DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Fahrettin Çelik
Fahrettin Çelik
Giriş Tarihi : 12-07-2013 20:35

Kıbrıs Gezisi

Gap Gazeteciler Birliği yönetimi olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine bir ziyaret gerçekleştirdik. Son derece yararlı incelemeler, görüşmeler ve ziyaretler gerçekleştirdik. Bu vesileyle birçok bakımdan bakış açımın değiştiğini belirtmek istiyorum.

Düşünün ki, bir eve misafir olacaksınız ve bu evde tamamen kendi evinizdeymiş gibi rahat olacak, kendinizi bir dostun kucağındaymış gibi huzurlu hissedeceksiniz.

            Araç direksiyonlarının ters tarafta olması ve trafiğin Türkiye’ye göre tersten akması dışında gözle görülür bir fark yok Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde…

            Şiveleri farklı olsa da, başka bir devlette herkesin Türkçe konuşması insana güven veriyor.

            Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, küçük bir Türkiye Cumhuriyeti aslında…

            Ancak gıpta ile baktığımız farklılıkları da var bu küçük, şirin ülkenin; Mesela, şehir içinde çer çöp, izmarit gibi süprüntüler bulamazsınız.

            Karayoluna ayak bastığınız anda sürücüler duruyor ve yayalara yol veriyorlar. Korna çalmak yok denecek kadar az, sürücüler asabi değil ve yüksek sesle bağıranlarla da karşılaşmazsınız…

            Kıbrıs sokaklarında her milletten, her renkten insanlarla karşılaşmak mümkün. Zenci kardeşlerimizin gözle görünür oranda sayıları fazla…

            Kıbrıs’ta denizin güzelliği ile beraber bir yandan tarihi solumak mümkünken, bir yandan da modern yaşamın bütün izlerini görürsünüz.

            Nüfus ve yüzölçümü bakımından küçücük olmasına karşın, vakar, kendinden emin, ayakları yere basan, dünya ile bütünleşmeye hazır, kuralları tıkır tıkır işleyen kocaman bir devlet gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti…

            Kıbrıs ziyaretimde artık “Yavru Vatan” nitelemesinin kullanılmaması gerektiğini düşündüm. Bunun yerine “Kardeş Ülke” daha doğru bir tabir olacak diye düşünüyorum.

            Türkiye, bu ülkeye sürekli balık vermiş ama balık tutmasını bir türlü öğretmemiş gibi geldi bana. Halen bütçesinin yarısına yakını Türkiye’den gelen yardımlardır. Üretimden çok hazırı tüketme alışkanlığı daha ağır basmış.

            Ancak, Kıbrıs halkı ve yöneticileri bunun farkına varmış gibiler. İnsanlar bir arayış içerisinde, güçlü ülke olmanın yollarını aramaktadırlar.

            Gazino, kumarhane ve eğlencelerle anılan Kıbrıs asalında bir eğitim adası. Kıbrıs’ta 9 üniversite faaliyetlerini yürütmektedir. Düşünün ki, Adıyaman nüfusu kadar olan bir yerleşim biriminde 9 üniversite bulunmaktadır.

            Üstelik üniversiteleri son derece modern ve dünyaya kapılarını açmış durumdalar.

            Bu üniversitelere bağlı olarak kurulan hastaneler adayı kısa bir süre içerisinde sağlık alanında da iyi bir noktaya getirecektir.

            Ülkedeki narenciye ve süt ürünleri üretimine ilaveten turizmin daha da canlandırılması ile birlikte bu güzelim ülke, zaten batmış durumda olan Rum kesimi karşısında daha sağlam duracak, bahsettiğim alanlarda cazibe merkezi olabilecektir.

            İşte bütün bunların gerçekleşebilmesi için öncelikle bu ülkenin tanınması gerekiyor.

            Büyük kardeş Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hızlı yükselişine paralel olarak küçük kardeş Kıbrıs’ın da yükselişe geçmesi için bu ülkenin tanınması için mücadele etmeli, hatta biraz baskı kurulmalıdır.

            Bazı konularda ülkemize bağımlı olan irili ufaklı ülkelerin Kıbrıs’ı tanımaları için tatlı bir zorlama yapılmalıdır.

            Kıbrıs gezisinde benim şahsen bu ülkeye bakış açım değişti. Gerekçelerini sizlerle paylaşacağım…

 

KIBRIS GEZİSİ – 2

            Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Mardin, Kilis ve Batman’dan gazeteci arkadaşlarımla birlikte gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs gezimiz, havaalanında değerli kardeşim Hüseyin Turan’ın bizleri karşılaması ile başladı.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Genel Müdürü ve Yakın Doğu TV Müdürü Hüseyin Turan, Kıbrıs için bir şans…

Sayın Turan, Kıbrıs ile ilgili en ufak detaylardan tutun da, dünya politikalarına kadar her konuda bilgi sahibi.

Görev yaptığı Yakın Doğu Üniversitesi hakkında sorduğumuz her soruya en ince detaylarına kadar doyurucu cevaplar verdi.

Kıbrıs ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs politikaları konusunda da kendini yetiştirmiş bir arkadaşımız.

Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kültür elçisi gibi çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye ve Kıbrıs’ı bir bütün olarak kabul edip aynı potada değerlendirmekle birlikte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız ve güçlü bir devlet olması için efor harcamakta ve kafa yormaktadır.

Hüseyin Bey, kafamızda geçenleri okuyormuşçasına açıklamalarda bulundu bizlere. Yerleşim yerlerini anlattı, üniversite ve eğitim politikasını anlattı, Kıbrıs Barış Harekâtını anlattı ve gezilmesi gereken bütün yerleri gezdirdi.

Heyetimizin adadan ayrılmadan önce burayı en ince detaylara kadar tanımaları için ne gerekiyorsa büyük bir özveri ve şevkle yaptı.

Kıbrıs gezisinde tanıdığım bir diğer Hüseyin ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Adıyamanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Hüseyin Kayalar…

Başkan Hüseyin Kayalar, aynı zamanda finans şirketinin genel müdürlüğünü yürüten genç bir işadamı.

Başta Cumhurbaşkanı Sayın Dr. Derviş Eroğlu olmak üzere bütün yetkililer ve Adıyamanlılar ile iyi bir iletişim kurmuş, Adıyamanlı ve diğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının daha huzurlu yaşamaları için hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor.

Hüseyin kardeşimle birlikte ayak basmadık yer bırakmadık. Yerleşime kapalı durumda olan Maraş bölgesine gidebildiğimiz en yakınına kadar giderek inceledik.

Maraş, Akdeniz’in en ünlü tatil merkezlerinden biriymiş. Hatta Akdeniz’in Las Vegas’ı olarak adlandırılıyor. Ancak şu anda hayalet kent durumunda. Türkler de, Rumlar da burayı kullanamıyor.

Hüseyin kardeşimle birlikte Gazi Mağusa’daki tarihi ve turistik yerlerini, şehitliği, park ve bahçeleri, sahili gezdik.

Adıyamanlı hemşerilerimizle bir araya gelerek sohbet ettik. Sıkıntılarını, sevinçlerini dinledik. Dernek binasını ziyaret ederek çalışmaları hakkında bilgiler aldık.

Arkadaşlarımız sayesinde fazla zaman harcamadan birçok konuda bilgilendik. Kıbrıs’ı daha iyi tanıma fırsatı yakaladık.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Genel Müdürü ve Yakın Doğu TV Müdürü Hüseyin Turan ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Adıyamanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Hüseyin Kayalar’a yürükten teşekkür ediyorum.

Kıbrıs yönetimi ve Kıbrıs’taki eğitim sistemi ile üniversitelerini içeren gezi notlarımı paylaşmaya devam edeceğim.

Nasıl ki, benim Kıbrıs hakkında bakış açık değiştiyse belki sizlerin de düşünceniz değişecektir. Belki de üniversitelere tercihlerin yapıldığı bu günlerde Kıbrıs’taki okullara tercihler yapmayı düşüneceksiniz…

 

KIBRIS GEZİSİ – 3

            GAP Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz ve genel yönetim kurulu üyeleri ile birlikte Lefkoşa’da bulunan Yakın Doğu Üniversitesi’nde incelemelerde bulunduk.

            Hayal ettiğimin çok ötesinde bir üniversite ile karşılaştık. İlk olarak İletişim Fakültesini ziyaret ettik. Buradaki radyo, gazete, televizyon ve fotoğraf stüdyolarını inceledik.

Zaten üniversite, uluslararası alanda sağladığı başarılar, aldığı ödüller ve son yıllarda kat ettiği aşamalar ve çalışmalarla kendini ispatlamış durumda.

İletişim Fakültesi;  Gazetecilik, Radyo, Televizyon ve Sinema, Halkla İlişkiler ve Tanıtım ile Görsel İletişim ve Tasarım bölümlerinden oluşuyor.

Tabi burada aynı zamanda dünyaya açılan bir pencere var. İletişim Fakültesindeki öğrenciler bir radyo, bir uydudan yayın yapan uluslararası televizyon, bir gazete ve birde haber ajansında görev alarak hem eğitimlerini sürdürmekte, hem de öğrendiklerini uygulamaktadırlar. Yani işi kitabında değil, mutfağında öğreniyorlar.

            İletişim Fakültesine girdiğimizde bir an duraksadım. Bir okulda mı yoksa bir televizyonda mıyım tereddüt ettim. Ortam pırıl pırıl, tertemiz ve sessiz…

            Değerli rehberimiz, dostumuz Hüseyin Turan Bey’in anlattıklarına göre; Fakültede, birbiriyle data bağlantılı dört adet 80 ve bunlara ilaveten dört adet 50 kişilik derslik, bir adet 40 kişilik bilgisayar Laboratuvarı, 30 bilgisayarlı grafik animasyon ve photoshop Laboratuvarı, 20 kişi kapasiteli bilgisayar tabanlı haber ajansı, bir fotoğraf Laboratuvarı, bir karanlık oda, 200 kişi kapasiteli seyircili ve çok amaçlı planlanmış merkezi rejiye bağlı televizyon stüdyosu ve anfinin yanı sıra, televizyon yayını için yapım ve yönetim imkânlarına sahip iki adet reji ve profesyonel aydınlatma sistemine sahip yayın stüdyosu ve haber merkezinin bulunduğunu öğrendik.

            Televizyon stüdyolarının ses yalıtımı, dizaynı ve teknik donanımı göz kamaştırıyor. Türkiye’deki hatta dünyadaki popüler üniversite veya televizyon kanalında bulunmayan özelliklerde, birkaç adım ilerisi düşünülerek tasarlanmış.

            İletişim Fakültesinden sonra üniversitenin kütüphanesini gezmeye başlıyoruz. Bu kütüphaneye üniversite kütüphanesi demek aslında haksızlık.

            Devlet arşivi de denebilir, teknoloji sergisi de denebilir. Dünyanın en büyük otomasyon sistemine sahip olan kütüphane aynı zamanda bir müzeyi andırıyor. Bilişim odası veya okuma salonu da diyebilirsiniz.

            Tarihi kitaplara dokunmak bile insana huzur veriyor. 1910 yılı öncesine ait 5 bin civarında kitap bu kütüphanedeki raflarda yerini almış. Bir yandan tarihi kitaplar, bir yandan da teknoloji ile donatılmış, dünya standartlarında bir kültür ve bilgi erişim merkezi olan kütüphanede dünyanın en büyük otomasyon sistemi kurulmuş.

Kurulan bu sistemle işyerinizden, evinizden veya bir yolculuk sırasında internet aracılığıyla kütüphane hizmetlerinden faydalanabiliyorsunuz.

Kampüs içerisinde telsiz iletişim hatları ile günün her saatinde bu hizmetlerden faydalanabiliyorsunuz. Kütüphaneler arası İşbirliği Takip Sistemi (KİTS) ile KİTS’e üye kütüphanelerle kitap ve makale ödünç alıp verebiliyor.

15 bin metrekare kapalı alan üzerindeki bu muhteşem eser, 500 bin adet açık raf sisteminde kitap kapasitesine sahip. 17 film izleme kabini bulunuyor ve 12 bireysel ve grup çalışma odası var.

Aynı zamanda bin kişilik 4 amfitiyaro, 350 kişilik Tiyatro sahnesi, 600 kişilik kafeterya ve 600 kişilik çalışma masası bulunuyor.

Üstelik bu akıllara durgunluk veren bilgi hazinesi 24 saat açık ve isteyen her vatandaşa ücretsiz hizmet veriyor.

Bir eğitim kurumunda bu kadar hizmet vermek ancak gönül işi olabilir. Toplumu, ülkesini ve insanlığı sevmenin bir sonucu olarak böyle mükemmel bir eser meydana getirilebilir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde bulunan Yakın Doğu Üniversitesindeki sadece İletişim Fakültesi ve kütüphane bile bu okulda okumaya yeterli bir sebep değil mi?

Türkiye’deki bazı kardeşlerime “Ya, boş versene Kıbrıs mezunu” dediğimiz olmuştur. Ne kadar da haksızlık yapmışız. Bu okulda gördüklerimizi, hayretle izlediklerimizi ve duyduğumuz mutlulukları anlatmaya devam edeceğim.

KIBRIS GEZİSİ – 4

GAP Gazeteciler Birliği Genel Yönetim Kurulu Üyeleri olarak, Yakın Doğu Üniversitesi Lefkoşa Kıbrıs (Near East University Nicosia Cyprus) Hastanesini geziyoruz.

Hastaneye ilk baktığımızda sevgiyi sembolize eden dev bir kalp figürü ile karşılaşıyoruz. Aslında söylemeseler buranın bir hastane olduğunu bilemeyeceksiniz.

Hastane kapısında güvenlikçiler yok. Banklarda uyuyan insanlar, koşuşturanlar, ilaç kokusu, elinde kocaman film poşetleri, ambulans sirenleri, bağrışanlar, elinde kan ve üre şişeleri, yerlerde çöp ve izmaritler yok…

Yakın Doğu Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yüksek teknoloji radyoterapi merkezi olma özelliği,  uçak ambulans hizmeti veren, ihtişamlı yapısı ve temizliği ile uluslararası standartlarda, hasta odaklı hizmet veren bir kuruluş…

209 özel tek hasta odaları, 8 ameliyathane, 30 yataklı yoğun bakım ünitesi, 17 yataklı yenidoğan yoğun bakım ünitesi, geniş bir dizi testler yapılabilir bir laboratuar ile 55 bin metrekarelik kapalı alana sahip mükemmel bir sağlık kuruluşu…

Deneyimli sağlık personeli, güler yüzlü yardımcı hizmet personeli, ufku geniş bir patron ve diğer bütün güzellikler bir araya gelince Frankfurt ve Roma’dan “Altın Hizmet Kalitesi Ödülü”  alınmış. Verilen bütün ödüllerin hakkı verilmektedir.

Verilen bu hizmetlerle yakın tarihimizde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir sağlık adası olarak karşımıza çıkacaktır.

Burada üniversite okumak bir ayrıcalıktır. Bundan sonra çocuklarımın burada üniversite okuması, hele hele tıp fakültesi okuması hayallerim arasında olacaktır.

            Yakın Doğu Üniversitesi bir alana yönlenmiş değil. El atılan her alanda başarı sağlanmaktadır. Yapılacakların en iyisinin yapılması için mücadele verilmektedir.

            Cemiyet üyeleri olarak İnovasyon merkezine giderek Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Khashman’la görüştük.

YDÜ Akıllı Sistemler Araştırma Merkezi Kurucusu ve Müdürü Prof. Dr. Adnan Khashman, dünyada akıllı yüz tanıma konusunda yaptığı çalışma ve araştırmalar ile tanınıyor

Prof. Dr. Khashman, İnovasyon ve Bilişim Teknolojileri Merkezinde konumlandırılmış olan IBM süper bilgisayarı bizlere tanıttı. 2007 yılında Yakın Doğu Üniversitesi’ne kurulan bu dev bilgisayarın, hesaplama hızı ve kapasitesiyle dünya üniversiteleri arasında 13’üncü sırada yer aldığını ve bu bilgisayarın yakın coğrafyadaki en güçlü ikinci bilgisayar olduğunu ifade etti.

KKTC'de yüksek başarımlı ve hesaplama altyapısı kurmak, işletmek ve geliştirmek, bilimsel ve sosyal etkiye sahip yüksek başarımlı hesaplama uygulamalarının geliştirilmesi için olanak sağlamak, farkındalığın arttırılması ve ülke çapında genişletilmesi için toplantı ve eğitim seminerleri düzenlemek gibi amaçlarla süper bilgisayarın kurulduğu ifade edildi.

Ürdünlü bu bilim adamının sempatik tavırları, yaptığı olağanüstü çalışmaları sıradanmış gibi bizlere aktarması, kendisi ve ekibine olan güveni bizleri daha da etkiledi.

Daha sonra üniversitenin başka güzel bir bölümü olan klasik otomobil müzesini gezdik. Müzede 60'ın üzerinde aracın sergilendiğini, bu müzede en eski aracının, dünyada sadece bir tane kalan 1899 model Crest Mobile olduğunu öğrendik. Çeşit çeşit, sadece eski filmlerde benzerlerini gördüğümüz harika otomobiller arasında güzel bir nostalji yaşadık.

YDÜ’de akademik çalışmalar yanında sosyal ve kültürel etkinliklerinde önemsendiği, Evrensel bir bakış açısı ile topluma yararlı hizmetlerin sunulduğu çalışmaları ile ortadadır…

KIBRIS GEZİSİ – 5

            Son iki yazımda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti başkenti Lefkoşa’da bulunan Yakın Doğu Üniversitesi ile ilgili bilgiler vermeye çalıştım.

            1988 yılında kurulan bu üniversiteye 67 ülkeden gelen 20 binden fazla öğrenciye hizmet vermiş ve siyası olarak dünyada tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin eğitim alanında tanınmasını sağlamıştır.

İhtişamlı yapısı ve akademik çalışmaları ile göz dolduran YDÜ, Avrupa Üniversiteler Birliği'ne, UNESCO bünyesindeki Dünya Üniversiteler Birliği'ne, Uluslararası Mühendislik Eğitimi Topluluğu’na, Uluslararası Saygın Medikal Akreditasyon Sistemi ve İslam Dünyası Üniversiteler Federasyonu'na tam üyedir.

Yakın Doğu Üniversitesi, 16 Fakülte, 88 bölüm, 4 enstitü, 2 okul, 4 yüksekokul ve 15 araştırma merkeziyle öğrencilerine en iyi eğitim ve öğretim ortamı sağlamaktadır.

Sosyal, sportif ve kültürel çalışmaları ile de çağdaş yaşamın içerisinde yerini almaktadır.

Olimpik kapalı yüzme havuzu da bunlardan biridir. 2700 metrekarelik alanı bulunan havuz, merkezi ısıtma sistemli ve bin kişilik seyirci kapasitelidir. Modern iç donanım ve nezih Aqua Cafe’si ile Kıbrıs’ın ilk ve tek olimpik kapalı yüzme havuzudur.

            İlginç olan başka bir güzellik ise robot futbol takımının uluslar arası müsabakalara katılmasıdır.

Dünyanın en büyük robotik organizasyonlarından biri olan ve 40 ülkeden 3 binin üzerinde katılımcı ile her yıl bir başka ülkede gerçekleştirilen, Robot Futbolunun Dünya Kupası olarak da adlandırılan Uluslararası RoboCup Yarışmalarına, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Yakın Doğu Üniversitesi Robotik Futbol Takımı ( NEU Islanders) katılmaktadır.

Bu kadar kısa bir sürede olağanüstü bir başarının sağlanmasının arkasındaki sır aslında tez konusu olarak ele alınmalıdır.

Bu başarının arkasında güçlü bir irade, azim, ekip ruhu ve başarma hırsının olması kaçınılmazdır.

Gap Gazeteciler Birliği olarak bu başarının arkasında duran ismi, Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü sayın Dr. Suat İrfan Günsel’i makamında ziyaret ettik.

Kıbrıs'ın bir dağ köyünde dünyaya gelen Günsel, her Kıbrıslı gibi büyük sıkıntılarla boğuşarak eğitimini sürdürmeye çalışmış ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü'nden mezun olduktan sonra Eğitim Psikolojisi dalında doktora yapmış.

1988 yılında Yakın Doğu Üniversitesi için ilk adımı atan Günsel, bugün ülke ve dünya eğitimine yaptığı sürdürülebilir katkılardan dolayı İngiltere kökenli Oxford Europe Business Assembly Değerlendirme Kurulu tarafından "2013 yılı Uluslararası Socrates Ödülü"ne layık görülmüş.

            Bu başarıya alkışlamayı kendimize görev biliyoruz.

            Dünyada henüz tanınmayan, savaşın izlerini gerek fiziki yapılarında gerekse yüreklerinde hala silememiş bir ülkede böylesi bir başarı ancak ayakta alkışlanabilir.

            Vizyonu geniş kadrolar, eminim ki vizyonu geniş insanlar yetiştirirler. Böylesi eğitim kurumlarında öğrenim görmeyi bir şans olarak görüyorum.

            Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü sayın Dr. Suat İrfan Günsel başta olmak üzere bütün akademik ve idari personelini yürekten kutluyorum.

 

            Bu güzel eğitim kurumu ve bütün Kıbrıs’ı yakından tanımamıza vesile olan Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Genel Müdürü ve Yakın Doğu TV Müdürü Hüseyin Turan’a tekrar teşekkür ediyorum.

KIBRIS GEZİSİ – 6

            Türkiye’den gelen on gazeteci ile birlikte mütevazı, sade yapılı bir evin önünde durduk. Kapısında “Barbarlık Müzesi” yazıyordu…

            İsmi bile iğrenç, ürkütücü geliyordu. “Buranın ismini niye barbarlık koymuşlar” diye sorduğumda, Hüseyin Turan kardeşim, “İçeri girdiğimizde anlarsın” karşılığını verdi.

            Evet, içeri girdiğimizde barbarlığın daniskası ile karşılaştık. Oruçlu bir günde böylesi bir yazıyı kaleme almak bana ağır gelse de, gördüklerimizi, düşüncelerimizi paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum.

            Gördüklerimizle birlik rehber arkadaşımızdan buranın hikayesini dinliyoruz; Aralık 1963 tarihinde Rumlar, Türklere karşı adanın her bir tarafında saldırılarını arttırmış, savunmasız yaşlıları, kadınları ve çocukları sadece Türk oldukları için katletmeye başlamışlardı.

            24 Aralık 1963 tarihinin gecesi Kıbrıs Türk Kuvvetleri Komutanlığında doktor olan Binbaşı Dr. Nihat İlhan görevde olduğundan, evinde yoktur.

            24 Aralık'ı 25 Aralık'a bağlayan gece Hıristiyan inancına göre Noel’dir.   Hıristiyan inanışında Hz. İsa'nın doğum günü olan bu gece kutlu doğumu kutlamak için şenlikle, ayinler, dualar yapılırken, Rumlar çocukların, yaşlıların, kadınların kanlarını akıtmayı tercih etmişlerdir.

Rumlar otomatik mavzerlerle İrfanbey Sokağı'na girdiklerinde, 2 numaralı evde bulunan Mürüvet Hanım, üç oğlunu uyutmaya hazırlanıyordu.

Mürüvet Hanım, kapının önündeki Rumca konuşmaları duyar duymaz, çocuklarını banyoya götürerek üç oğlunu küvetin içine sakladı. Misafirleri olan ev sahibi Hasan Efendi ve eşi Feride Nineyi tuvalete sakladı. Kendisi evin bir köşesinde savunmasız beklerken Feride Ninenin kız kardeşi Nuvber, beş aylık bebeği Işıl ile birlikte banyonun bir köşesine sığındılar.

Bir anda caniler kapıyı kırmış, makineli tüfeklerle rastgele ateş etmeye başlamışlardı. İnsanlık ayıbının yaşandığı bu evde anne, üç çocuk ve ev sahipleri Rumlar tarafında katledilmişlerdir.

Barbarlık Müzesinde bunları dinlerken gözlerimiz mermi izlerine ilişiyor. Banyodaki küvet ölüm çukuruna dönmüş, hala kan izleri yerinde duruyordu. Odada onlarca mermi izi ile karşılaştık.

Kırılmış dişler, yolunmuş saçlar, kan izleri olan bornoz ve havlu tüylerimizin ürpermesine yetmişti.

Anlamıştım buraya niçin “Barbarlık Müzesi” dendiğini ama bana biraz pahalıya patlamıştı. Yüreklerimiz burkulmuş, ciğerimiz yanmıştı.

Bir kaz daha nefretle kınadık insanlık suçu işleyen, soykırımın baş aktörleri, insanlıktan nasibini alamamış insan hakları havarilerini…

Bir kez daha anladık, 1974 yılında Başbakan Bülent Ecevit’in niçin “Kızım Ayşe tatile çıksın” dediğini…

Bu vesile ile adaya barış ve huzuru getiren, soydaşlarımızı Rum mezaliminden kurtaran rahmetli Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan ile dönemin Dışişleri Bakan’ı Turan Güneş’i minnetle anıyorum.

Yakın tarihimizde savaşa sahne olan Kıbrıs toprakları tıpkı Çanakkale toprakları gibi şehit kokuyor.

Ankara ne kadar kutsalsa Lefkoşa’da o kadar kutsaldır bizim için. Gaziantep ne kadar kutsalsa Gazimağusa’da o kadar kutsal…

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

 

Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ…

 

KIBRIS GEZİSİ – 7

 

          Gap Gazeteciler Birliği olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığımız gezi kapsamında bazı resmi temaslarımız ve üst düzey yetkililerle görüşmelerimiz oldu.

 

          Resmi temaslarımızın ilkini demokrasinin beşiği durumundaki Cumhuriyet Meclisine yaptık. Burada bizleri Kuzey Kıbrıs Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer kabul ettiler.

 

          Meclis Başkanı Bozer, bilgi çağında doğru, gerçekçi, bilgiye ulaşma ve geleceğe dönük vizyon koyabilme adına enformasyonun önemine işaret ederek GAP bölgesine olan ilgisini aktarırken doğrusu bizleri şaşırttı.

 

          Sayın Başkan, 30 yılı aşkın bir süredir GAP bölgesine yapılan yatırımların sonuçlarının kısa süre içinde alınacağına inandığını ifade etti ve Güneydoğu insanının çalışkan olduğunu ve "kayıp yıllarını" telafi ederek, tarihsel zenginliğini de kullanarak turizm ve sanayi alanında gelişmelere imza atacağını söyledi.

 

          Meclis Başkanı Sayın Hasan Bozer’i Türkiye ve özelliklede Güneydoğu’ya olan ilgisinden dolayı kutlamak istiyorum.

 

          Daha sonra, 2013 yılında GAP Oscarları ödül töreninde “Yılın Devlet Adamı” ödülünü alan, Adıyaman ile sıkı bağları olan, Adıyamanlı arkadaşları olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Dr. Derviş Eroğlu heyetimizi kabul etti.

 

          Sayın Cumhurbaşkanı ile oldukça sıcak ve samimi bir görüşme yapıldı. Yaklaşık üç saatlik görüşmede birçok konuda düşünceler açıklandı.

 

Kıbrıslı Türklerin mücadelesinin Türkiye’nin desteğiyle taçlandığını ve bugünkü noktaya gelindiğini belirten Eroğlu, kendilerini farklı bir millet olarak görmediklerini, Kıbrıs’ta yaşayan Türkler olarak gördüklerini vurguladı.

 

Kıbrıslı Türklerin kimliğini, dilini, etnik kökenini korumaya çalıştığını vurgulayan Sayın Cumhurbaşkanı, Kıbrıs sorununda suçlu tarafın Rumlar olduğunu ama buna rağmen onların Avrupa Birliği’ne girmekle ödüllendirildiğini, Kıbrıslı Türklerin ise ambargolar altında olduğunu belirterek batının ikiyüzlülüğünü ortaya koydu.

 

Sayın Eroğlu, deneyimli bir devlet adamı ve Kıbrıs mücadelesinin kahramanlarından biri. Kıbrıs’ı Türkiye’den ayırmayan, kadirşinas ve misafirperver bir Türk evladı…

 

Başbakan Dr. Sibel Siber ise Gap Gazeteciler Birliği heyetini Başbakanlık konutunda ağırladı. Başbakan Sibel Siber KKTC’nin turizm sektöründe yaptığı hamlelere dikkat çekerek, Türk vatandaşlarına tatil için Kıbrıs’ı tercih etmelerini tavsiye etti.

 

Resmi temasların dışında gezi kapsamında Kıbrıs’ı yakından görme, merak ettiğimiz yerleri görme olanağı da bulduk.

 

KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Raif Denktaş’ın Cumhuriyet Parkı’nda yer alan kabrini ziyaret etmek bunların en önemlisiydi.

 

Lefkoşa’da Rum sınır kapısı, Selimiye Camisi, Büyük Han, Arap Ahmet Camii gibi tarihi ve turistik yerlerini gezdik.

 

Mağusa’da Lala Mustafa Paşa Camii, Venedik Sarayı, Namık Kemal Zindanı, Mağusa Surlarını gezme fırsatı yakaladık...

 

Değerli okuyucular; Yedi sayılık yazı dizisinin sonuna geldik. Kıbrıs’ın gezilecek daha çok yerleri olduğunu biliyoruz. Son olarak özellikle vatandaşlarımıza şunu tavsiye etmek istiyorum; Eğer imkanınız varsa çocuklarınızı görül rahatlığı ile eğitim için Kıbrıs’a gönderebilirsiniz.

 

Tatil ve gezi için ise bir şey söylememe gerek yok sanırım… Doğa, deniz, eğlence, tarih, nostalji ne ararsanız var Kıbrıs’ta....

 

Üstelikte kendimizden bir parça…

 

Sevgi, sağlık ve huzur dolu yarınlar dileğiyle…

Fahrettin Çelik

Fahrettin Çelik

DİĞER YAZILARI KİM BU RAMAZAN HOCA… HİTLER VE NETANYAHU İSLAM KARŞITLIĞININ AĞIR YENİLGİSİ Emaneti Ehline Vermek Tütün Meselesi… BAKİ GAZETECİLERİN ONURUDUR Tam Bağımsızlık İçin… İnsan Olmak Hayatın Gerçeği ABD Aklı Ve İstiklal Mücadelemiz 15 Temmuz Cemreler Aşka Düşer Kim hesap verecek? Bazı Kadınlar İnsanlar Niye Kavga Eder Çelikhan Sevdalıları... Silifke Gizli Bir Hazine Kanı Bozukluk Huzurun Başkentinde Neler Oluyor Bayram Tadında Bayram Olsun Sırada ki millet gelsin! Ramazan Hikmetleri Ne olacak şimdi? Adıyaman'da Rektörlük Seçimi Adıyaman'ın tut ilçesi... Hoş Geldin Bahar Aday listesini okumak! Suskunluğumu Bozuyorum Sanat Ve Edebiyat Huzura Açılan Kapıdır Özgecan'dan Alacağımız Dersler 20 Ocak (20 Yanvar) Ganire Pasheyeva Ve Azerbaycan İzlenimleri İnsan Hakları Nutuk Atma Günü Helal Olsun Muhtar… Öyle Yağma Yoook… Tanıtım Günlerinin Ardından Herşeyimiz Var Tanıtamıyoruz Bizim Öğrenciliğimiz Ekmeleddin Bey 14 Partinin Başına Geçsin Dünya Kupası Maçında Ruh Halim Kendimi Arıyorum Seçim Rüzgârı Orda Bir Köy Var; Nizamiye Ardında Gap Gazeteciler Birliği Ve Kıbrıs Atasının İzinde Bir Düşünce Akımı Dostluk Bilinci Mısır’da Yaşananlar… Ramazan’da Ay On Dördünde Adıyaman Tanıtım Günleri ... Sahnede Adıyaman… Gönül Kahvesi Bitmeyen Sevda; Samsat Gül Kokuluya Hizmet… Fırat’ın İstifası Akşam Haberleri… Suriye’deki Yangın… Anayasa Ve Başkanlık Modeli Toprak Yaşamdır Dursun Çavuş Ve Samsat Yazık Adıyamanspor’a Esad Ateşle Oynuyor… Samsatlılar Derneği Adıyaman Üniversitesi Sınıfta Kaldı Elli Yıl Daha Mı Bekleyelim… Gül, Gül Kokan Kabri Ziyaret Edecek Sahabe’yi Yazmak… Dil Bilinci Sabah Namazında Ölümü Düşünmek Şimdi Bütün Suriye Hama Oldu Devlet Bilinci Böyle hoca olur mu? Soğuk Memleketin Sıcak İnsanları Hey Nemrut...Nereye! Tren Gelir Hoş Gelir… Yine Doğalgaz Meselesi… Akmercan’a Teşekkür Adıyamanlıların Doğalgaz Çilesi Kendi Memleketimi Sevmek İstiyorum Demokrasi Bilinci Davranış Bilinci Yine Aynı Sahneler… Çevre Bilinci Tayyip Erdoğan’ın Gözyaşları… Samsat’tan Ayrılırken… Cumhuriyet Bilinci Bahane Yok Yardıma Koşalım Demokrasinin Zaferi Ticarethanelerin Sosyal Sorumlulukları Şanlıurfa’da Kültürler Kaynaşması Cömertlik Bilinci Samsat Eğitiminde Son Bir Yıl Yorumsuz Seçim Tablosu Başbakan sahabe’ye olmaz der mi? Başarı Bilinci Çirkin Kaset Savaşı Aşk Bilinci Kahve Bahane… Antalya Toplantısına Giderken Türkiye Parlayan Yıldız Haydi, Şimdi Git… Oscar Ödül Töreni Notları – 3 Oscar Ödül Töreni Notları – 2 Oscar Ödül Töreni Notları – 1 Gap Oscarları Japonya’dan Öğreneceklerimiz Gafur Büyükfırat Siyasete Girmeli Chp’nin içini kim oydu? Mahalle Baskısı Çağrısı (Mı) Annelik Bilinci Kahtalı Mıçı… Sahabe Sadece Samsat’la Sınırlı Olmamalı Allah’la Pençeleşmek Wikileaks Bilmecesi Samsatlılar İçin Suyun Anlamı Akdeniz Gezi Notları - 2 Akdeniz Gezi Notları - 1 Bazen... Gap’a Sığmıyoruz Ahlak Bilinci - 2 Adalet Bilinci Yazık Saadet’e Türkiye Kazandı Celal Topkan’a Yakışmadı “Hayır” Diyenler Bilinçli Ramazan’ı Sahabe’de Karşılamak Bir kez daha “evet” Eveeeettt Adıyamanlı Ünlüler Adıyaman’da Ünsüzler Gütmek Ve Güdülmek Öldürmeyeceksin mi? Öldüreceksin mi? Abd-Türkiye Çekişmesi Çelikhan’ı Seviyorum
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
Sitemizi nasıl buldunuz?
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA