Cumartesi saat 22.00 ile 23.30 arası Çelikhan Net ailesi olarak ( Ben, Sabri Altun, Mustafa Eraslan,Yahya Kaygusuz) Malatya da Avşar otelinde yine Çelikhan Net ailesinden gördüğümüz ve kendisinin de kendisini bu şekilde tavsif ettiği Değerli yazar Gülay Göktürk ile otel lobisinde bir görüşme fırsatımız oldu.
1.5 saatlik görüşmemizde konferansın konusu insan hakları, Çelikhan Net ve Çelikhan’ımız ve Türkiye’de son günlerdeki gelişmeler (Cumhurbaşkanlığı seçimi, Avrupa birliği süreci, Bu süreçte Türkiye’nin insan hakları konusundaki adımları, Kıbrıs meselesi,Türkiye’de gazetecilik yapmanın zorluğu, Fikir hürriyeti, Başörtüsü, Kürt kimliği, İmam hatipler…) hakkında konuştuk.
Bizler belki de güneydoğunun ücra bir köşesinde kendi halimizde ve kıt kanaat bir şeyler yapmaya çalışan birkaç arkadaşız. İşin doğrusu Türkiye’nin büyük yazarları ile ne konuşmuşluğumuz ne de tanışıklığımız mevcut ancak oradan buradan bu tür yazarların kibrinden ve gururundan geçilmediği söylenirdi.
Ancak bu kanaatimizi Gülay Hanım zirü zeber etti. Malatya’ya geldiğini telefonla haber verip sadece Çelikhan.Net ailesi ile otel lobisinde görüşebileceğini haber verdi. Konferanstan önce görüşememiştik. Çok değerli hemşerimiz Sayın M.Hanefi Acar ile birlikte görüşme saatimize kadar itfaiye müdürlüğünde oturup yemek yiyecektik ki Gülay hanım telefon edip Dede korkuta beraber yemek yemeye davet edince işin doğrusu şaşırdık. Hem böyle bir teklif beklemiyorduk hem de gitmek istediğimiz halde yemeklerimiz artık sipariş edilmişti.
Randevu saatinde oteldeydik ve Gülay hanım birkaç dakika sonra acele ile geldi ve daha da şaşırdığımız bir şey söyledi:
-“Sizin randevunuza yetişmek için Malatya Belediyesinin Sayın Başkanı H.Cemal AKIN’ın çay teklifini kabul etmedim.”
Ve akabinde ki 1.5 saatlik görüşmemizde o kadar cana yakın, o kadar nezaketli davrandı ki zihinlerimizdeki kibirli ve gururlu büyük yazar imajını bir anda silip atmıştı.
Nasıl ki 28 Şubat sürecinde muhalif yazılar yazdığı halde, tamamen patronlarının isteği doğrultusunda yazı yazan yazarlara Sayın Dinç Bilgin’in “Gazetenin namusunu sadece Gülay kurtardı.” Demişti. Bizim nezdimizde de zihinlerimizdeki büyük gazeteci olumsuz profilini Gülay Hanım yıkmıştı. Sayın Dinç Bilgin’in Gülay hanım için kullanmış olduğu tabiri ,Gülay hanım bizim için farklı bir söylemiyle belirtmesi bizi gururlandırmıştı.
Gülay hanım bize müsait bir zamanda Çelikhan’a gelip Çelikhan’ın doğal güzelliklerini görmek istediğini ve bir konferans vereceği sözünü verdi.
Gülay hanım verdikleri konferansta özellikle bir konuda öyle bir tesbitini dillendirdi ki hani insanın içinde düşündüğü ve nasıl ifade edeceğini bilemenin ızdırabını yaşar ya, işte sürekli düşündüğüm şeyi orda çok güzel bir şekilde ifade etti. Kısaca; Türkiye iki kutuba ayrılmıştır. Bir tarafta yüzde 30‘luk bir kesim; bu kesim iyi eğitilmiş, belirli yerlere gelmiş ve bazı konulara karşı çok duyarlı, diğer kesim ise yüzde altmışlık bir kesim. Bunlarda da eğitim seviyesi biraz daha düşük, muhafazakar, ve keskin çizgileri olan kesim.
Birinci kesimin siyasi kanadı çok cahil ve tutucu; ikinci kesimin siyasi kanadı ise daha ilerici, Avrupacı, çağdaş ve ilerliyi görebilen bir yapıya sahip.
Sonuç olarak Böylesi bir ülkenin En geri kalmış noktalarından birinde yaşayan bizler,Türkiyenin en gelişmiş noktasında yaşayan Sayın Göktürk,1-30 saat gibi zaman diliminde çok güzel sohbet ortamını yakaladık.