakladığı yeri bir türlü bulamıyordu.
Eğer bulamazsa yavruları kahvaltısız kalacaklardı.
Baktı olmayacak çar naçar gidip baykuştan sakladığı yeri göstermesini isteyecekti.
Çünkü Baykuş her şeyi takip ediyordu. Ormanda her türlü olayları bilirdi.
Bütün gizli sırlar ondaydı.
Kör sincap baykuşa doğru giderken yolda Kızıl Tilkiyle karşılaşır. Tilki her zamanki gibi hareketliydi. Kim bilir yine ne kurnazlıklar düşünüyordu. Kör sincap unutkan olduğu kadar aynı zamanda çok da meraklıydı. Kızıl tilkiyi görünce hemen sordu.
“Hayrola kızıl kardeş nereye?”
-“Her zamanki gibi ormanı tarıyorum işte. Sen nereye gideceksin?
-“Bende baykuşa gideceğim.”
Kızıl Tilki kahkahalarla gülmeye başlar:
-“Demek yine cevizleri bulamadın.”
Sincap mahcup bir şekilde önüne bakıp yoluna devam etti.
O sırada gün tamamen ağarmış, güneş yükselişe geçmişti.
Birden ormanın ortalarından gökyüzüne doğru bir uğultu duyulur.
Bu uğultu kızıl tilkinin dikkatini çeker. Henüz sincapla dalga geçecekti fakat bu uğultuyu boş bırakamazdı. Sincabı kendi halinde bırakıp ağaçları siper yaparak ormanın içlerine, uğultunun geldiği tarafa doğru süzüldü.
Şelalenin kenarına geldiğinde Koca Sansarla karşılaşır.
Koca sansar:
“Bu ne telaş tilki kardeş?”
-“Hiç sorma ustam! Şu garip uğultu dikkatimi çekti ne olduğunu öğrenmek için koşuyorum.”
Koca sansar gökyüzüne doğru bakar. Gökyüzünde bütün Kargaların hareket halinde olduğunu görür.
“İşte!” der.”Merak ettiğin uğultunun sebebi şu Kargalardır.”
Tilki;
-“Hayret bu Kargalar sabahın bu saatinde neden böyle yapıyorlar. Şimdi daha da meraklandım.”
Koca Sansar ön ayağıyla başını kaşıyarak:
-“Bence sen onların hareketlerini takip edeceğine onların saklamak istediği şeyi bul”
Kızıl tilki şaşırır.
-“Anlamadım”
-“Ben kargaları iyi bilirim. Mutlaka bir yerde sakladıkları bir leşleri var. Dikkatleri başka tarafa çekmek için böyle yaparlar.”
Tam o arada bilge leyleğin telaşlı bir şekilde son hızla yuvasına doğru uçtuğunu görürler.
Kızıl tilki sansarı orada bırakıp Leyleğin yuvasına doğru koşar.
Yuvaya vardığında kargalar hariç ormanın tüm kuşlarının leyleğin etrafında toplandığını görür.
Leyleğin yuvası nerdeyse yıkılmak üzeredir.
Fırtına kuşları, çardak kuşları, serçeler ve güvercinler getirdikleri malzemelerle bilge leyleğin yuvasını tamir ediyorlardı.
Ve her kes birbirine soruyordu.
-“Hangi kendini bilmez bunu yapmıştır.”
Bilge leylek düşünceliydi.
Tam o arada kral boğa bütün hışmıyla alana girer.
Bütün kuşlar ağaçların dalları arasında saklanırlar.
Kral boğa, bilge leyleğe;
“Benden habersiz bu ne toplantı? İhtilal mı yapacaksınız?
Bu sözleri söylerken göz ucuyla hain köpeğe baktı.
Hain köpek başını belli belirsiz eğdi. Meğer kuşların toplantı haberini hain köpek krala bildirmiş ve demiş ki:
-“Haşmetli kralım tüm kuşlar bilge leyleğin yuvasının etrafında toplanmışlar, her halde sizi devirmenin planlarını yapıyorlar.”
Tabi bu haber kralı çileden çıkartmış ve tüm öfkesiyle alana girmişti.
Henüz bilge leyleğe tüm diyeceklerini bitirmemişti ki kızıl tilki son hızla kralın önünde dikilir. Sadece kralın duyacağı bir ses tonuyla:
“Kralım kendinize hâkim olun büyük bir yanlış yapacaksınız. Bir şeyin sebebini öğrenmeden bu kadar celallenmeyiniz. Baksanıza bilge leyleğin evini yıkmaya çalışmışlar. Siz bu olayı bilmeden böyle yaparsanız otoriteniz sarsılır.”
Kral bir an durur sağına soluna göz gezdirir, sonrada leyleğin yuvasına bakarak;
-“hımmm” der. Sonra tekrar tüm ciddiyetini toplayarak sert bir sesle;
-“Kim yaptı bunu? Bu ormanın kanunları vardır. En ağır suçlardan birisi yuva yıkmaktır. Kim bunu yapmışsa hemen ortaya çıkmalıdır. Hele benim krallığımda asla bu tür şeyler cezasız kalmaz. Bu suçun cezası ormandan kovulmaktır.”
Leyleğe dönerek:
-“Kimin yaptığını biliyor musun?”
Bilge leylek:
“Siz kralsınız sizin her tarafta gözleriniz vardır. Sizin bilmeniz lazım değil mi?”
Kral boğa birden irkilir. Öyle ya kral oydu. Kendisi bu olayı çözmeliydi.
Hemen hain köpeğe dönerek:
-“Git bana baş kargayı getir. Benim gökyüzündeki gözlerim oydu. Bakalım o ne diyecek.”
Alanda çıt çıkmıyordu. Kral boğa alanın orta yerinde burnunda dumanlar çıkartarak öfkeyle geziniyordu.
Biraz sonra baş karga ufukta gözüktü. Kralın tam hizasına gelip, yere kondu:
“Emrinizi söyleyin haşmetli kralım”
Kral:
-“Sen benim gökyüzündeki gözlerim değil misin?
-“Gözlerinizim haşmetli kralım.”
-“Öyle ise neden Bilge Leyleğin yuvası yıkılıyor da benim haberim olmuyor? Kim bu işe cüret edebilir?”
Baş karga bir an titredi kanatlarını sağa sola değdirdi. Yerinde bir daire çizdi.
Gaklamaya başladı.
“Şey! Sevgili kralım! Ben!”
Kral burnundan solumaya başladı.
-“Ne öyle geveleyip duruyorsun. Bana hemen cevap ver.”
Baş karga bir gün önce yaşadıklarını düşünüyordu. Önce hep beraber bilge leyleğin yuvasının yıkılması kararını almışlardı. Fakat sonra toplantı bittikten sonra yalnız kalınca büyük bir yanlışlık yaptığını anlamış hemen Tombul Karga’ya haber verip o karardan vazgeçmelerini istemişti. Hatta Tombul Kargayı o kadar sıkıştırmıştı ki Tombul, “kesinlikle yapmayacaklarının” sözünü vermişti. Oysa şimdi bakıyordu ki olay gerçekleşmiş. Bu durumu krala nasıl anlatacaktı. Zaman kazanmak için böyle geveliyordu.
-“Efendim” dedi düşük bir ses tonuyla.
-“Bu olayı böyle alenen konuşmamalıyız. Bu soruşturmanın gizli yürütülmesi lazım… Ben bir iki gün içinde size raporumu bildiririm.”
Baş karga olayı şimdilik yatıştırıp, leyleğin yuvasının tamiri içinde epey uğraştı. Tamir işi bitikten sonra yaşlı ağaca gelip tüm kargalarını topladı.
Bütün kargalar toplandıktan sonra;
“Tombul karga! Ben sana sonradan bu olayı yapmayın demedim mi?”
Tombul:
“Efendim! Ben emriniz üzere tüm ormanı aradım ama bir türlü Danaburunlu kargayı bulamadım. Karanlık çökünce de aramayı bırakıp bu sabah bulurum diye istirahata çekildim. Meğer bu gece bu olayı gerçekleştirmişler. Zaten herkese ulaşamadığımız için bütün arkadaşlar karar alındığı üzere bu sabah uğultuyu da bu amaç için çıkarttılar”
Bu konuşma üzerine bütün gözler Danaburunlu kargaya çevrildi. Danaburun bir an yerinde titredi sağa sola çırpındı;
“Ama efendim” dedi.”Ben aldığımız kararı tatbik ettim.”
Baş karga öfkelendi:
-“Bende sonra kararı değiştirdim. Şimdi söyleyin bakalım ne olacak? Bu olayı bizim yaptığımız ortaya çıkarsa hepimiz mahvolmayacak mıyız?”
Danaburun kendinden emin bir şekilde kanatlarını çırpıp biraz havalanır, etrafını kolaçan edip, kimsenin dinlemediğinden emin olduktan sonra:
-“Duyulması konusunda emin olabilirsiniz. Hiç bir iz bırakmadık. Hiç kimse bizim yaptığımızı ne gördü nede anlayabilir.”
Bütün kargalar Danaburunluyu tasdik mahiyetinde “gak”layınca, baş karga:
-“Siz öyle sanın. Bir kere kral bu işle beni görevlendirdiği gibi bu ormanda bu işi çözecek çok gözlerin olduğunu da biliyorum. Bizi sevmeyen birçok düşmanımız vardır. Hepsi bir olup üzerimize gelirlerse karşı koyamayız. Ayrıca Kral Boğanın yanında da itibarımız zedelenir.”
Aslında baş karga iyi tahmin etmişti.
Tam o sırada bilge leyleğin yuvasında büyük bir hesap yapılıyordu.
Bütün gözler bilge leyleğe yönelmiş konuşmasını bekliyorlardı.
Bilge leylek ağır ağır gagasını oynatıp birkaç defa gagasını birbirine çarptıktan sonra;
Bu işi kimin ve kimlerin yaptığını çok iyi tahmin ediyorum.benim üzüldüğüm taraf bu ormanda şimdiye kadar bir çok kavgalar yaşandı,bir çok saltanatlar devrildi,lakin şimdiye kadar hiçbir şekilde yuvalara saldırı olmamıştı.yuvalara saldırı körpe yavrulara saldırı demektir.bu en büyük zülümdür.ben her zaman tenha yerlerde batıklıklardayım kimin bir hesabı varsa gelsin karşıma çıksın hesabını vereyim.beni üzen bu vahim durumun tüm ormana sirayet etmesidir.artık hiç kimsenin yuvası garanti altında olamaz.bunun için bu olayın kesinlikle çözülmesi lazımdır.normal kavgalar olsaydı peşine takılmazdım.ama bu işin kesin failini çıkartacağım.”
Leyleğin konuşmasından sonra büyük bir uğultu başladı.
Her kesin ağzında bir laf çıkıyordu.
Bay katır:
-“Bunu çözmek mümkün değil” diyordu.
Bayan keçi ise:
Bu olay kesinlikle ortaya çıkacaktır. Bütün inatçılığımla bu işin peşini bırakmayacağım.”etrafına bir göz gezdirip manalı manalı:” Baksanıza kargalar piyasada yoklar.”
Su Samuru lafa karışarak: -“Büyük ormanda büyük bilgeler bunu bilir.Ama onlar da bize söylemezler.”
Sırıtkan Çaylak yine kıs kıs gülerek: -“Kimin bu işi çözeceğini çok iyi biliyorum. Hiç bir zaman uyumayan biri bunu çözer.
Kızıl tilki hemen lafa karışır:
-“Hiç uyumayanı biliyorum.”
Her kes bir ağızdan kim diye sorarken:
Çakal tok bir sesle:”baykuş” dedi.
Bilge leylek:
Tamam, arkadaşlar şimdi oldu. bu işi baykuş çözer.bilmese de büyük ormanda dostları vardır.büyük ormanın büyük bilgelerinden bütün sırları bize açıklar.”
Hemen baykuşa doğru yola çıktılar.
Devam edecek…