Her mevsimin bir karakteri vardır. İnsanlar gibi. Sonbahar; durgun ve hüzünlüdür. Dokunsalar ağlayacakmış gibi durur. İlkbahar’ın umudu hep diridir. Yılgınlığı sevmez. Rengârenktir. Kış, sessiz ve yorgun, yaz ise alabildiğine cömerttir.
Baharda; çiçekler, en güzel elbiselerini giyer. Ağaçlar, kıştan kalma yorgunluklarını atmakla meşguldür. Toprak, yaz mesaisine hazırlık için kolları sıvar. Kuşlar, daha bir güvenle uçar rızıklarının peşinden. Doğadaki bu hareketlenmeden insan da nasibini alır. Hayaller ve umutlar daha güçlüdür. Huzur, artık daha sık uğrar gönül bahçemize. Ancak hassastır bahar, beklenmedik bir anda bozulur büyüsü bazen. Aniden bastıran şiddetli bir yağmur veya dolu; kuşların şaşkınlığı, ağaçların dökülen yaprakları, dalları... İnsan da böyle değil midir? Kırılan heveslerimiz, henüz filizlenmiş bir çiçeğin, baharı bile görmeden solmasına ne kadar da benzer.
Yaz mevsimini şehirlerin kuru gürültüsü ile değil de, tabiatın türküleri ile geçirmeye çalışan biri olarak şunları söyleyebilirim: Hiçbir melodi, serçelerin ötüşü, hiçbir markalı içecek kara çaydanlıktaki çay, hiçbir tatil kampanyası, güneşin yakıcılığına göğüs germiş, fedakâr ağaçların gölgesi kadar, etkilemedi beni. Asla bitmeyecekmiş hissi veren uzun günler, yağmur sonrası gelen toprak kokusu, tasasız vakitler. Yaz, galiba insan ömründeki nadir huzurlu zamanlara tekabül ediyor.
Bir şeylerin bitme vakti gelmiştir. Bu duyguyu, en çok sonbahar yaşatır bize. Toprak, yaz mevsiminde olabildiğince cömert davranmış; ağaçlar, dallarını kıranlar olsa bile, meyvelerini esirgememişlerdir. Üstelik, hiçbir karşılık beklemeden. İyiliği, kıymetli hale getiren de bu değilmidir? Gitmenin sesidir sonbahar. Tıpkı değeri bilinememiş; emekleri ziyan edilen birinin, olduğu yeri, hüzünle terk etmesi gibi…
Kış mevsiminin zorluğunu en çok sobalı evlerde yaşayanlar bilir. Soba yakmanın zahmeti, yalnızca bir odanın ısınması, hiç geçmeyen is kokusu vesaire. O yüzden, “sobanın üzerindeki kestaneler, ve çay” gibi klişe tasvirler yapmaya gönlümüz elvermedi.
Çetin geçen kışlardan sonra gelen baharlar daha bereketli olur. Hayatımız da böyledir. Güzel günler hep zor zamanlardan sonra gelir.
Yağmurla gelen hüzün, binbir renk çiceklerle gelen yaşama sevinci. Karla gelen temizlenme hali. Ve daha nicesi... Mevsimler; ömrümüzün tabiattaki yansımalarıdır, diyerek bitirsek yanlış olmaz herhalde.
Erkan Altaş
VAKİT VARKEN
Fahrettin Çelik
BUGÜN 7 ŞUBAT
Adnan Boynukara
ABD ve İsrail’in “Büyük Savaş” Arzusu
Mustafa Aloğlu
Son 20 yılda Adıyaman ve ilçeleri belediye seçimleri
Mücahit Bilici
Son Bakışta Şair
Necati ATAR
ŞEYTANDAN ATEŞTEN BELADAN KAÇAR GİBİ KAÇIN ROMAN OKUMAYANLARIN DÜNYASINDAN
Aynur Sel
Namuslu Bir Ömür Üstüne
Misafir Yazar
Kur’anda Haram Kılınan Şeyler
Sabri Altun
Bebeklerin Gücü....
Sinan Temel
#Adıyaman66yaşında