Evet kimse bana kızmasın
Kimse beni AKP’li sanmasın
Kimse AKP yararına iş yaptığımızı sanmasın
Ancak ülke öyle bir hal aldı ki;
AKP bir taraf olmuş, diğer bütün sağ-sol partiler ve askeri zihniyet bir taraf olmuş
Ülke zihniyet değişimine ayak uyduramıyor.
Bu bağlamda biz Müslüman ve Anadolu insanı olarak bu süreçte tepkimizi bir şekilde dile getirmeliyiz. Kimisi kalemiyle, kimisi parasıyla, kimisi düşüncesiyle ve sonunda hepimiz oylarımızla irademizi yansıtacağız.
“Yaşam tarzlarını korumak için" meydanlara koşan kadınlarımız, Tayyip Erdoğan'dan, Emine Erdoğan'dan, Abdullah Gül'den ya da Hayrünnisa Gül'den bahsederken pis bir şeyden bahseder gibi dudaklarını büzüp yüzlerini buruşturuyorlar, fark etmediniz mi? Başörtülü bir kadını Çankaya köşkünde "firs lady" olarak görmeye dayanamayan, böyle bir tablo karşısında tüyleri diken diken olan, böyle bir tablo görmektense ordu dipçiği altında yaşamaya razı olan bu kesim, aslında keskin bir sınıf tutumu alıyor. Cumhuriyetin başından bu yana sahip olduğu "yöneten sınıf" olma imtiyazını kaybetmeye dayanamıyor.
Evet, bu bir korku... Ama kendi yaşam tarzını koruyamama korkusundan ziyade, toplumsal iktidarı kaybetme korkusu... 1998'deki bir yazımda şöyle yazmışım: "Çocukluğumdan beri okuldaki bütün hademeler, devlet dairelerindeki müstahdemler, devlet hastanelerindeki hastabakıcılar hem devlet memuru hem de başörtülüdür ama bunun mesele yapıldığını hiç hatırlamıyorum. Peki şimdi neden mesele oluyor? Çünkü devletimiz onların okullarda hademe olmakla yetinmeyip bir de öğretmen olmaya kalkmalarını hazmedemiyor bir türlü. Hastabakıcı oldukları sürece sorun yok. Ama karşısında doktor olarak görmeye dayanamıyor. Mahkeme kapısında mübaşir olabilirler. Yeter ki, cübbe giyip yargıç olarak karşımıza dikilmesinler! Köşedeki bakkal, pazarda köy yumurtası satan amca, kapımızdan geçen seyyar satıcı olmakla yetinmeyip holdingler, bankalar kurmalarını, gazete-dergi-TV patronu olmalarını kabullenemiyor. Başörtülü ya da çember sakallının, devlet kapısındaki boynu bükük vatandaş olmaktan çıkıp devlete sızmaya (!) kalkışmasını hafsalası almıyor. Büyüyen-gelişen Türkiye'nin yeni resmidir bu ürkülen resim.”
Yukarıdaki paragrafta, Gazeteci Gülay Göktürk böyle yorumlamış. Allah aşkına bu bakış açısını değerlendirin. Elinizi vicdanınıza koyun. Bizler Anadolu insanları olarak temiz daha yaşanılabilir bir hal aldıkça, mevcut güçler kendi rantlarının kaybolacağını düşünerek meydanlara indiler. Oysa bizler başörtümüzle hastanelerde hasta bakıcılığa devam etseydik, bunların hiç biri olmayacaktı. Çünkü kendilerini çağdaş laik diye nitelendiren bir kesim sıkıntı çekmeyecekti. Ancak biz başörtümüzle hasta bakıcılığının yanında Doktor, Avukat, Mühendis, İş kadını olduk mu işte o zaman bu çağdaş laik diye nitelendirilen kesime dikenler batıyormuşçasına rahatsız oluyorlar.
Rahatsız olsalar da olmasalar da bu ülke de yaşayan Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i Müslümanı Müslüman olmayanıyla herkes eşit haklara sahiptir. Yasalarımız böyle diyor.Bizler de yasaların bize vermiş olduğu hakkımızı kullanarak,Başörtümüzle Reis Cumhur da olacağız.Avukat’ta,Doktor’da çiftçi de çobanda bu ülkede olan bütün meslek guruplarında başörtümüzle yerimizi alacağız
Not: Günebakış gazetesini www.adıyamanhaber.com sitesi üzerinden sitemize link vermişiz.Bize bu imkanı sağlayan Adıyamanhaberin sahibi Necmettin Bey'e şükranlarımı sunarım.