https://www.celikhanhaber.com/files/uploads/user/599b1a16-8d13-45b0-9e1b-7fb86a5a1caa.jpg
Sabri Altun

Mustafa Şahin

13-11-2012 15:00

BİR TAHLİL

1.20121113140301.jpg

 

Eğer ki çağ farklılaştığı oranda toplum farklılaşmazsa arada büyük boşluklar doğuyor.

Eğer ki bir toplum kendi dinamiklerini doğurmazsa zamanın çok gerisinde kalıyor. Ve o toplum zamanın çarkları karşısında çiğneniyor.

Bu gün Çelikhan çiğneniyor.

Kurumlarımız bir bir elimizden alınıyor.

Ve hayıflanarak küçüldüğümüzü seyrediyoruz.

Evet, sadece seyrediyoruz…

Peki, neden böyle oldu?

Bence bu sorunun cevabı toplumumuzun sosyal karakterinin tarihinde gizlidir.

Binlerce yıl önce Aristo şöyle bir tespit yapmıştı:

“Aydınlanmayan toplumlarda monarşi demokrasiye tercih edilir.”

Belki ilk bakışta bu cümle garip gelebilir fakat Çelikhan’ın bu gün ki haline baktığımızda tam oturduğunu görebiliriz.

Çünkü monarşilerde tek lider sultası vardır.

Ve o tek lider her şeyi hesaplayan liderdir.

Halk adına düşünür, halk adına kararlar verir ve halk adına kararları tatbik eder.

Modern zamanlarda ise lider yerine kurumlar vardır.

Liderlikler vardır.

Mesela belediye bir kurumdur.

Halk belediye başkanı seçer ve başkanın arkasında durur.

Buna karşılık belediye başkanın görevi ise belediye başkanlığını bir liderliğe çevirmektir.

Dolayısıyla belediyede meydana gelen bütün olaylar halkın bilgisi ve isteği doğrultusunda olur.

Bu sistemde şöyle ilginç bir paradoks göze çarpmaktadır:

Her hangi bir başarı olursa bütün halka mal edildiği gibi başarısızlıklar halinde başkan sorumludur.

 Öyle ise başkanın başarısı kurduğu kadro ile doğru orantılıdır.

Belediye sadece bir birimidir. Bunun yanında dernekler, birlikler, vakıflar ve şirketlere kadar süre gelen bir dizi liderlikler mevcuttur.

Ve bütün bunların tam ortasında koordinasyonu sağlayan basın vardır.

Toplumu ilgilendiren meselelerde tüm bu birimlerde aynı refleks ortaya çıkar ve halkı da arkasına aldığı oranda büyük bir yaptırım gücü olarak otoriteyi ve devleti sarsar.

Mesela eğer bu gün bu saydıklarım Çelikhan gibi bir yerde harekete geçerse (yani böyle topyekûn bir birliktelik oluşursa) ve adliyemiz kapandığı için; “bir dahaki seçimde sandığa hiç kimse gitmeyecek” denirse kim bu kararı boza bilecek ve kim seçime gidecektir?

Buna karşılık tek lider dönemi olsa ve o lider halka “adliyemiz kapandığı için seçime gitmiyoruz” dese yine hiç kimse seçime gitmeyecek.

Şimdi gelelim baştaki cümleye; çağ farklılaştığı oranda Çelikhan farklılaşmadığı için büyük bir boşluk içindeyiz.

Yani eskileri devirdik yenisini de tam oluşturmadık.

Bu gün elimizdeki her şeyimizi alsalar karşı çıkacak bir merci bir güç yoktur.

İşte onun için hayıflanarak küçüldüğümüzü seyrediyoruz.

Sevgili dostlar!

Mustafa Şahin başlığı altında böyle bir yoruma neden ihtiyaç hissettiğimi sorabilirsiniz;

Bu yazı dizisini hazırlarken beni en çok düşündüren rahmetlik Mustafa Şahin oldu.

Dille kolay, çeyrek asır bu topluma damgasını vuran bir liderdi.

Yirmi beş sene bu memleketin söz sahibiydi.

Üç dönem seçildiği gibi seçilmediği dönemlerde de birçok defa son söz onundu.

Onu farklı kılan neden neydi?

Ondan önceki liderlerin şahsında gördük ki bu toplum ağalıktan kurtulmak istiyor.

Hâlbuki Mustafa Şahin ağalığın en derin damarından geliyordu.

En köklü ağa soyundan geliyordu.

Eğer millet ağalıktan kurtulmak istiyorsa neden bu adam seçildi ve neden halk bundan vazgeçmedi.

Ya ortaya attığım teori yanlıştır yahut da bu adamda farklı bir özellik olmalı.

En nihayet vardığım sonuç şuydu:

Mustafa Şahin'in genlerinde ve damarlarında ağalık kanı dolaşırken karakteri, yetişme şekli ve çağı okuma anlayışıyla tam bir halk adamıydı.

Yani zülcenaheyndi.

Yirmi beş sene bütün boşlukları doldurdu.

An geldi halkın kendisi oldu an geldi gerçek bir ağa gibi memleketin haklarını savunma adına göğsünü siper etti.

Çünkü çağdaş demokrasi manasıyla çok güçlüydü halk tamamen arkasında olduğu gibi bölgenin geleneksel ağaları arasında saygın bir yeri vardı.

 

Dolayısıyla yaşadığı süreç içerisinde daha doğrusu kendi çağında, çağın farklılığında oluşan boşlukları kendi kişiliğiyle doldurduğu için toplumsal gerileme pek yaşanmadı.

Ta ki 2000 yıllara kadar….

*                 *                   *

   KİM BU ADAM?

mustafa-sahin-(2)-(450-x-212).jpg

 

650 000 kişinin gözaltına alındığı,1 milyon 683 bin kişinin fişlendiği,7 bin kişi için idam cezasının istendiği,517 kişiye idam cezasının verildiği,50 kişinin asıldığı,300 kişinin faili meçhul bir şekilde öldüğü,171 kişinin işkenceden öldüğü, intiharların çıldırmaların hesabının yapılmadığı ve bu yazdıklarımın dışında yüzlerce insanlık dışı istatistiklerini vermediğim dehşet olayların yaşandığı 12 Eylül cehenneminin henüz tüm şiddetinin hissedildiği bir ortamda,1983 de ülke genel seçime gitmişti.

Adeta insanların gözlerini ovarak karanlık dehlizlerden ışığı görme adına sandıklara koştuğu bir hengâmede seçim sonuçlandığında bütün ülkede bir ANAP bayramı hüküm sürüyordu.

Turgut Özal adeta milli bir kahraman gibi, o tombul o sevecen haliyle TRT Televizyonunda boy göstermeye başlamıştı.

Halk 12 Eylüle 12 Eylülün hüküm sürdüğü o zamansalının içinde güçlü bir şamar vurmuştu.

Çünkü askerler MDP yi desteklemişlerdi.

Bütün yağdancı basında desteklediği bir MDP iktidarı beklenirken millet şapkadan “horuz”” yerine “arıyı” çıkartmıştı.

O dehşet yıkımı ancak arı gibi çalışkan bir güruh düzeltebilirdi.

Ana arı Turgut Özal’dı ve Turgut Özal Malatyalıydı.

Dolayısıyla Malatya ve çevresi tamamen ANAP’a oy vermişti.

Hem de ezici bir çoğunlukla.

Fakat başta Özal olmak üzere ANAP kurmaylarını şaşırtan bir ilçe vardı.

Çelikhan…

Çelikhan’ın herkesten çok ANAP’a oy vermesi gerekiyordu.

Herkes Çelikhan’ı çantada keklik biliyordu.

Lakin öyle bir sonuç çıkmıştı ki değil bölgede tüm ülkede MDP nin oy oranı bakımından birinci olduğu bir sonuç çıkmıştı.

Bu MDP nin başarası olamazdı.

MDP ülkenin her tarafında hezimet yaşarken nasıl oluyor da Çelikhan’da birinci çıkıyordu.

Özal kurmaylarına;” bu durumu öğrenin” diye emir vermişti.

Henüz genel seçimlerin rüzgârı geçmeden, sebep sonuçları hesaplamadan ülke bu sefer mahalli seçimlere gitti.

Mahalli seçimlerde Özal bütün maharetini kullandığı gibi bütün popülaritesini de ekleyerek; halkın giydirdiği pantolona ek olarak birde ceket istemişti.

Yine tüm ülkede bir ANAP zaferi yaşanırken Çelikhan’da MDP kazanıyordu.

O tarihte bu satırları yazan kişi olarak İstanbul’da bütün gazetelerde Özal’ın kendi bölgesinde ANAP’ı çizen adam olarak Mustafa Şahin’in boy boy resimleri çıkmıştı.

İşte o zaman rahmetlik Özal kızmış kurmaylarına muhtemelen fırça mahiyetinde:

-“kim bu adam? “ diye sormuştu.

Nitekim Özal Çelikhan ANAP’a oy vermedi diye Malatya, Adıyaman hatta Çelikhan’da (Çat barajı tören merasiminde)yaptığı konuşmalarda hiçbir zaman Çelikhan’dan bahsetmemişti.

Çelikhan adını ağzına bile almamıştı.

Öyle ki bir gün Adıyaman’daki büyük bir mitingde Çelikhanlılarda Özal’ı dinlemeye gitmiş pankart tutan gençler pankartlarını Özal’ın gözüne sokarcasına yaklaştıkları halde Özal tüm pankartları okuyup Çelikhan’ı es geçinde pankartı tutan genç pankartı Özal’a doğru fırlatarak “yahu bu ilin birde Çelikhan ilçesi var”  deyip miting alanını terk etmişti.

Gel gör ki Özal yenilginin kimden kaynaklandığını biliyordu.

Nitekim çat barajı temelinin atılacağı gün Mustafa Şahin, helikopterle gelen Özal’a Çelikhan’a girmesini isteyince Özal, hayıflanan bir edayla Mustafa Şahin’i süzdükten sonra:

-“Eğer partime girersen ilçene de gelirim seni ihya da ederim”

 

Evet, olay ilginç olduğu kadar garipti. Çelikhan halkı prensini bulmuştu. ANAP iktidarı gibi güçlü ve çağ atlatan bir iktidara kendi prenslerini tercih etmişlerdi.

Bu hal her siyasetçiye nasip olmayacak bir medarı iftihar vesilesiydi.

*                           *                      *

 

  BU ADAM NEDEN BU KADAR SEVİLDİ?

mustafa-sahin-(3)-(450-x-240).jpg

 

Bu sorunun cevabı yukarda belirtmeye çalıştığım gibi Mustafa Şahin’in özel kişiliğinden kaynaklanıyordu.

Birde o çağın karakterine son derece uygun olan mizacından…

Bu noktada isterseniz o çağın karakterini biraz açalım.

Toplum 12 eylülü yaşamış.

Birçok yünü törpülenmiş, işkenceye maruz kalmış, hakaret edilmiş ve tamamen sindirilmiştir.

Asker dipçiği ve komutan küfürleri altında acziyetini yaşamıştır.

Ağalarından kurtulmaya çalışırken karşısına çok daha büyük ve ceberut bir ağa çıkmıştır.

Bir yandan böylesi bir haleti ruhiye taşıyan bir toplum diğer yandan fıtratındaki serbestiyet ve hür olma olgusuyla birlikte kendi kaderine sahip olma isteği…

Ve demokrasinin toplumun ağzına sürdüğü kendi kendisini idare etme balı…

Dolayısıyla toplum garip bir paradoks hali yaşıyordu.

Aslında şöyle bir yorumda yapılabilir:

12 Eylül modern bir demokrasinin gelmesini bugünkü şekle baktığımızda en az 30 yıl geriletmişti.

Toplum yepyeni bir hal yaşayamayacağı gibi eski halı’da yaşamak istemiyordu.

Zira “Eski hal muhal ya yeni hal ya da izmihlal” formülü içerisinde “izmihlal” olmaması için eski ile yeniyi aynı anda karıştıracak bir formül gerekiyordu.

İşte Mustafa Şahin hal ve tavrı ile “bu formül benim” diyordu.

Bence Mustafa Şahin’i çeyrek asır söz sahibi eden etken buydu.

*                *                 *

MUSTAFA ŞAHİN’İN SİYASETİ

mustafa-sahin-(4)-(450-x-244).jpg

 

Mustafa şahinin siyaseti özel manada 3 şey üzerine bina edilmiştir.

Güven, yumuşak huyluluk ve kin gütmeme.

Güven; asaleti, tok gözlü olması, ağalığından gelen fedakârlık dürtüsü.

Yumuşak huyluluk: kendisine oy veren herkesin ortak görüşü. Çoğunluğun ona oy veriş sebebi… Asla ağa gibi davranmaması…

Kin gütmeme: Siyaset hayatı boyunca kendinse rakip olan herkesten oy almıştır. Her bir rakibi mutlaka bir dönem kendisine çalışmıştır. Yani rakip olduktan sonra bile zaman gelmiş tekrar yanına gelmişlerdir. Bu da asla kin gütmediğinin işaretidir.

Genel manada ise; siyaseten hayatı boyunca istikrar çizgisinden vazgeçmeyişi…

Genel manada bu duruş kendisine birçok şey kazandırdığı gibi birçok şeyde kaybettirmiştir.

Kazandırdığı şeylerin başında Adıyaman’da Ankara’da ve temas kurduğu bütün siyasi kişiliklerde büyük bir saygınlık kazandırmıştır.

Öyle ki ANAP’ın karizmasını çizdiği halde Ankara’da gittiği birçok bakanlıkta saygıyla karşılanmış iktidarın kendi belediyeleri dışında başka belediyelere fazla söz hakkı vermediği halde ona birçok kapıları açmışlardı.

Çünkü ona bakan arkasında muazzam bir halk kitlesi ve sevgisini görüyordu.

Kaybettirdiği şeyler: ANAP ve ak parti gibi ülke tarihinin iki büyük iktidarın nimetlerinden hem kendisi hem de Çelikhan’ı mahrum etmiştir.

ANAP dönemimde toplum karanlık bir zeminde onu bir ışık gibi gördüğü için iktidara tercih etmişti fakat Ak Parti döneminde toplum aynı tercihi yapmadı.

Mustafa Şahin 28 Şubatın topluma kazandırdığı “hıncı” tam okumadığı için milletin kendisine verdiği 2000 li yıllara memleketi taşıma yetkisini ve misyonunu yerine getiremedi.

İlk defa hesapları tutmamıştı.

 Sonuç itibarıyla Mustafa Şahin Çelikhan halkının kendi çağında doğurduğu en uygun liderdi.

Kolay kolay yeri doldurulamayacak komple özellikleri olan bir başkandı.

Onun varlığı toplumun sosyal hayatını birkaç yönden etkilemiştir.

En başta her olayla bizzat kendisi ilgilendiği için toplumu tembelliğe alıştırmıştır.

Yaylagül döneminde nasıl ki Çelikhan’a anarşi bulaşmadığı gibi onun çağında ise doğunun her tarafını kasıp kavuran Kürt hareketleri Çelikhan’a bulaşmamıştır.

Gençliğin tahrik olduğu en zirve dönemlerinde bizzat gençlerle ilgilenmiş kendince realist yaklaşımı ve telkinleriyle gençlerin gazını almıştır.

Bu konuyla ilgili birçok diyaloglara kendim şahit olmuşumdur.

Bir diğer önemli sosyolojik tesiri ise, Çelikhan halkına memuriyet yolunu açmıştır.

Belediyeyi kullanarak yüze yakın insanın memur olmasına vesile olmuştur.

Bu rakam bu gün çok az gibi gözükebilir fakat 30 yıl öncesinin nüfus yoğunluğu ve böyle bir geleneğin başlatılması hesabıyla göz önüne alındığında önemli bir ayrıcalık olduğu ortaya çıkacaktır.

Tabi bu yönüyle de belediye başkanlığının misyonunu halk arasında farklı bir mecraa kaydırmış ve ondan sonra ki başkan adaylarının işini çok zorlaştırmıştır.

Sevgili dostlar!

Mustafa Şahini yazmak gerçekten bani zorladı.

Çünkü bir adamı tanımak hele hele böylesine model bir lideri tanımak için düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmemiz lazım. Kalktığı nokta ile bitirdiği nokta arasındaki derinliği ölçmek ve birkaç sayfada bir ömrün muhasebesini yapmak ne kadar gerçekçi olacak ki?

Kaldıki asıl amacımız bu milletin sosyolojik bir tahlilini yapmaktır.

Yoksa Mustafa Şahin’in memleketi sahiplenmesi noktasında göstermiş olduğu dirayeti tespit etmek için sorumluluğu bitene kadar barajın çimleri, mirsu ve hasanseydi mevkiindeki arazinin ne durumlara geldiğini söylemek tek başına yeterlidir.

Her neyse ruhu şad olsun. Allah gani gani rahmet etsin

mustafa-sahin-(6)-(450-x-237).jpg

mustafa-sahin-(5)-(450-x-236).jpg

 

 

DİĞER YAZILARI Bebeklerin Gücü.... Devletin inisiyatif gücü “Vurun kahpeye” Ormanda 15 Temmuz Orantısız Kavgalar Orman'da Yeni Düzen! Pralamenter sistem aslında ne demek Bir eseri hiddet… Küffara giden dualarımız. 15 Temmuz Ve Bir Öneri! Bediüzzaman ve parlamenterler sistem Panama Leaks ve Bediüzzaman Görüyorum ama diyemiyorum. Bir Devrin Anatomisi İnsanları idare edenlerin gözünü kan bürümüş. Ayrık otları ve yaşlı kadınlar Müslümanlar savaşıyor. Sınırı olmayacak… Alın o sapıkları başınıza çalın SÖZ Allah rızasını düşünen üçüncü şahıslara duyurulur Dilimizi yüreğimizle güçlendirmek… Milenyum nesli ve tenha siyaset Neden Mustafa Bulut… Batının gücü nerden geliyor Sineklerin kartallalra savaşı… Ucb’un böylesi… Kavgayla gelen bir mecburiyet İsrail'in muvaffakiyeti, Müslümanların muvaffakiyetsizliği Kutsal mekânlar hapishane gibi Her karışı Peygamber kokuyor Kudüs Gezisi Hiç büyümeseydim Olimpiyatları alsak ne yazar? Dağ tepeye, tepe kuma dönmesin… Mağlubiyetin sırrı SBS'deki başarının çarpıcı öyküsü. Ey menhus ruh artık titre İftar çadırı ve nesli ati Bediüzzaman ve gezi hareketi Belki Garip, Ama Bir Öz Eleştiri Son Osmanlıya son saldırı… Kadınlık onuru Dehlizlerdeki sahte kahramanlar Çelikhan Türkiye’ye sığmıyor. Hangisi daha tehlikeli? Biz Ne Olacağız? Takdir ve İhanet Ne idik, ne olacağız? Bir Liderin Doğuşu Yaşayan Efsane,Reis Yaylagül Mahmut Şahin Toplumsal refleksler Sükût Ediyorum Gelemeyen Bahar Herkes işine Baksın... Suçlu Benim Ormanın Tarihi Yeniden Yazılıyor Baykuş’un Gözleri Bir Masalım Var Deccal operasyonu mu Kürt sorunu mu? Eğitim, Toplum Ve İntihar Çelikhan Ve Kızların Hakkı Bir Çağın İz Düşümleri 2 Bir Çağın İz Düşümleri 1 Kelimeler canlanır mı? Kavimler neden helak oldular? Ene ve nefsin serüveni Amerika’yı sömürmek… "mahşeri gördüm" Küre-i Arz Konuşunca... Kim ayvayı yiyecek? Baba mı dediniz? Hangi rejim? Bir Çıkmazın Anatomisi Hayal hakikat arası bir şey Zindandaki delik Yumurta idaresi Hain Köpek Bireyin gücü mü cemiyetin gücü mü? Acıdan söz et bana Bu film burda bitmez Demokratik yağmurlar Çelikhan Net ve TOKİ sürecinde almamız gereken ders Ahde Vefa Veya Mü’min’in Yitik Malları Kaymakamların rolü ve Anadolu Mayası Kaymakamlar Geçidi Düşman içimizde… Kördüğüm Bir Dünya… Yansın Tahrir Meydanı Görüyorum ama diyemiyorum Mahkum adam nasıl hür adam olur? “Hür Adam”la açılan ufuklar… "Yarab hayretimi arttır" Her şey 'kün' de saklı Eyvah Amerika'yı kızdırdık Asrın en büyük eğitim yanlışı Tehlike kapımızda 2 Tehlike kapımızda Haritaya dikkat! Devlet ve Ramazan Bayramı Onlar rahmete uçtu ya bize ne olacak? Perde gerisine bakalım bence… En büyük buluşma Yıkılmayan duvarlar (Mutluluğa yolculuk-2) Heni en lekum (Mutluluğa yolculuk) Asya'nın bahtına saplandım 2 Şahin Bakışlı adam Hesaplanmayan Hesap Dağdan iniş… Cennette futbol var mı Gerçeğin çizgileri ve bir Ceylan Bayramlar Ve Bazı Adetlerimiz Irmak Ummanda Boğulur Tahrik,yara ve kontr hareketler. Cüruf’a Dikkat Ham Çarık Ve Kıl Çorap Uygun Adım Şimdi Jari Zamanı Ve yeni valimiz...