https://www.celikhanhaber.com/files/uploads/user/599b1a16-8d13-45b0-9e1b-7fb86a5a1caa.jpg
Sabri Altun

Belki Garip, Ama Bir Öz Eleştiri

15-06-2013 10:42

Bu gün imanım hariç başka her halimle farklı düşünmek istiyorum.

 

2002 seçimi dışında tüm seçimlerde Ak partiye oy vermiş birisi olarak değil…

 

Demokrat parti, Adalet partisi, Doğru yol-ANAP çizgisinde siyaseti yudumlayan bir damardan gelen birisi olarak değil…

 

Sandıkta seçtiğim partileri alavere dalaverelerle, askeri vesayetle alaşağı edilen ve irademe prangalar vurulmuş minderde kazanıp masada kaybeden bir pehlivan olarak değil…

 

İktidar olduğu halde hiçbir zaman muktedir olmayan sessiz çoğunluğun kısık sesli bir bireyi olarak değil…

 

Milli iradesine ilk defa sahip çıkan, ihtilal girişimlerine istediğimiz bir şekilde karşı çıkan ve onlardan hesap soran, ezilmişliğin acısını güçlü bir şekilde intikam alırcasına tadını çıkaran son on yılın muzafferleri olarak değil…

 

Tarihin yaprakları arsında son 300 yıldır her zaman batının kalleşliğini gören onların darbeleriyle imparatorluktan parçalara ayrılmış ve küçücük bir devlete hapsolmuş ve orada da sürekli çatışmalarla bir türlü kendine gelemeyen bir mirasyedi olarak batıya kin güden birisi olarak değil…

 

Müslüman bir ülkede Müslüman olduğu için tahkir edilen, alaya alınan, öcü gibi görülen, her zaman mürteci damgasını yiyen, “öz yurdunda garip öz yurdunda parya” sloganıyla büyüyen garip bir Müslüman olarak değil…

 

Başörtüsünden dolayı bacısı, ablası oklularda tahkir gören… Eşi görevinden istifa eden laiklik adına dinsizlik kanunlarına maruz kalan bu ülkenin bir vatandaşı olarak değil…

 

Kürt olduğu halde ulus devlet ideolojisiyle kafası ütülenen, asimile olmuş bir Kürt olarak değil…

 

Kısaca son iktidarın % 50 lik taraftar kesimi içinde birisi olarak değil, diğer % 50 nin içindeki birisi gibi olarak düşünmek istiyorum…

 

Belki bir CHP li, belki bir sosyalist, belki bir Alevi, daha doğrusu toplum olarak ayrıştırıldığımız “sağ- sol” cepheleri içinde bir solcu olarak düşünmek istiyorum…

 

Ve bu düşüncemi aslında 2009 da gerçekleştirmiştim.

 

Tabi bu kadar zaman geçtiği halde, başka hiç kimse benim gibi düşünmediği gibi girdiğimiz atmosferdeki başarı sarhoşluğu ile ben bile kendimi kaybettiğimi görünce tekrar geriye dönmek istedim.

 

Bunun için iterseniz önce o zamana dönüp o zaman söylediklerimi tekrarlayayım, sonra olayların akışına göre günümüzle pekiştirmeye çalışalım.

 

Gerçekten bir mesafe kat edecek miyiz bende merak ediyorum…

 

Bu yazıyı gerçekten ALLAH rızası için gerçekleri görmeye öz eleştirisini yapmaya çalışan birisi olarak görün.

 

İşte 2009 yılında ki düşüncelerim:

 

 

 

 

 

Siz hiç solcu oldunuz mu?

Soru biraz garip geldi değil mi?

İsterseniz soruyu biraz değiştirelim.

Bu günkü Türkiye de birkaç günlüğüne tamamen bir solcunun hayat

anlayışını hayalinize yerleştirip, dünya görüşünü kafanıza takıp,

sosyal ve siyasi bakışıyla yaşamayı düşündünüz mü?

Kısacası ciddi manada empati kurdunuz mu?

Ben kurdum ve inanın müthiş bir ümitsizliğe kapıldım.

Çünkü karşımda bugünkü şartlarda yenilmesi çok zor bir iktidar duruyordu.

 Ve o iktidarın lideri kendi taraftarlarını o kadar etkiliyordu ki,

tüm ülkeyi büyüsüne almıştı.

Her hareketi takkiye gibi gözüküyordu.

Bir yandan solcu düşünürlerin telkinleri, bir yanda sol aydınların

çaresizlik görüntüleri

Ülkeyi bir solcu için yaşanmaz hale getirecek bir yolda olduğu

izlenimi veriyordu.

Ergenekon gibi bir çeteyi çökertme girişimi bile sanki sadece kendi

iktidarını güçlendirmek adına birçok masumu yaktığı intibahını

veriyordu.

Öyle ki hayatları boyunca hep sol görüşlü olan bir dostumun evinde

haberleri izlerken başbakanın konuşmalarını dinleyince evin reisi

büyük bir ümitsizlikle;

"Bu yine seçimi güçlü bir şekilde kazanacak. Ve artık milleti tamamen ezecek"

"milleti ezecek" sözü bana o kadar garip gelmişti ki nitekim bu sözden

sonra bu empatiyi kurdum.

Evet, şimdi soralım:

Neden Türkiye cumhuriyetinde yaşayan bir vatandaş bu iktidardan bu

kadar korkuyor.

Neden ezileceğini düşünüyor?

Aslında sadece bu iktidarı örnek vermek yeterli değil hangi iktidar

olursa olsun iktidar karşıtların yaşadığı duygular aynı olmuştur.

Mesela ben bir sağcı olarak Türkiye'de ki böylesine güçlü bir sol

iktidarı tahayyül ettiğimde de aynı duyguları yaşıyorum.

Hakikaten bu korkunun sebebi nedir?

*                        *                       *

Empatiyi biraz daha açalım.

Türkiye'nin yüzde doksanından fazlası Müslüman...

Buna rağmen kamusal alanda hayatımız boyunca hep ezilmişleri yaşadık.

Başörtüsünden tutun dini vecibeleri yerine getirme serbestiyesine

kadar birçok alanda birçok sıkıntılar yaşadık ve halada yaşamaktayız.

Bunlardan en önemlisi "başörtüsü" sıkıntısı ve resmi kurumların

çoğunda hala namaz kılmak için mescit bulma zorluğudur.

Bu sıkıntılar tarihin belli dönemlerinde ayyuka çıktığı zamanlar olmuştur.

Hoş "başörtüsü" her zaman popülaritesini hep muhafaza etmiştir, ama

dediğim gibi bazen aşırı zulümler yaşadığımız bir gerçektir.

İşte böylesi kırılma zamanlarında aynı ülkede yaşadığımız birçok

farklı kesim (bu kesimi çoğunlukla solcular teşkil ediyor) sadece

dudak bükmeleriyle geçiştirilmiştir.

Kısaca bu manada hiçbir kesim karşı kesimin yaşadığı bu tür vicdani

sıkıntıları "bir gün bende bu hale düşebilirim" kaygısı yaşamadan

sadece seyirci olarak kalınmıştır.

Acaba neden (genel manada diyorum) bir solcu ya da bir sağcı kendisini

diğerinin yerine koyup öyle davranmamıştır?

Yani hep yanımızda bizden olmayan birileri yanarken biz bazen

görmezlikten gelmişiz, değil görmezlikten gelmeyi, hatta bazen

hoşumuza bile gitmiştir.

Mesela 71 de muhtıra yapılmış solcu gençlik hapis edilmiş darağacına

götürülürken biz arkasında kıs kıs gülmüşüz.

Başörtülü diye üniversite kapısından içeri alınmayan, bir ömre bedel

emekler kapı dışarı edilirken yanından geçen hemcinsleri ve karşıt

fikirlileri dalga geçerek alaycı gözlerle bakmışlardır.

Dünyanın hiçbir demokrasisinde asla yapılmayan "parti kapatma"

davaları ülkemizde açılırken diğer tüm parti ve partililer "oh iyi

oldu" edasıyla zevkle seyretmişlerdir.

Elhasıl her kes her kesin uğradığı zulme zevkle seyirci kalmış böylece

toplumun mukavemeti bozulmuş toplumsal güvenirliliğimiz kaybolmuştur.

Böylece her türlü müdahaleye açık hale gelmişiz.

*                   *                  *

Yahu o kadar empati kuracağımız konular var ki anlatmakla bitiremeyiz.

Örneğin bir suni kendisini hiçbir alevinin yerine koymuş mudur?

Mesela bir ilçede tüm köyler Sünni sadece alevi olan bir köyde

yaşadığınızı düşünün.

Tarihten gelen nifak kokan cahilane bilgilerle donatılmış ve öylece de

inanılmış bir toplulukta kendinizi nasıl his edersiniz?

Ramazan ayında ilçeye işiniz düştüğünde o gün akşama kadar nasıl

sıkıntılar yaşayabileceğinizi hiç düşündünüz mü?

Peki, çocuğunuzu okula gönderdiğinizde çocuğunuza "alevi olduğunu

belli etme" demek zorunda olsanız kendinizi nasıl his edersiniz?

Peki, o çocuk okulda mecburi din dersi eğitimi alınca o küçücük

dimağında oluşacak sorulara nasıl cevaplar vereceğini hiç düşündünüz

mü?

Böylesi bir ikilemde yetişecek olan bu neslin kültürüne ve ananesine

bakış açısı nasıl olacak?

Bunları yazarken bile o kadar garip düşüncelere kapılıyorum ki

anlatmakta zorlanıyorum.

Birlikte yaşadığımız bu topraklarda iç âlemlerimizde bir birimize olan

inançlarımız, birbirlerimize olan güvenimiz ancak bu tür yaklaşımlarla

güçlenebilir.

Yapacağımız birazcık "birbirimiz" olmaya çalışmaktır.

Eminim ki o zaman çok şeyler değişecek.

O zaman ikide bir ihtilallerde yaşamayacağız.

İkide bir dış mihraklar bizi bölmeyi de başaramazlar.

Bu tür empatilerde düsturumuz da şu hadisi şerif olmalı:

 

"Nefsinin istemediğini başkasına da isteme"

 

DİĞER YAZILARI Bebeklerin Gücü.... Devletin inisiyatif gücü “Vurun kahpeye” Ormanda 15 Temmuz Orantısız Kavgalar Orman'da Yeni Düzen! Pralamenter sistem aslında ne demek Bir eseri hiddet… Küffara giden dualarımız. 15 Temmuz Ve Bir Öneri! Bediüzzaman ve parlamenterler sistem Panama Leaks ve Bediüzzaman Görüyorum ama diyemiyorum. Bir Devrin Anatomisi İnsanları idare edenlerin gözünü kan bürümüş. Ayrık otları ve yaşlı kadınlar Müslümanlar savaşıyor. Sınırı olmayacak… Alın o sapıkları başınıza çalın SÖZ Allah rızasını düşünen üçüncü şahıslara duyurulur Dilimizi yüreğimizle güçlendirmek… Milenyum nesli ve tenha siyaset Neden Mustafa Bulut… Batının gücü nerden geliyor Sineklerin kartallalra savaşı… Ucb’un böylesi… Kavgayla gelen bir mecburiyet İsrail'in muvaffakiyeti, Müslümanların muvaffakiyetsizliği Kutsal mekânlar hapishane gibi Her karışı Peygamber kokuyor Kudüs Gezisi Hiç büyümeseydim Olimpiyatları alsak ne yazar? Dağ tepeye, tepe kuma dönmesin… Mağlubiyetin sırrı SBS'deki başarının çarpıcı öyküsü. Ey menhus ruh artık titre İftar çadırı ve nesli ati Bediüzzaman ve gezi hareketi Son Osmanlıya son saldırı… Kadınlık onuru Dehlizlerdeki sahte kahramanlar Çelikhan Türkiye’ye sığmıyor. Hangisi daha tehlikeli? Biz Ne Olacağız? Takdir ve İhanet Ne idik, ne olacağız? Mustafa Şahin Bir Liderin Doğuşu Yaşayan Efsane,Reis Yaylagül Mahmut Şahin Toplumsal refleksler Sükût Ediyorum Gelemeyen Bahar Herkes işine Baksın... Suçlu Benim Ormanın Tarihi Yeniden Yazılıyor Baykuş’un Gözleri Bir Masalım Var Deccal operasyonu mu Kürt sorunu mu? Eğitim, Toplum Ve İntihar Çelikhan Ve Kızların Hakkı Bir Çağın İz Düşümleri 2 Bir Çağın İz Düşümleri 1 Kelimeler canlanır mı? Kavimler neden helak oldular? Ene ve nefsin serüveni Amerika’yı sömürmek… "mahşeri gördüm" Küre-i Arz Konuşunca... Kim ayvayı yiyecek? Baba mı dediniz? Hangi rejim? Bir Çıkmazın Anatomisi Hayal hakikat arası bir şey Zindandaki delik Yumurta idaresi Hain Köpek Bireyin gücü mü cemiyetin gücü mü? Acıdan söz et bana Bu film burda bitmez Demokratik yağmurlar Çelikhan Net ve TOKİ sürecinde almamız gereken ders Ahde Vefa Veya Mü’min’in Yitik Malları Kaymakamların rolü ve Anadolu Mayası Kaymakamlar Geçidi Düşman içimizde… Kördüğüm Bir Dünya… Yansın Tahrir Meydanı Görüyorum ama diyemiyorum Mahkum adam nasıl hür adam olur? “Hür Adam”la açılan ufuklar… "Yarab hayretimi arttır" Her şey 'kün' de saklı Eyvah Amerika'yı kızdırdık Asrın en büyük eğitim yanlışı Tehlike kapımızda 2 Tehlike kapımızda Haritaya dikkat! Devlet ve Ramazan Bayramı Onlar rahmete uçtu ya bize ne olacak? Perde gerisine bakalım bence… En büyük buluşma Yıkılmayan duvarlar (Mutluluğa yolculuk-2) Heni en lekum (Mutluluğa yolculuk) Asya'nın bahtına saplandım 2 Şahin Bakışlı adam Hesaplanmayan Hesap Dağdan iniş… Cennette futbol var mı Gerçeğin çizgileri ve bir Ceylan Bayramlar Ve Bazı Adetlerimiz Irmak Ummanda Boğulur Tahrik,yara ve kontr hareketler. Cüruf’a Dikkat Ham Çarık Ve Kıl Çorap Uygun Adım Şimdi Jari Zamanı Ve yeni valimiz...