12 Haziran akşamı sandıklardan öyle bir seçim tablosu çıktı ki, yapılabilecek bütün yorumları içinde barındırıyor.
Mecliste grubu bulunan partilerden MHP dışındaki partiler oylarını arttırmış durumdalar. AK Parti Türk ve dünya siyasi tarihinde emsali görülmemiş bir başarı yakalamışken, CHP ve bağımsız adaylarla seçimlere katılan BDP’de oylarını arttırmışlardır.
Seçim sonuçları tablosundan göze çarpan bir ilginç durum ise Akdeniz bölgesinde de Ak Parti’nin oransal olarak üstünlüğü eline almış olmasıdır. CHP Ege’ye hapsedilmiş, MHP ülke genelinde hezimete uğramıştır.
CHP’yi Kemal Bey bile hedeflenen noktaya taşıyamamış, MHP ise kaset skandalları ile birlikte okyanus ötesi darbenin altında ezilmiştir.
Yüzde 87’si sandık başına giderek özgür iradesini kullanan halk vesayetin kendi elinde olduğunu bir kez daha haykırmıştır. Halka rağmen siyaset dönemini bizzat halk tarihe gömmüştür.
Terör örgütü üyeliği ve darbeye teşebbüs ile suçlananları listelerine koyanlar istedikleri sonucu elde edememiş, antidemokratik oluşumlarla mücadele etme eğilimi gösteren partiye teveccüh gösterilmiştir.
Darbe teşebbüsü ile suçlananların bazıları, partilerin gücü ile demokrasinin yüreği olan Meclis’e taşınmış, bunlardan kendi başlarına seçimlere -bağımsız olarak- girmeyi tercih edenler başarısız olmuşlardır.
Nihayetinde Ak Parti bu seçimin tartışılmaz galibi olmuştur.
Bu başarıyı sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın karizması ile sınırlandırma düşüncesini maksatlı ve yanlış buluyorum. Sayın Erdoğan, bir genel başkan olmanın ötesinde kitleleri peşinden sürükleyebilen bir liderdir. Ancak, kadrosunu görmezden gelmeyi ve projelerini yok saymayı haksızlık olarak görüyorum.
Vatandaş geçmiş dönemlerdeki başarıyı bir anlamda oylamış, istikrarı görmüş ve bu istikrarın sürmesini istemiştir.
Halk bu iktidarın yaptıklarına yapacaklarını da ekleyince memnuniyetini belirtirken, bundan sonraki süreçte umudu olanlarda oylarını bu partide birleştirmiştir.
Türk siyasetinde yerini alan balkon konuşmasında Sayın Başbakan’ın “Her bir ferdin yaşam tarzı, inancı ve değerleri; namusumuz, onurumuz ve şerefimizdir” sözü kucaklayıcı bir siyasetin devam edeceğinin ilk işaretiydi.
Ancak bu kucaklayıcı tutum sivil bir anayasa yapımında ne kadar etkili olacak, karşı tarafta böyle bir eğilim gösterecek mi, bekleyip görmek gerekiyor.
Halk tek başına anayasa yapma veya referanduma götürebilme gücünü Ak Parti’ye vermemiş, uzlaşı ve geniş bir mutabakatla, herkesin “benim anayasam” diyebileceği bir anayasa yapma görevini Meclise vermiştir.
Seçim sonunda karşımıza çıkan rakamların dilinden çıkan mesajları iyi okumak gerekiyor. Dilerim bu seçimden daha fazlasını bekleyip umduğunu bulamayanlar başını iki elinin arasına alıp düşünür ve ona göre siyaset belirlerler.
Daha müreffeh ve mutlu yarınlar dileğiyle…