Hız çağındayız. Her şeye çok kolay bir şekilde ulaşabiliyoruz. Bir tıkla siparişlerimiz kapımıza geliyor. Yine bir tıkla dünyayı gezebiliyoruz. Eskiden saatlerimizi alan eylemler şuan bir kaç dakikada helledilebiliyor. Böyle bir ortamda ne gariptir ki en çok vakit yoksunluğu çekiyoruz.
Hiç bitmeyen bir koşuşturma içerisindeyiz. “Yarın yaparım.” “Bir ara görüşelim.” “Sonra hellederiz.” cümleleri dilimize pelesenk olmuş vaziyette. Bu cümleler bizi sonu olmayan bir erteleme girdabına götürüyor. Ertelediğimiz şeylerin altında kalıyoruz.
Bir çay içmek için vaktimizin olmadığı bir dostumuz belki de en çok bize ihtiyaç duyuyordur. Nasılsın diye sormadığımız annemiz günlerdir bizi bekliyor olabilir. Ertelemeler sevdiklerimizle aramıza duvarlar örüyor.
Bir gün geç kaldığımızda, hayat hesabını kestiğinde, iş işten geçtiğinde... Üzücü ve ürkütücü cümleler. Ölüm diyecektim ama gerek kalmadı gibi...
Modern zaman hayatımızı basit bir iş listesine çevirdi, ajandamız hep dolu. Mola yok. Oysa yaşamın anlamı bir selamda, muhabbette, tatlı bir sözde gizli değil mi?
Sevdiğimiz insanlarla yahut ailemizle geçirdiğimiz bir kaç saatten daha kıymetli ne olabilir?
Yarın, sonra, başka zaman, ilerde dediğimiz her şey için en doğru vakit içinde bulunduğumuz andır. Vakit varken...
Erkan Altaş
VAKİT VARKEN
Fahrettin Çelik
BUGÜN 7 ŞUBAT
Adnan Boynukara
ABD ve İsrail’in “Büyük Savaş” Arzusu
Mustafa Aloğlu
Son 20 yılda Adıyaman ve ilçeleri belediye seçimleri
Mücahit Bilici
Son Bakışta Şair
Necati ATAR
ŞEYTANDAN ATEŞTEN BELADAN KAÇAR GİBİ KAÇIN ROMAN OKUMAYANLARIN DÜNYASINDAN
Aynur Sel
Namuslu Bir Ömür Üstüne
Misafir Yazar
Kur’anda Haram Kılınan Şeyler
Sabri Altun
Bebeklerin Gücü....
Sinan Temel
#Adıyaman66yaşında