Bazen öyle zor gelir ki yazı yazmak…
Normalde yazılarımı çok fazla düşünmeden, kısa bir zaman içerisinde yazarım. Bazen de, kilitlenirim adeta, kelime seçerim yazı yazarken. Konunun önemine göre yazı yazma sitilimin değiştiğini fark ettim. İşte öyle bir ruh hali içerisindeyim.
Kahtalı Mıçı’yı yazmaya karar verdiğimde inanın heyecan sardı beni.
Bir üstadı yazmak o kadar zor ki…
Gazel okurken usta, uzun hava okurken usta, oyun havası okurken usta, şiir okurken usta…
Meslek hayatının 35 yılında neredeyse her yıl bir kaset yapmış bir üstadı yazmak gerçekten zor.
Sanat hayatında Kahtalı Mıçı olarak bildiğimiz Mustafa Aslan’ın kasetleri ile büyüdük, şiirlerini dinleyerek efkarlandık, türküleri eşliğinde oynadık.
Ben şahsen O’nun sesinden dinlediğim şiirleri ezberleyerek şiiri sever oldum.
Kahtalı Mıçı’nın kasetlerini dinlemek yetmez, birde kasetlerinden seçmeler yaparak karışık kaset yaptırırdık Stüdyo Ozan’da.
* * * *
1988 yılında Askerlik hizmetini yapmak üzere gittiğim Ankara Mamak Muhabere Okulunda künyemi okurken bir teğmen yanına çağırdı beni.
“Adıyamanlı mısın” dedi bana. “Evet” dedim.
“O halde Kahtalı Mıçı’yı bilirsin” dedi. “Evet” dedim.
Komutan, kendisinin bir Kahtalı Mıçı hayranı olduğunu, bütün kasetlerinin kendisinde mevcut olduğunu anlattı.
O günden sonra beni nerede görse tebessüm eder, bazen yanına çağırır, Kahtalı Mıçı ile ilgili konuşurdu.
* * * *
Acemi birliğim bittikten sonra İstanbul’a gittim. Orada ilk işim para toplayarak yemekhaneye bir teyp almak ve yanına da birçok Kahtalı Mıçı kaseti koymak oldu.
Artık sabah akşam asker ocağında bütün bölük Kahtalı Mıçı dinlemeye başladı. Bütün kasetler amatörce doldurulmuş, şiirli ve buram buram Adıyaman kokuyordu.
Bir çarşı iznine çıkınca bir kasetçide Kahtalı Mıçı posterinin asılı olduğunu gördüğümde sevincimden uçmuştum. Üstadın “Gurbet Kuşu” isimli bir kaseti çıkmıştı. Hem de profesyonelce bir kasetti ve yurdun her tarafında satılıyordu.
Artık, bölüğümüzün askerleri bu kaseti her gün onlarca kez dinlemek zorunda kalmışlardı.
Kahtalı Mıçı bizim için ulaşılmaz, bir efsaneydi. Sanat hayatında bir ekoldü.
Boyalı basın ve sihirli kutu olan televizyonun bozamadığı, aile babası olarak örnek alınabilecek, Adıyaman ile özdeşleşmiş bir ekoldü ve halende öyle.
Adıyamanlı olup, bir gün olsun “Adıyaman” kelimesini ağzına almayan sanatçılara inat, şivesinden, giyiminden, yaşantısından taviz vermeden, magazin dünyasının cazibeliğinden etkilenmeden Adıyaman’ın medar-ı iftiharı olmayı başardı.
İşte bu eşsiz sanatçı ile ilgili son olarak okuduğun bir haber yüreğimi burktu. Mıçı’nın döviz endeksli konut kredisi aldığını, Japon Yen’deki yükseliş nedeni ile bu borcunu ödeyemediğini okudum.
Bu tablo ne Adıyaman’a, nede Türkiye’ye yakışan bir tablo değil. Yaşı 60’lara dayanan ünlü sanatçımızı bu sıkıntıdan kurtarmanın yollarını aramamız gerekiyor.
Soyadını bile kullanmayarak “Kahtalı” unvanını kullanan, Adıyaman sevdalısını bu halde çaresiz bırakmak başta Kahta olmak üzere bütün Adıyaman’ın ayıbıdır.
Başta Kültür Bakanlığı olmak üzere, ilgili kurumlar, sivil toplum kuruluşları, işadamları, gazeteciler, vakıflar, dermekler ve bütün Adıyaman sevdalılarına sesleniyorum; Bu gün Kahtalı Mıçı’ya olan görevimizi yerine getirme günüdür.
Selam ve dua ile…
Fahrettin Çelik