Ortada bir vakıa var…
Sayın kaymakamımızla aramız iyi değil.
Geldiği ilk günden bu yana iyi olmadı.
Çünkü geldiği ilk andan itibaren idari şeklini hiç tasvip etmedim.
Basından çıkan haberler doğrultusunda ilk icraatları bana asker yaklaşımını hatırlattığı için, tahakkümvari tutumu beni uzak tuttu.
Zira memleketi askeri bir disiplinle idare etme hevesi vardı.
Memleket baştan sona bir kışla olsaydı amenna diyecektim.
Lakin burası bir kışla olmadığı için, gece yarısı kurumlara ani baskınlar ve denetlemeler günümüz dünyasına ve idare şekline pek uymuyordu.
Zaten her on yılda yaşamak zorunda kaldığımız askeri ihtilallar canımıza tak etmişken kalkıp sivil ve demokratik bir çağda aynı zihniyeti yaşamak işime hiç gelmez…
Bunun için, normalde her yeni gelen kaymakama ilkesel manada hoş geldin’e gidip tanıştığım halde Sayın Murat Uz’a hiç uğramadım.
Gel gör ki o mülki amiri bende bu memlekette mesleki sorumluluk taşıyan biri olarak yollarımızın çakışması kaçınılmazdır.
Dolayısıyla idare ettiği bir toplantıya katılmak zorunda kalmıştım.
O toplantıda frekanslarımızın tamamen ayrı olduğunu gördüğüm gibi şiddetli bir ön yargıyla meselelere yaklaştığını anlayınca, beni ve mesleği sorumluluğumu bir mülki amire yakışmayacak şekilde yerince, tamamen ipleri koparmak zorunda kalmıştım.
Tabi durum böyle olunca; şahsım ve gazetecilik sorumluluğum itibarıyla yep yeni bir handikapla karşı karşıya kalmıştım.
Bu memlekette 18 yıllık gazetecilik mesleğinin bana verdiği sorumlulukla, eleştirilmesi gereken konularda geri durmak zorunda kaldım.
Çünkü söyleyeceğim her söz aleyhime geçecek, sayın kaymakamla olan menfi diyalogdan dolayı kişisel intikam yerine geçecekti.
Zaten kendiside oturup kalktığı birçok mekânlarda “bu memlekette her kes beni seviyor sadece bir iki kişi dışında” diyerek, o bir iki kişinin içinde de beni kast etmesi elimi kolumu bağlamıştı.
Yazsam sevmediğim için yazmış olacaktım.
Eh kendisinden darbe yiyen bütün kesimlerle yaptığı bir toplantıda, hepsi bir ağızdan; “biz seni seviyoruz, her hareketinde arkandayız” deyince, bana tamamen susmak düşüyordu.
Azarını işiten onlar
Darbeyi yiyen onlar,
Bana ne oluyordu ki…
Böylece kendimce bir karar alıp, sayın kaymakamımızın buradaki görevi süresince sosyal hayatın tamamen dışında kalmak üzere bir yol izledim.
Peki, bu gün neden bunu yazmaya kalkıyorum?
Bu gün duyduğum kadarıyla sayın kaymakamımız ilçemizi çok sevdiği (!) için bir sene daha kalma isteğinde bulunmuş.
Allah etmesin eğer ki böyle bir şey gerçekleşirse, bir sene daha suskunluğu, bir sene daha idari yanlışlıkları sineye çekmeyi, bir sene daha teresliği göze alamam.
Madem bir sene daha kalma ihtimali varsa son yaptığı hataya göz yummak daha da büyük hataları peşinde getirmek demektir.
Zaten ta ilk başta bu tür yanlışlıklara karşı ilkesel bir duruş sergilenseydi sonuç buralara kadar gelmezdi.
Mesela belediye başkanı izinde olduğu için kendi yerine tayin ettiği bir temsilcisini bir toplantıya gönderdiği zaman sayın kaymakam, belediye başkanlığının makamını kendi emrindeki bir müdürlükmüş gibi davranarak:”sen git başkanın kendisi gelsin” dediği zaman hesap sorulsaydı, bu gün belediyeleri sorgulayan anketler yapmazdı.
Evet dikkatinizi çekerim, kaymakamlık makamı toplam 46 hanelik bir anket çalışması yapmış ve belediyeleri de işin içine katmış.
Bu gün halı hazır belediyeleri ve başkanlarını beğeniriz beğenmeyiz.
İcraatları iyidir kötüdür.
Kaymakamlıkları neden ilgilendirsin.
Belediyeleri sorgulamak ne zamandan beri kaymakamlıkların işi olmuş.
Zaten evlere şenlik bir anket yapılmış.
Ortalama 15 bin nüfuslu iki belediyelikte toplam 46 hane sorgulanmış.
Şimdi siz söyleyin: bu sayı ne kadar ilmi ve gerçekçi olacak?
Farz edin ki gerçekten bilimsel bir çalışma dahi yapılmış olsun.
Gerçekçi sonuçlarda elde edilmiş olsun.
Hatta (kendi açıklamaları doğrultusunda) farz edin ki belediyelerle ilgili sorular olmadığı halde çıkan sonuçlardan bir kaçı belediyeleri de ilgilendirsin.
Kalkıp sonuca bu maddeleri de eklemek, ne kadar demokratik ne kadar mantıklıdır.
Kaymakamlığı ne kadar ilgilendirir?
Yahu sana ne!
Sen muhalefet misin?
Eğer gerçekten samimi isen, belediyeleri ilgilendiren bir sonuç da çıkmışsa bir gün başkanlarla yapacağın bir sohbette başkanlara aktarırsın.
Gerisi seni ilgilendirmez.
Seni sana bağlı kurumların ilgilendirir.
Mesela hükümet konağının “en çalışkan en verimli” memuru kimdir diye bir anket bile yapabilirsin.
Hatta en beceriksiz memuru, becerikli memur diye lanse bile edebilirsin…
Hiç kimse sana bir şey diyemez.
Fakat kalkıp böyle bir anket yapıp böyle bir sonuca varıp onları açıklamak, sonrada hata yapıldı diye ikinci defa “özrü kabahatinden büyük” bir açıklamayla devam etmek bana çok garip ve ilginç geliyor.