Anadolu insanı gariptir.
Anadolu insanı garip olduğu kadarda kadirşinastır.
Ve Anadolu insanı dindar olmazsa da dinini her şeyinden üstün tutar.
Bu sebeple de devlet mensubu kim olursa olsun dindar olmasını tercih eder.
Dolayısıyla Anadolu insanının tüm değerlerini üzerinde taşıyan Çelikhan insanının da değer yargıları ve yaklaşım biçimi bu minval özeredir.
Sayın editörümüz bayramlaşmayla ilgili yapmış olduğu haberinde “neden Çelikhan halkı bayramlaşmaya önem vermiyor” diye yakınmış.
Evet, sayın editör!
İstersen eğri oturup doğru konuşalım.
Son yüz yılda devlet ile millet arasında ne kadar bir kopukluk olduğunu biliyor musun?
Son yüzyılda devletin kıblesiyle milletin kıblesi acaba ne kadar taban tabana zıt olduğunu hiç düşündün mü?
Devletin oluşturduğu insan kitlesi ve kendi kamusal alanlarında halka asla yer verilmeyen tutumuyla ne kadar yabancılaştıklarını görmüyor musun?
Evinde, annesinde, dedesinde, halasında, aldığı dini telkinlerle okulunda aldığı değerler arasında uçurumlar olduğunu okul hayatın boyunca yaşamadın mı?
Peki, son yıllarda ortaya çıkan devlet çeteleri (mesela Ergenekon) vasıtasıyla bu millete reva görülen işkence, ölüm ve faili meçhul cinayetlerle birlikte, ortaya çıkan çeşitli ihtilal hazırlıklarının canavarların bile yapamayacağı katliamları göze almalarını nereye koyacağız?
Toplumsal belleğimizde hatıra olarak kalan yüzlerce hunharlıkların hepsinde devletin bizzat kendi eli olduğunu nasıl değerlendireceğiz?
Bin yıllar boyunca Türk’ün Türk Kürdün Kürt olarak kaldığı ve her kes kendi ismiyle anıldığı halde asla bir ayrılık ve gayrılık olmazken, bu yüzyılda ayrılığın eşiğine gelen halkları hangi sebebe bağlayacağız?
Dersim’de, Bingöl’de, Menemen’de, Trakya’da, katledilen onbinlerce insanın kanını neyle temizleyeceğiz?
Sağ sol davasını, Kürt-Türk kavgasını, şimdi de çıkartmaya çalıştıkları alevi-Sünni çatışmasını kim ve niçin yapıyor diye hiç tefekkür ettin mi?
Bu ülkede kaç kez seçtiğimiz hükümetleri devirdiler ve başbakanlarımızı mahkûm edip hatta idam ettiler de bunları kimler ve niçin yaptığını hiç sorguladın mı?
Evet, sayın editör; işte bütün bunları maalesef canım ülkemde devletin kendisi yapmıştır yahut yaptırmıştır.
Haydi bütün bunlar büyük işler sıradan vatandaş olarak pek bilmeyiz diyebilirsin, peki sıradan bir vatandaş olarak bire bir o devlet erkanında yeri geldi mi kaymakamından, yeri geldi mi savcısından ve hâkiminden, yeri geldi mi komutanından kaç defa azar işittik?
Kaç kez dayak yedik?
Kaç tane joop yedik?
Yok, be kardeş yok…
Bu devlet kendi milletini çok hırpaladı.
Çok acıttı.
Kendisini çok üstün tuttu halkı da cahil ve köle olarak algıladı.
Sana daha da ilgincini söyleyeyim mi?
Hani diyorsun ki neden “Ramazan Bayramına” halk gelmiyor?
İstersen şöyle düşün:
Ramazan bayramına ulaşmak için üç aylar” dan başlıyoruz.
Üç aylarda ki kandil geceleriyle hazırlanıyoruz.
Ramazan ayı ile oruç tutup kadir gecesiyle zirveye ulaştıktan sonra bu muhteşem ma’nevi iklimin sevinciyle birlikte tavan yapılan duygularıyla “ramazan bayramına” ulaştığımızda rabbimizden mükâfatını dilerken;
Yani bu kadar uzun süren ulvi duygular sonucu ve bir manada meşakkatler sonucu ulaştığımız Ramazan bayramımıza maalesef devlet o kadar basit bir eda ile basit bir isim takmış ki benim gelmem için hiçbir neden yoktur.
Çünkü o Ramazan Bayramını “Şeker Bayramı” olarak isimlendiriyor.
Şeker bayramına ise ancak senin tabirinle özürlüler sahip çıkabilir.
Ben ramazan bayramını nasıl eda ederim biliyor musun?
Ben önce bayram namazına giderim hemen ardından kabir ziyaretine gider ilk önce kabir deki dost ve akrabaların bayramını kutlar ruhlarının şad olmasını diler bir Fatiha da olsa okur sonra gelir anne ve babamın bayramını kutlarım.
Eğer devlet bayramlaşmamı istiyorsa bu silsilede her hangi bir yerde kendi konumuna göre yer edinmeli ki bende gidip ellerini öpeyim.
Yoksa hiçbir zaman o dediğin bayramlaşma olmaz.