Çoktandır Çelikhan ile ilgili hiçbir şey yazmak istemiyordum.
Çünkü çeşitli sebeplerden dolayı hayal kırıklığı yaşamıştım.
Eğer yazsam Çelikhan’ı ve Çelikhanlıyı ağır tenkit etmem gerekecekti.
Eğer yazsam yöneticilere dokunacak, idarecilere dokunacak, muhtarlara dokunacak, müdürlere dokunacak, esnaflara dokunacak zengin insanlarımıza dokunacaktı.
Siyasetçilerle de belki kanlı bıçaklı olacaktım.
Oysa büyüklerimizin uyarısı gereği; asla halk tenkit edilmemeliydi.
Eğer bir memlekette çoğunluk, (kahır ekseriyetli çoğunluk) farklı bir karakter sergiliyorsa, kendisine yakışır bir duruş sergilemiyorsa ve senin söylediklerin havada kalacaksa, hatta ofsayta kalacaksan konuşmayacaksın.
Bu sebeple en az bir sene daha hiçbir şey yazmak istemiyordum.
Daha doğrusu şöyle kenara çekilip seyretmeyi yeğledim.
* * *
Fakat sevgili Naif ustanın “Baba” lafını duyunca dayanamadım.
Sayın ustam siz babamı dediniz?
Gerçekten bir babamız var mı dersiniz?
Ben şahsen bu baba lafını ta 1982 lerde unuttum.
İlk darbeyi o zaman yemiştim.
Çünkü o zamanlar tek bir TV kanalı olan TRT de “İl İl Türkiye” diye bir program vardı.
Zevkle Adıyaman’ı izlemiştim.
Şimdi Çelikhan’dan da bahsedecek diye çocuksu, masum ve içli duygularla izlemiştim.
Sonra…
Sonra büyük bir hayal kırıklığı…
Adıyaman’ın tüm ilçeleri sayılmış “Çelikhan diye bir yerden” bahsetmemişlerdi.
O zaman sormuştum çevreme: “yahu biz nereye bağlıyız?”
O günden sonra hep izledim.
Toplantılar yapılırdı, radyo programları yapılırdı, meclislere milletvekilleri giderdi hiçbir yerde hiçbir toplantıda Çelikhan konuşulmazdı.
Haydi devlet erkânı bilmiyor yahut ta bizi kabul etmiyor dedim, şairlerine baktım hikâyecilerine baktım. Ozanlarını dinledim.(sizde bakabilirsiniz) hiçbir yerde Çelikhan geçmez.
Şairler şiir yazar tüm ilçeleri tüm beldeleri bir bir yazar Çelikhan’a bir mısra düşmez.
Ozanlar türkü söyler, Çelikhan yok.
Yahu biz nereye bağlıyız?
* * *
Arada bunca zaman geçmiş son on yıldır sizlerle içli dışlı olmuşuz.
Her şeye rağmen ölüm kusan bir yol yapılmış oraya giden dolmuşlarımız birden 10 lara çıkmış, ha gayret kaynaşalım bir birimizi sevelim kucaklayalım birbirimizi derken.
Belediye başkanınız Çelikhan’a bir münübüs durağını çok gördü.
“Haydi, suç bizde dedik prosedürleri tamamlamamışız” dedik.
Çelikhan’ın sularına talip oldunuz suyumuzu da alıyorsunuz; “haydi biraz şefkat gösterin dedik”. Yani bekledik.
Sizin başkanın veteriner odası toplantısın da havşeri suyu ile ilgili: “yöre halkı nasıl karşılıyor” diye sorulan soruya:
“biraz hır gır çıkarttılar ama susturduk” yani bunun halka dilinde söylenmesini siz daha iyi bilirsiniz.
Bütün bunlara rağmen yinede gittik; “biz sizin evladınızız en azında bir sokağınızın ismini Çelikhan koyun” diye basın camiasını da devreye soktuk.
Bir sokak ismini bile çok gördüler.
Daha dün son seçim öncesi Adıyaman’a başbakan gelecek diye bastırılan broşürlere bakınız.
Birde sıkılmadan o broşürleri Çelikhan’da da dağıtmışlardı.
Orda da tüm ilçelerden, yapılan tüm hizmetlerden bahsedilmişti de Çelikhan es geçilmişti.
Sonra o broşürleri toplamışlardı.
“Bir yanlışlık(!) yapılmış” dedik.
Seçimden sonra seçilen vekillerin toplantısına katıldık.
Yine her taraftan bahsedildi her kese teşekkür edildi de Çelikhan yoktu.
Evet, gerçekten biz kimiz biz nereye bağlıyız.
* * *
Bu gün Malatya konuşuluyor…
İsterseniz önce Malatya Çelikhan tarifini yapalım
“Çelikhan ve Malatya…
Fıtri bir birlikteliğin anlaşılmayan yolcuları…
Malatya bir kervancı başı Çelikhan bir yol arkadaşı.
Yılar süren bir birlikteliğin karşılıksız dostluğu.
Malatya bir büyük ağabey Çelikhan peşinde koşan küçük kardeş…
O kadar peşinde koştuğu halde bir türlü durup günlünü alamadığı kardeş…
Şimdi durup da geriye baktığımızda bir kerecik olsun Malatya Çelikhan’ı bekleyip başını okşamamış.
Ama her zaman da yanı başında görmek istemiştir.”
* * *
Şimdi ise Malatya büyük şehir olacak diye bize talip olmuş.
Daha doğrusu talip olduklarını söylemişler.
Yani sanki durup küçük kardeşin yetişmesini istemişler.
Şimdi soruyorum:
Kim nerde söylemiş?
Hangi yetkili söylemiş?
Çıksınlar erkekçe söylesinler.
Yok… Piyasada yoklar.
Hep aynı eskisi gibi; “peşimizden koşsunlar. Nasıl olsa tıpış tıpış geliyorlar”
Acaba gitsek gerçekten pişman olmayacak mıyız?
Adıyaman bizi unutuyor, Malatya’nın tahkir etmeyeceği ne malum?
Ayrıca daha önce çat barajından dolayı bizden aldıkları Porğa ve civar mezraları orta yerdedir. Gidip onlara soralım. Memnunlar mı?
Ben söyleyeyim: kesinlikle memnun değiller.
Adamlar diyor;”evet yollarımız asfaltlandı. Bazı hizmetler aldık. Ama mutluluğumuzu da kaybettik. Hiç bir değerimiz yok. Resmi bir işimiz çıktı mı titriyoruz”
* * *
Son söz:
Ben şahsen böyle bir istemeyi kabul etmiyorum.
Adıyaman yukarda belirttiğim gibi hiçbir zaman istememiş.
Malatya’nın zaten umurunda değil.
Öyle ise bana ne oluyor ki sağa sola yamayayım kendimi.
Ben buradayım kimin hesabına geliyorsa gelsin konuşalım.
Çelikhanlılar olarak tarihimizden aldığımız önemli bir dersimiz var:
“Eldeki katmadan(börek) olmaktansa Altın aramamayı tercih ederiz.”