https://www.celikhanhaber.com/files/uploads/user/072f0964-e5f3-4674-a3c1-96895586c841.jpg
Sinan Temel

Say ki Sayılasın...

28-07-2013 15:49

Eskiden... diye başlayan sözleri biliriz.

Eskiye özlemin yanında, şimdikinin eskiyi aratır olmasından da kaynaklanan bir hasret, bir özleyiş ve bir arayış ifadesidir; “eskiden...” diye başlayan sözler.

Bir ara ben de “eskiden...” diye başlayıp eski ramazanlar ile şimdikini kıyaslamak istemiş, o zamanlarda bizim yaşadıklarımız ve yaşattıklarımız ile şimdikileri kıyaslayarak bu konudaki özlemimi paylaşmayı düşünmüştüm.

Ama vazgeçtim.

Görünen o ki, bunların hiç bir değeri kalmamış. Biz eskiye takılıp giderken yeniyi kaybetmişiz.

Biz eskiyi anlatarak, yeni ile kıyaslayıp şimdiki nesle bazı mesajlar vermeyi düşünürken, onları bizden önce davrananlar kapmış. Zihinlerini esir edip bedenlerini uyuşturmuş.

Biz eskiye takılıp hayal kurarken, onların gerçeklerini başka ve bize yabancı olan şeyler oluşturmuş. Ve bizim gerçeklerimiz ile onların gerçekleri arasında dünyalar kadar uçurumlar meydana gelmiş.

Kimbilir, belki normal yaşanması gereken bir süreç bu. Belki herkes kendi zamanını ve kendi gerçeklerini yaşarmış. Belki de bu yüzden kuşak çatışmaları yaşanırmış.

Belki de hiç biri değil; sadece ve sadece ihmal, tembellik ve aymazlığın bir neticesi bu uçurumlar.

Sözü fazla uzatmayacağım.

Eskiden yaşanmış onca güzellikleri anlatıp şimdiki bazı neslin o duru! ve berrak! zihnini karıştırmak istemiyorum. Özellikle de kendinden, toplumundan ve değerlerinden bihaber, umursamaz ve aymaz neslin ve de bu nesilden memnun olanların.

Sadece bugünlerde bana koyan ve ağırıma giden bir gözlemimi paylaşmak istiyorum sizlerle.

Biliyorsunuz ibadet kul ile Allah arasında olan bir şeydir. Kul, Allah’tan ecrini umut edrek ibadetini yapar, yapmadıklarının da karşılığını bilir. Buna kimsenin, tebliğ ve uyarmanın dışında bir şey deme hakkı olamaz, olmamalı da.

Büyük çoğunluğu müslüman ve inanan insanların oluşturduğu bir toplumda yaşıyoruz.

Herkes inanıp inanmakta ve inancının gereğini yerine gitirip getirmemekte serbesttir.

İnsanların cenneti talep etme hakkı olduğu gibi cehennemde yanmak istemeleri de haklarıdır.

Bu hak veriş, insanların birbirini rencide ve rahatsız etmeleri anlamına asla ve kata gelmemektedir.

Kendi iç dünyalarında ve kendi özellerinde ne yaparlarsa yapsınlar, ama toplum içinde bunların dışında uymaları ve dikkat etmeleri gereken şeyler olduğunu da idrak edip anlamaları gerekiyor.

Mübarek Ramazan Ayı’nın ve onun getirdiği manevi iklimin teneffüs edilmeye çalışıldığı, onun feyz, bereket ve rahmetinden istifade edilmeye gayret edildiği bir ortamda herkesin birbirine saygılı olmaları şarttır, bir insanlık vecibesidir.

Ama gelin görün ki durum hiç te öyle değil. Daha doğrusu öyle olmamaya başlanmış.

Önceleri inanan ve inanmayan herkesin mazeretli, mazeretsiz oruç tutmayıp yeme içmeleri gizli ve kuytularda olurdu. “Aman kimse rahatsız olmasın” düşüncesi ile fark ettirilmeden yapılırdı. Lokanta ve kahveler kapanır, tek tük açık olanlar da perde vs. asardı.

Lakin şimdi aşikar olmuş herşey.

Saygıdan eser yok. Düşünce ve anlayış kaybolmuş. Tahrik edercesine, insanların gözünün içine baka baka, umursamadan uluorta ve alenen yenip içilmeye başlanmış.

Bu bir özgürlük değildir. Bu bir inanç biçimi hiç değildir.

Bu resmen saygısızlık, bu resmen aymazlık ve bu resmen umursamazlıktır.

Gepegenç insanlar ellerinde sigara fosur fosur tüttürerek geziniyorlar. Artık hiç bir lokanta ve kahvenin camında örtü yok. Örtü sadece lokanta ve kahvelerde değil, kimilerinin yüzünde ve vicdanında da yok.

Bu gençleri, bu insanları bu hallere getiren, bunları savunan ve bundan da gurur duyanlar bilmelidirler ki, bu davranışlarının karşlığı ergeç kendilerini bulacaktır.

Kimsenin inancı kimseyi ilgilendirmez. İster inanır, ister inanmaz. İster yaşar, ister yaşamaz. Ama inanarak ibadet eden, oruç tutanları rahatsız etmeye, onları rencide etmeye asla hakları yoktur. Eğer bu hakkı kendinde görecek olursa bunun karşılığını alma hakkının da olduğunı bilmesi gerekir.

Özellikle bu konuda gençlerimizin dikkatini çekerek uyaralım. Toplum içerisinde yapılmaması gereken ve insanları rahatsız edici aykırı davranışlardan kaçınalım. Zira toplumda huzur ve barışı sağlayan en önemli faktör karşılıklı saygıdır.

Aman ha aman, bunun kaybolmasına, birilerinin bunu bozmasına asla müsaade etmeyelim.

 

Önce biz uyalım, sonra da uymayanları uyaralım.

DİĞER YAZILARI #Adıyaman66yaşında Bu şehir hak ediyor… Dünyanın Ahvalini Soracak Olursanız… Ya odunum? Bölerek çözmek çare mi? Bir olay üç farklı algı Hayalimiz yeşil alan, gerçeğimiz beton bina Eskiler mi güzeldi, eskiden mi güzeldik? Bu bir halk sağlığı savaşıdır Tahta Bavul Cümle âlem? Bana anlattığın hikâyeyi sakın Padişaha anlatma! Gözün Aydın Adıyaman! Diyelim ki, Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü… Tanıtım Günlerine dair… Kârda mıyız yoksa zararda mı? Gidişat hiç de iyi değil... Eskisaray Cami Çınarı bir simge aslında… Dünya Adıyamanlılar Günü Fili tarif edenler… İki dinle bir söyle Tereyağının hesabı Önce Mahalleyi kaybettik! Men Dakka Dukka! Keşke Hiç Olmasaydınız! Hz. Safvân b. Mu’attal (ra) Şehre karşı işlenen suçlar… Ulumoğlu Türküsü Elim bir olayın düşündürdükleri… Tecrübe ve hayâl… Kumdan kaleler… Havanda Su Dövmenin Adıyamancası… Her koyun kendi bacağından asılır Çocuklarımızın ayaklarına batan dikenler… Ne yapılırsa yapılsın olmuyor, tutmuyor işte... İlimizdeki Mermer Ocakları ve Bölgenin Ekosistemi 15 Temmuz üzerine… Bu da geçecek, tıpkı öncekiler gibi Çok çalışmamız gerek çook… Edebi dairesi Bize Benzeyip Bizden Olmayanlar Şehre duyarlı nesiller yetiştirmeliyiz Hımbıl gibi bir şey… Eşek anırdı abdest bozuldu Ölçü bozulmaya görsün… Memleket meselesi Yazık oluyor bu şehir’e Hiç oğlu hiçler… Çoğaldık sanıyoruz azaldıkça… Esas sorun, kurtarıcılardan kurtulamaması mı? Köpeğini İdam Eden Çoban Sahabe Hz. Safvan Kur’an ile Buluşturulmalı Adıyaman’da Nevruz Depremin Düşündürdükleri… Kan Emiciler Arayacaksan, şehrini gönlünde ara Yeter ki Efendilerin Canı Sıkılmasın(!) Hangi Balık? Ölçümüzü Yeniden Sorgulamaya Var mısınız? Bizi Doğrultacak İnsanlar Var mı? Hainlerin Değirmenine Su Taşıyanlardan Olmayalım Önce İnsan Olmayı Öğre(t/n)meliyiz Şehir Kültürü Üzerine Asıl Marifet Milli İradeye Sahip Çıkmak Halk Dans Edip Oynamaya Başladıysa! Didişmeden Didinmek Gerek Bu Utanç Bitmeli veya Yaşlı Evleri Sitesi Beraber Çalışabilmek Başarıdır İki Fotoğraf Karesinin Verdiği Mesaj Yaşananlardan Biz de mi Sorumluyuz? Çocuklarımız İnsan Olmayı İnsanlardan Öğrensin Çoğunluğun Yalnızlığı Yakası Dar Gömlek Gibiler Ne Kadar Adaletliyiz? Ah Şimdiki Aklım Olsa… Papa ve Moiz Kendi Memleketine Yabancı Olmak… Aborjinlik Yapalım Süreç Yönetimi ve Aptallık Kimin İşine Yarar? Muhalif Duruş Soba Borusu Şekere Boy Abdesti Aldıranlar Bir Fotoğrafın Hüznü Buyur Buradan Yak Ne Yapmak Lazım? IŞİD’li Adıyaman Kimin İşine Yarar? Körler Ülkesinde Şaşılar Kral Olur Kırılan İlk Cam İhmale Gelmez Memleket Meselesi Adıyaman’ı Tanı(t)mak II Zokayı Yut(tur)mak Saray Soytarısı Uyanık Terzi ya da Çıplak Kral Kulak Misafiri Muhabbeti Yön Verecekler Yönünü Şaşırırsa Eşeğin Gölgesi Adıyaman’ın Üzümle İmtihanı Tottik Meselesi İhtiyaca Binaen Bir Yazı Beş Maymun Hikayesi “Ben İyiyim, Kötü Olan Sensin” Önce Kendi Çizgini Uzat İlk Taşı Günahsız Olanınız Atsın! Ya Benim Odunum? “Ayağını Denk Al” Cahilliğin Çeşitleri Hemşehrilik Dayanışmadır Pis Kokular Geliyor Daha Kötüsü Kokuya Alışmaktır Şişeye Konup Denize Atılacak Yazı Postlara Bürünmüşler… Derviş Hırkası Giymiş Avcılar İnsan Kendine Yakışanı Yapar Çiftçinin Verdiği Ders Haram Olsun! Antika Tipler Dürüstlük Çiçeği Kimin Kimi Yiyeceğine Suyun Akışı Karar Verir Bacağından Asılan Koyunun Verdiği Ders Her Ağzı Olan Konuşmalı mı? Kral, Müneccim ve Eşek Ne Ekersen Onu Biçersin İğneyi Ahırda Aramak Gerekir Önemli Olan Güçlüyken Adil Olmak Maksat Sohbet Çay Bahane İtibar ve Karakter Hızır’ı Beklerken Bakışımızın Açısını Belirleyen Unsurlar Adıyaman Görücüye Çıkıyor “Çakal” Sadece Bir Köprü Adı Değilmiş Adıyaman’da Sultan Kim? Adıyaman’ı Tanı/t/mak Zor Olanı Yapmak Öğrencileri Bekleyen Tehlike Sen Yılma Öğretmenim Boğa Bırakın İyiler İyi Kalsın Deve İle Fare Baki Kalan Eşeklik(!)… Risk Nedir? Körlerin Hikayesi Hesap Vermenin Dayanılmaz Hafifliği Memleketim ve Tepkisizlik Üzerine Projeler Kenti Adıyaman Yaşlanmak Bir Dağa Çıkmak Gibidir… Birlikte Ayrılık Seyret, Sus ve Dinle Beynimizdeki Zehir “Hardal Yedirme” Taktiği Dursun Çavuş Filmine Dair Düzeltilmesi Gereken İnsanlar Memleketimin Adını Silin Bu Kulüpten Padişaha Verilen Ders Makam Hırsı Doğum Günü Hediyesi Balıklar Ve Kuşlar Çizgiyi Aşmak Susturucu Takılmış Toplum Denetime Takılmayanlar “Mıh Çık” Sürprizlerle Dolu Şehir; Tokat Size Zahmet Olacak… Başka Şehirler Görmenin Zararları Ubuntu Cahil Cesareti… Bir Teşekkür, Bir Selam “Adıyaman Günleri” Başlıyor… Değerleri Yitirmeye Değer mi? Anmaktan Anlamaya… Harika Bir Memleketim Var Boyda Değil İcraatta Cüce Olanlar Esas Sorunumuz Zihniyet Bakın Bakalım Kimleri Göreceksiniz? Değer Vermek Üzerine Maymun İştahı Bir Öğretmenin Sitemi Haydi, Yeni Köprüler Kuralım Bir Vesile Daha… AKSEB Buluşmaları Farkı Fark Etmek Gönül Vermek Durduğumuz Yer “İyi Olmak” ama Kime Göre? Yine Bir Aralık, Yine Gönlüm Bulanık ''bizim mahalle'' Allah Islah Etsin “Marifet İltifata Tabidir” “Ağzı Olan Konuşuyor” “Büyüyünce Senin Gibi Olacağım” Hayırlı Yolculuklar Öküzlüğüne Bağışlayın! Basit Bir Tercih Arpa ve Saman Bana da mı Lolo? Her Şeyi En İyi Ben Bilirim! Her Deli Üstünü Başını Yırtmaz ki… Freni Nerede? Haddini Bilmek Toplumsal Güven… Toplumda Güven… Topluma Güven… İnsana Dair Notlar Övgü ve Yergi Ayağımı Sıkıyor! Adıyaman ve YGS Sonuçları Eşeklikten Kurtulma