Bir yazarımız "değişimin vakti geldi" dediğinde olumlu olumsuz bir çok yorum yazıldı. Kendi açımdan yazılan yazıları değişimin bir sinyali olarak gördüm. Ancak bir çok yoruma bakıldığında ise değişimin ne kadar zor bir şey olduğu aklıma gelmedi değil. Değişime, birilerinin algıladığı gibi sadece siyasi alanda değil sosyal, kültürel ve eğitim alanlarında da muhtacız. Bizim, aşırı kapalı bir toplum oluşumuz sosyal anlamda değişiklik ihtiyacı hissedilen bir alan olduğu gibi, mesela hala taziye ve düğünlerimizi evimizde yapıp bir düğün salonu, bir taziye evi,bir aile çay bahçesi(Örnekleri çoğaltmak mümkündür.) olmayışı da kültürel manada görülen değişim ihtiyaçları olarak göze çarpmaktadır.
Ancak benim bu hafta ele alacağım konu geçen haftanın konusu ve Misafir Kalemde Sayın Topkan'ın da yazdığı ile irtibatlı bir konu olacaktır. Yani eğitim alanında hissedilen değişim ihtiyacımız (Özellikle üniversite alanında)
Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu sene üniversiteye yerleşen gençlerimizin kazandıkları bölümlere dikkat ettiniz mi?
İki kişi haricinde güzel bir üniversiteye giren var mı? Burada kazanılan okulları tek tek sayıp yer işgal etmek istemiyorum hepiniz görmüş veya duymuşsunuzdur. Çelikhan dersanesi veya dışarıdaki dersaneler mevzubahis değil . Benim anlatmak istediğim şey dersaneye giden öğrencilerimizin veya lisede üniversiteye hazırlanan öğrencilerimizde görülen ufuksuzluk ve illeriyi görememe veya tahmin edememe hastalığıdır.
Nasıl böyle bir kanıya vardığımı izah edeyim: Güzel bir tıp fakültesine girebilecek ve kabiliyetine bağlı olarak daha başka girebileceği çok güzel okullar olduğu halde her nedense eğitim fakültelerinde ısrarımız bana göre bir ufuksuzluktur. Zamana ve zemine göre illeriyi görerek ve tahmin ederek bölüm seçilmesi gerekirken sürekli aynı şeyde ısrarımızı başka bir şekilde açıklayamıyorum doğrusu.
Sosyal hayattaki taklitçiliğimiz maalesef geleceğimizi ilgilendiren eğitim meselelerine de sirayet etmiş durumda. Örnek mi istersiniz: Hatırlar mısınız bir kaç sene öncesine kadar resim öğretmenliğini kimse seçmezken birinin kazanması ile maalesef şu anda ilçemizde resim öğretmeninden geçilemiyor.
Sınıf öğretmenliği bir ara revaçtaydı, ve yıllara göre farklı farklı eğitim fakülteleri. Ve maalesef yıllardır bu böyle devam edegelmektedir.
Bunu acaba öğrencilerimizin taklitçiliğine mi bağlamalı yoksa velilerimizin çocuklarına telkinleri ve çocukların da velilerin sözünden dışarı çıkmamalarına mı? Yoksa aman kazanayım da hangi bölüm olursa olsun kolaylığına mı? Yoksa genel anlamda dersanelerimizin öğrencileri ile tam diyaloğa geçemeyip onların yapabileceklerini kestirememelerine mi bağlamalı, kimbilir belki de insanımızın dışarıya açılma cesaretsizliği de olabilir.
Hangisi olursa olsun bu anlayışın bizim öğrencilere, ailelerine ve uzun vadede de olsa memleketimize zararı olacağı muhakkaktır.
Bence bu sorun öyle tek taraflı çözülecek bir sorun değil. Öğrenci, veli, öğretmen, okul ve dersane yönetimlerinin el birliği ile acilen çözüme kavuşturulması gereken hayati öneme sahip bir konudur.
Bu yapılmadığı takdirde birçok iyi öğrencimizin heba olacağı inancındayım. Bu da takdir edersiniz ki çelikhanımız için büyük bir kayıptır.
Not:Bu haftaki Köşemde engin bilgilerinden faydalandığım Sitemizin Yazarı Sayın Yahya Kaygusuz'a Teşekkür ederim.