Siz günün birinde güneşin batıp bir daha çıkmayacağı korkusunu yaşadınız mı?
Ya diyarı sevdalardan kopup gelen fırtınaların kasırgavari şahlanışından medet umdunuz mu?
Her sosyal yaranın kişisel bir karakter taşıdığını biliyor musunuz?
Toplumlara "asalet" kazandıran en büyük etkenin "kadınlık onuru" olduğunu ise çok geç fark ettim.
Duygular panayırında da erkeği yüceltende alçaltanda kadın olduğunu yaşayarak öğrenmiştim.
Osmanlıyı en az beş yüz yıl dünyaya, Amerika'yı uzaya hükümran kılanında kadın olduğunu bilmeyeniniz var mı?
Ya her başarılı erkeğin arkasındaki kadını?
X x x x
Mikrobiyal anaforların dehlizinde taş damların öbek öbek yığılışları, yürek hoplatan güzel kızların saltanatlı yürüyüşleri, akşam karanlığına gömülmeye dursun....
İşte o zaman kadınlık onurunu erkeklik onuruna değişmem.
En derin sularda bile "nefsini" tutmayı bilen bir kadın, ayaklar önünde sağa sola korkarak zıplayan kurbağalara benzemez.
Çocuklarına bakmakla yükümlü, kocasına bağlı bir kadın toplumun kalbi gibidir.
Ona hiç bir zaman cerrahi operasyon yapılmamalı.
Fareler dehlizlerde, Kuşlar uçsuz bucaksız gökyüzünde yaşarlar.
O gün karşıma dikilmiş, beni sorguluyordu:
"Sen" diyordu.
"Sen gerçek fantezileri bilir misin?.. Onlar kadar fantastik misin? Tropik cennetlerden haberin var mı? Palmiye ağaçlarından rüzgarın fısıltısını duyup. Okyanus diplerindeki mağaralarda yaşayan canlıları görebilir misin?..
Ya da yeni bir yaşama çiçek açıp, öz suyu verip, zamanı gelince meyve verip, oksijen moleküllerini hidrojene dadı yapar mısın?"
Vay be!..
Asırlar beni ne çok yıpratmış.
Müslüman olmasaydım,Kur'anı tanımasaydım, yüzlerce defa dirilip öldüğüme inanacaktım.
Yani anlayacağınız kimse "tahavülatı zerratı",reenkarnasyonla karıştırmasın.
X x x x
Bütün zamanların birikmiş beynini taşıdığımdan beri, kendimi asırlarca yaşamış çınarlar gibi hissediyorum.
Dallarıma kaç tane kuş yuva yaptı.
Kaç yılanın kuş yavrularının katl edişine şahit oldum.
Gölgemde kaç tane sevgili buluştu.
Bunların hepsini gördüm.
Fakat onun sorgusu bana ağır gelmişti.
"Sen mistik çağlardan gelmedin mi? Anka kuşlarıyla beni kaç kez kandırdın.
Yedi başlı deve'de kurban vermedin mi?
Batıda 'Prens' doğuda 'Keloğlan' beni kurtarmadı mı?
Ben artık kimseye yar olmayacağım..."
Suya batıp batıp yüzmeyi öğrenirken ölümle yaşam arasındaki çizgiyi bütün berraklığıyla görmüştüm.
Aynanın öbür tarafında negatifim var, ama pozitifimi bulamazsın.
Yine beni sorgularken;
-"Sen" derken.
Üstümdeki karabasanı fark ettim.
Bütün gücümü toplayıp nefesini tutup son bir gayretle kendimi sağa dönderirken, kalbimin tekrar çalışıp damarlarımın açıldığını hissettim.
Gözlerimi tekrar kapatırken "kadınlık onurunu" düşünüyordum