Ömür dehlizinde birer yolcuyuz, günü gelince herkes varacak. Yoldayız, niyetimiz güzel izler bırakmak ise gerisinin önemi yok.
Zaman hızla akıp gidiyor. Günler, aylar geçiyor; mevsimler değişiyor. Yılların hızına yetişmek mümkün değil. ‘Dün’ dediğimiz şeylerin üzerinden uzun senelerin geçtiğini görünce irkiliyoruz. Hayat, bir hatıra defteri misali…
Yaşamın her dönemi kendisiyle beraber birtakım telaşlar, heyecanlar getiriyor. Her gün yarının arefesindeyiz. Bazen yürüyor bazen koşuyoruz, ha bir de düşmek var o da hayat demdemesine dahil. Kalkmak icap eder…
Hayatın akışı içerisinde mutluluk da var keder de. Anlamlı hale getiren de bu değil midir? Koşuşturma dediğimiz şey tam da budur. Hüzün ve mutluluk hep el eledir…
İnsan yapısı gereği diğer insanlarla yürümek zorundadır. Evet, varlığımız toplumsal hayatın içerisinde bir anlam ifade ediyor. Ancak bazen köşemize çekilmek isteriz. Sebep kırgınlık da olabilir, kızgınlık da. Ya da sadece soluklanmak isteriz. Bir ağacın altında gölgelenmek gibi bir şey bu. Devam edebilmek için bazen buna da ihtiyacımız vardır.
Her gün yeniden başlıyoruz. Geçen zaman geri gelmiyor. İçinde bulunduğumuz an ve yarınlar, elimizde olan budur. Tabi ki bu, dünden ders almaya engel değildir. Dünlere bakarak daha güzel yarınlar oluşturma fırsatı hala cebimizdedir. Tüm bunlara birden yaşam macerası diyoruz. Bu maceranın içerisine insanın kusurlarını da ekleyelim unutmadan. Hoş görmek, es geçmek, ayıp örtmek hep en iyisidir. Aksinin faydası hiç görülmemiştir. Biraz dağınık oldu. Olsun.