Haniya ilköğretim de çocuklara sosyal bilgisi dersinde tarih öncesi ve tarih sonrası diye başlayan dersler verirler ya işte bende böyle bir örneklemeyle giriş yapmak istiyorum.
İlköğretimde tarih öncesine pek girmezler, kısaca ilkel çağ deyip geçerler. Öğrencilerin bildiği tek şey ise insanların mağaralarda yaşadığı, çiğ et yedikleridir. Tarih sonrası çağları ise teferruata girmeden yüzeysel bilgi vermeye çalışır, değerli öğretmenlerimiz. İlk çağ, orta çağ, yeni çağ yakın çağ, der ve içerik hakkında kısa bilgi verirler.
Rönesans ve reform hareketleriyle birlikte 1789 Fransız ihtilali ile beraber İnsanlığın demokrasiyle tanıştığını da altını çizerler.
Türkiye’de ise her ne kadar Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte demokrasi geldi deseler de 84 yıllık Cumhuriyetimizde bu demokrasiyi görmedik duymadık.
Darbe üstüne darbe yaşayan ülkem, biraz olsun demokratikleşmeye doğru yol alıyor görünürde askeri vesayet hemen dur diyor. Aslında dur diyen askeri vesayet gibi görünse de işin arka planında asker değil demokrasi adına Atatürkçülük, laiklik gibi kavramların arkasına gizlenen yıllardır bu ülkede hüküm süren bir avuç insandan ibarettir.
Ülkem, Turgut Özal ile birlikte yakın çağ’dan çıkmış yavaş yavaş demokrasiye doğru ilerliyordu. Gel gör ki Özal’ın Allah’ın rahmetine kavuşmasıyla birlikte ülkem ilerlemesini durdurup yerinde saymış hatta biraz daha geriye gitmiştir. Elalemin Avrupalısı Amerikalısı milenyum çağını, bilgisayar çağını yaşarken biz hala doğru dürüst sanayi devrimini yapamamış bir tarım ülkesiyiz. Hoş, tarım ülkeliliğimiz de tartışılır ya neyse
Geldiğimiz nokta itibariyle Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması yeni bir milattır.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması demek bir avuç insanın egemenliğine son vermek demektir.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması demek, Türkiye’ye demokrasinin gelmesi demektir.
Abdullah Gül demek, insan hakları normlarının yerine getirilmesi demektir.
Abdullah Gül demek, ükenin güllük gülistanlık olması demektir.