https://www.celikhanhaber.com/files/uploads/user/599b1a16-8d13-45b0-9e1b-7fb86a5a1caa.jpg
Sabri Altun

Yıkılmayan duvarlar (Mutluluğa yolculuk-2)

04-07-2010 09:34

Erek Dağını terk ederken içimde bir eksiklik olduğunu hissettim.
Çünkü bu ziyaret eski Said dönemindeki Erek'ti.
Yeni Said döneminde yapılacak bir Erek ziyaretinde çok daha farklı duyuların yaşanacağı belliydi. Dolayısıyla öyle bir ziyareti başka bir zamana bırakarak merkeze doğru yol aldık.
İkinci bir ziyaret için tamamen o zamana endekslenmek gerekmektedir.
Ankara'da gördüğü bazı hakikatler sonucu "euzubilahimine şeytani ve siyaset" deyip inzivaya çekildiği zamanki duygularla burası tekrar ziyaret edilirse çok daha farklı bir atmosfer oluşacağına inanıyorum.

Böylesi yoğun düşüncelerle merkeze dönerken Ata Hoca son derece orijinal bir hatıra anlattı.
Bediüzzaman'ı Erek'te ziyaret eden yaşlı bir amca kendisine şöyle anlatmış:
Biz köyümüzde bir grup insanla birlikte Seyda'yı ziyarete gittik.
Seyda bize çok şeyler anlatmıştı. Fakat bir meselesi hiç aklımda çıkmıyor. Demişti ki: "ben eski Said'in yeni Said'e dönüşeceği zaman çok farklı haletler yaşadım. Bazen kendimi çok değişik âlemlerde buluyordum. Bir seferinde karanlık ve dehşet bir vadiye atılmıştım.
Her taraf karanlık hiçbir yer görmüyordum. Olduğum yerde kala kalmıştım. O vadiyi geçmem gerektiğini biliyordum. Tam o hengâmede bir ses işittim. Birisi bana sesleniyordu.
"Vara xali xeyi Şarani" (Şarani dayına gel) sesin geldiği tarafa doğru meylettim. İmam-ı Şarani'yi gördüm, elimden tuttu o vadiden çıktık."
Ata hoca daha sonra Şarani hazretlerinin soyunu takip etmiş ve soyunun Üstad Hazretlerinin annesi tarafından Hz. Hasan'a dayandığını, böylece gerçekten İmam Şarani Hazretlerinin Üstadın dayısı olduğunu tespit etmiş.*

Evet, insan Van'da an be an hatıralarla dolup taşıyor.
Aslında anlatılanlar, en az yüzyıllık hatıralardı. Lakin Van'da ki atmosfer o kadar canlı ki sanki henüz yaşanmış  gibi geliyor insana.
Sanki her şey yüzyıllık bir uykuya dalmış da yeni yeni uyanıyor gibi bir hava hâkim.
Sanki arada yüzyıl geçmemiş gibi her şey ve her hatıra tazeliğini koruyordu.
Bu düşüncelerimi pekiştiren en ilginç hatıra ise vali konağıdır.
Orayı gördüğüm zaman Erek'ten çok daha farklı bir duygu hissettim.
Ve inanın bence hiç kimsenin dikkatini çekmeyen bir hakikatle karşılaştım.
Eskiden vali konağı dendi mi hayallerimde ihtişamlı binalar canlanırdı. Bina sur gibi taşlardan yapılmış adeta saray yavrusu gibi konaklar tahayyül ederdim. Oysaki bu konak hiç de taşlardan yapılmamıştı. Duvarları "kerpiç"ten (ham çamurdan duvar için yapılan yapılmış tuğla benzeri inşaat malzemesi) bağlantıları da ağaçtan
yapılmıştı. İhtişam yoktu ama virane görüntüsüne rağmen asalet kokuyordu.

Kapıdan içeri girdiğimde her taraf açık olduğu halde bir an kendimi o zamanda hissettim. O zamana meydan okuyan duvarlar, o yüzyıllık rüzgârlara ve yağmurlara direnen duvarların bana bakıp ağlaştıklarını duyar gibi oldum. Sanki bana şöyle diyorlardı:
"Biz hatıralarımızı ancak bu kadar zaman saklayabildik. Onun sesinin yankısı hala duvarlarımızda saklı. O sestir ki bizi bu kadar zaman ayakta durdurabildi. O sestir ki yağmurlar bize kar etmedi. O sestir ki karlı kış geceleri boyu ısındık.
Ey "yüksek asrın" arkasında gizlenmiş ve şimdi ortaya çıkan nesli cedit işte biz o emanetleri sizlere devrediyoruz. Onsuz geçen yüzyıl bize çok işkenceli geldi. Alın emanetinizi"

Evet, mekânlar davalarla büyür.
Mekânlar büyük şahsiyetlerle kişilik bulur.
Eski Van vali konağı belki çok Vali barındırdı belki gerçekten önemli kişilere mekân oldu ama onu bu zamana taşıyan saik Bediüzzaman aşkıydı.
Nasıl ki ona geçici bir süre tabut olan tahta parçaları ateşte yanmamışsa onu yıllarca barındıran bu toprak duvarlarda suya ve rüzgâra bu kadar yıl dayanabilmiştir.
Hakikaten o duvarla baktığnızda o duvarların yıkılmaması için hiçbir sebep yokken nasıl bu kadar süre yıkılmadığına insan hayret ediyor.
O konağı ziyaret eden herkes bu gözle bakarsa haklı olduğumu görecektir.
Ve öyle sanıyorum ki bu duvarların her karesi en azında fotoğraf ve filmlere alınmalı.

Bence onları bu kadar ayakta tutan şey Bediüzzaman'ın Müjde verdiği nesli görmeleri içindir.
Eğer bizler gidip Bediüzzaman'ın davasının artık asrı kucaklayan büyük fütuhatlarından bahsedersek huzur içinde yıkılacaklarından eminim.
Zira onlar bu müjdeli zaman için beklediler.
Bu konağı ve bahçesini gezerken yukarda bahsettiğim daha bir çok düşünce bana hücün etmişti.
Oradan ayrılırken Resul Hocaya her karesinin fotoğrafını çekmesini istemiştim.
Daha sonra her karesinin filme almasını da dilemiştim.

* İmam Şarani kimdir?
Asıl adı Abdülvehhâb bin Ahmed bin Ali el-Hanefî'dir. Saçlarını uzattığı için "Şa'rânî" (saçlı) lakabıyla tanınır. 1492'de Mısır'da doğdu, 1565'te vefat etti. Tahsilini Kahire'de tamamladı. Başta tasavvuf olmak üzere, akâid, fıkıh, ansiklopedi, gramer ve tıbba dair eserler telif etti. Eserlerinde tekke ile medrese ilminin uyumlu bir
terkibini yaptı. Dört mezhebin birleşen ve ayrılan taraflarını ele aldığı, birden fazla mezhebin hak olduğunu, bütün hak mezheplerin aynı kaynaktan beslendiğini açıklayan ve "Mîzân-ı Şa'rânî" diye isimlendirilenen kitabı, bilinen en meşhur eseridir.

DİĞER YAZILARI Bebeklerin Gücü.... Devletin inisiyatif gücü “Vurun kahpeye” Ormanda 15 Temmuz Orantısız Kavgalar Orman'da Yeni Düzen! Pralamenter sistem aslında ne demek Bir eseri hiddet… Küffara giden dualarımız. 15 Temmuz Ve Bir Öneri! Bediüzzaman ve parlamenterler sistem Panama Leaks ve Bediüzzaman Görüyorum ama diyemiyorum. Bir Devrin Anatomisi İnsanları idare edenlerin gözünü kan bürümüş. Ayrık otları ve yaşlı kadınlar Müslümanlar savaşıyor. Sınırı olmayacak… Alın o sapıkları başınıza çalın SÖZ Allah rızasını düşünen üçüncü şahıslara duyurulur Dilimizi yüreğimizle güçlendirmek… Milenyum nesli ve tenha siyaset Neden Mustafa Bulut… Batının gücü nerden geliyor Sineklerin kartallalra savaşı… Ucb’un böylesi… Kavgayla gelen bir mecburiyet İsrail'in muvaffakiyeti, Müslümanların muvaffakiyetsizliği Kutsal mekânlar hapishane gibi Her karışı Peygamber kokuyor Kudüs Gezisi Hiç büyümeseydim Olimpiyatları alsak ne yazar? Dağ tepeye, tepe kuma dönmesin… Mağlubiyetin sırrı SBS'deki başarının çarpıcı öyküsü. Ey menhus ruh artık titre İftar çadırı ve nesli ati Bediüzzaman ve gezi hareketi Belki Garip, Ama Bir Öz Eleştiri Son Osmanlıya son saldırı… Kadınlık onuru Dehlizlerdeki sahte kahramanlar Çelikhan Türkiye’ye sığmıyor. Hangisi daha tehlikeli? Biz Ne Olacağız? Takdir ve İhanet Ne idik, ne olacağız? Mustafa Şahin Bir Liderin Doğuşu Yaşayan Efsane,Reis Yaylagül Mahmut Şahin Toplumsal refleksler Sükût Ediyorum Gelemeyen Bahar Herkes işine Baksın... Suçlu Benim Ormanın Tarihi Yeniden Yazılıyor Baykuş’un Gözleri Bir Masalım Var Deccal operasyonu mu Kürt sorunu mu? Eğitim, Toplum Ve İntihar Çelikhan Ve Kızların Hakkı Bir Çağın İz Düşümleri 2 Bir Çağın İz Düşümleri 1 Kelimeler canlanır mı? Kavimler neden helak oldular? Ene ve nefsin serüveni Amerika’yı sömürmek… "mahşeri gördüm" Küre-i Arz Konuşunca... Kim ayvayı yiyecek? Baba mı dediniz? Hangi rejim? Bir Çıkmazın Anatomisi Hayal hakikat arası bir şey Zindandaki delik Yumurta idaresi Hain Köpek Bireyin gücü mü cemiyetin gücü mü? Acıdan söz et bana Bu film burda bitmez Demokratik yağmurlar Çelikhan Net ve TOKİ sürecinde almamız gereken ders Ahde Vefa Veya Mü’min’in Yitik Malları Kaymakamların rolü ve Anadolu Mayası Kaymakamlar Geçidi Düşman içimizde… Kördüğüm Bir Dünya… Yansın Tahrir Meydanı Görüyorum ama diyemiyorum Mahkum adam nasıl hür adam olur? “Hür Adam”la açılan ufuklar… "Yarab hayretimi arttır" Her şey 'kün' de saklı Eyvah Amerika'yı kızdırdık Asrın en büyük eğitim yanlışı Tehlike kapımızda 2 Tehlike kapımızda Haritaya dikkat! Devlet ve Ramazan Bayramı Onlar rahmete uçtu ya bize ne olacak? Perde gerisine bakalım bence… En büyük buluşma Heni en lekum (Mutluluğa yolculuk) Asya'nın bahtına saplandım 2 Şahin Bakışlı adam Hesaplanmayan Hesap Dağdan iniş… Cennette futbol var mı Gerçeğin çizgileri ve bir Ceylan Bayramlar Ve Bazı Adetlerimiz Irmak Ummanda Boğulur Tahrik,yara ve kontr hareketler. Cüruf’a Dikkat Ham Çarık Ve Kıl Çorap Uygun Adım Şimdi Jari Zamanı Ve yeni valimiz...