Türkiye’de yerel basın vilayet gazeteleri adıyla 1860’lardan sonra oluşmaya başlamış, Kurtuluş Savaşını aşıp günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Cumhuriyet tarihi boyunca görünüm olarak ulusal basının gölgesinde kalmış ve bu çaresizliğiyle gündeme gelmiş. Genel olarak yerel basının özelliklerini açıklayacak olursak, basının demokrasiyle ilişkisine değinmek yerinde olacaktır.
Yerel yönetimler demokrasinin ilk basamağıdır. Halk, kendini yönetenlerin hatalarını, başarılarını, başarısızlıklarını yerel basından doğrudan doğruya daha yakından öğrenme hakkına sahiptir. Bu hakkı yerine getirecek olan da yerel basındır. Yerel yönetimler nasıl demokrasinin ilk basamağı ve çekirdeğiyse, yerel basın da demokrasinin sağlıklı işlemesi göreviyle yükümlü, basın içinde basının özü, çekirdeğidir.
Yerel basın, bölgenin ve bölgede yaşayanların her türlü sorununu ve bu sorunların karşısında üretilebilecek çözüm önerilerini gündeme getiren, tartışan, yerel yönetimle merkezi yönetim arasında köprü işlevi gören, halkın gözü kulağı olduğu kadar yerel yönetimin dili de olabilen bir işleyişle kişilerin küreselleşme girdabından biraz olsun alıkoymaktadır. Aslında yerel basın bir yönüyle ülke basınına malzeme sağlamakta, onları uyarıcı görevler görmekte, onlara yardımcı olmaktadır.
Basının durumu böyleyken halkımızın durumu nasıl? Şöyle bir değerlendirme yapalım. Ben gazetecilikte oldukça yeniyim. Üstad sayılacak gazeteci ağabeylerim çok daha iyi bilirler ancak takip edebildiğim kadarıyla bu konu dile getirilmiyor.
Konu şu; Adıyaman’da günlük 6 gazete çıkıyor. Kimisi biz 2000 kimisi biz 1500 adet basıyoruz diyorlar. Yalanlamak gibi olmasın ama Adıyaman yerel gazetelerinden 2–3 tanesi hariç hiç biri 500 adet’in üstünde bastığına inanmıyorum. İnanmıyorum çünkü yerel gazeteler satılmıyor. Satılmayan mala neden masraf yapılsın. Gazete patronları haklılar basım sayısını az tutmakla…
Geçenlerde ilçemizde birkaç esnafın yanına gittim.Yerel gazeteye abone olmaları için konuşuyorduk.İçlerinden biri(ilçenin en büyük esnaflarından) bana dönerek;” bizim gazete okumaya zamanımız yok.hem boşuna neden para verelim.”dedi.beynimin şartelleri attı.kendimi zor tuttum.hakaret edecektim ancak bana yakışmayacağını düşündüm.haklısın …… Beyefendi dedim. Çekildim.
Yerel gazetecilerin ayakta durabilmesi için gazetelerin satılması gerekir. Gazetecilerin kimsenin gölgesinde, kimsenin kuklası olmaması için kendi ayaklarının üstünde durabilmeleri lazım. Oysa kendi ayakları üzerinde durabilen bir gazete hemen hemen yok gibi.
Sonrada kalkıp
“siz gazeteciler objektif değilsiniz” derler.
Beyhey kardeşim benim objektif olmamı istiyorsan bana senin yardım etmen lazım.
Siyasi parti başkanları bana yardım ederse ben o siyasi parti başkanını kollamak zorunda kalırım.
Neden beni bir siyasiye gebe bırakıyorsun.
Oysa gazeteciler halkın gözü kulağı sesi değimliydiler.
Neden gazeteciler siyasilerin borazanları olsun. “olmaz ama" olursa da
Eğer ki bir gazete bir siyasinin borazanlığını yapıyorsa suçu o gazetede değil halkta aramak lazım.
Adıyaman yerel gazeteleri günlük 3000 bin adet çıkarsa ve bunların hepsinin abonesi olsa hangi bir gazete bir siyasinin kuklası olur?
Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün.