Sinan Temel
Hiç oğlu hiçler…
08-08-2017 08:18
Bir kimsenin, bir kurum veya bir toplum içindeki durumuna statü derler. Daha doğrusu statü kelimesinin sözlükteki karşılığı bu şekildedir.
İşte bu “statü” denen şey, iliştiği kişiye bir takım ayrıcalık ve farklılıklar kazandırır. Bununla da kalmaz duruşunu, oturuşunu ve konuşmasını da değiştirir.
Kimi dişi ile tırnağı ile kazanır içinde bulunduğu statüyü.
Kimi eşe dosta borçludur.
Kimi yağcılık, yalakalık ve cambazlık sayesinde ulaşır.
Kimi birilerinin omuzlarına basarak gelir.
Kimi mürekkep yalayıp, kalem eskitmekle kazanır.
Kimi yılan gibi sürünerek, kimi kartal gibi uçarak ulaşır.
Kimi çıyan gibi, kimi de tilki ve çakal gibi…
Hâsılı kelam çok çeşitli yollarla ulaşılır bu statü denen mübareğe(!)
Bu süreç içerisinde de isminin sol tarafındaki unvanlar artar veya yükselir.
Bu arada “insan” olmak unutulmuştur.
Unvanlar, diplomalar ve sıfatlar konuşmaya başlamıştır.
Öyle ki sayılır ve itibarlı olmak, hürmet ve değer görmek, kısaca “adam” olmak “insan” olduğu için değil, bu unvanlar sayesinde mümkün olur.
Ya da öyle sanılır.
Oysa meşhur ifadesi ile “İlim irfan cehaleti örter eşeklik baki kalır.”
Yani aslında ve özünde ne ise odur. Sonradan kazanılan, ulaşılan makam, unvan ve diplomalar sadece bir araçtır.
Bunlar olmayınca/olmadığı zaman “hiç” olan bir kimse bunlar olduğunda da “hiç”tir.
Hele bunlara sahip olduğunda kendisini bir halt belliyorsa, afra tafra yapıp herzeler yiyorsa, Bir de triplere giriyorsa o “hiç oğlu hiçtir.”
Bazen ulaşılamayacak kadar yüksekte sanılan kişiler aslında eğilemeyeceğin kadar alçaktadır.
Bu yüzdendir ki Üstad Necip Fazıl böylesi kimseler için “Sana alçak demem, alçak da bir yüksekliktir. Sen çukursun, çukur” demiştir.
Bu durum herkeste böyle değildir elbette.
Asildir, asaleti kendindendir kimileri de.
Bulunduğu makam ve sahip olduğu unvanlar şahsiyetinde herhangi bir değişiklik yapmadığı gibi, bilakis tevazu ve erdemine katkı da sağlar.
Kimi makam ve unvanların sorumluluğu altında ezilir, bunların geçici olduğunu bilir ve sadece hizmet vesilesi olduğuna inanır, öyle de davranır.
Kimi de nerden ve nasıl geldiğini unutur, sahip olduğu makam ve unvanlara sıkı sıkıya yapışır. Çünkü onlarsız bir “hiçtir”
Herkesin kendisine mecbur olduğunu sanır.
Her şeyi bildiğini sanır.
Dün neydi, bugün ne, yarın ne olacak aklına bile getirmez.
Sanır ki bu devran hep böyle devam edecek.
O makam ve unvanın sarhoşluğu içerisinde bir gün kıç üstü yere oturacağını tahmin etmez.
Böyle insanları gördükçe, hele bir de daha önceden tanışılmış biri ise insanın aklına şu özlü söz geliyor: “Keşke insanların üzerine sağ tıklayıp da ‘özelliklerini göster’ yapabilseydik.”
Hazır yeri gelmişken bir iki söz daha yazayım.
“Körden değil nankörden, yüzsüzden değil ikiyüzlüden, tipi bozuktan değil; sütü bozuktan kork.”
“İnsan gelişimi, bir trene benzer: kendini aşan insan, garından, haddini aşan insan ise rayından çıkmış demektir...”
“Çok şey bilmene gerek yok, Haddini bil yeter!”
DİĞER YAZILARI
#Adıyaman66yaşında
Bu şehir hak ediyor…
Dünyanın Ahvalini Soracak Olursanız…
Ya odunum?
Bölerek çözmek çare mi?
Bir olay üç farklı algı
Hayalimiz yeşil alan, gerçeğimiz beton bina
Eskiler mi güzeldi, eskiden mi güzeldik?
Bu bir halk sağlığı savaşıdır
Tahta Bavul
Cümle âlem?
Bana anlattığın hikâyeyi sakın Padişaha anlatma!
Gözün Aydın Adıyaman!
Diyelim ki, Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü…
Tanıtım Günlerine dair…
Kârda mıyız yoksa zararda mı?
Gidişat hiç de iyi değil...
Eskisaray Cami Çınarı bir simge aslında…
Dünya Adıyamanlılar Günü
Fili tarif edenler…
İki dinle bir söyle
Tereyağının hesabı
Önce Mahalleyi kaybettik!
Men Dakka Dukka!
Keşke Hiç Olmasaydınız!
Hz. Safvân b. Mu’attal (ra)
Şehre karşı işlenen suçlar…
Ulumoğlu Türküsü
Elim bir olayın düşündürdükleri…
Tecrübe ve hayâl…
Kumdan kaleler…
Havanda Su Dövmenin Adıyamancası…
Her koyun kendi bacağından asılır
Çocuklarımızın ayaklarına batan dikenler…
Ne yapılırsa yapılsın olmuyor, tutmuyor işte...
İlimizdeki Mermer Ocakları ve Bölgenin Ekosistemi
15 Temmuz üzerine…
Bu da geçecek, tıpkı öncekiler gibi
Çok çalışmamız gerek çook…
Edebi dairesi
Bize Benzeyip Bizden Olmayanlar
Şehre duyarlı nesiller yetiştirmeliyiz
Hımbıl gibi bir şey…
Eşek anırdı abdest bozuldu
Ölçü bozulmaya görsün…
Memleket meselesi
Yazık oluyor bu şehir’e
Çoğaldık sanıyoruz azaldıkça…
Esas sorun, kurtarıcılardan kurtulamaması mı?
Köpeğini İdam Eden Çoban
Sahabe Hz. Safvan Kur’an ile Buluşturulmalı
Adıyaman’da Nevruz
Depremin Düşündürdükleri…
Kan Emiciler
Arayacaksan, şehrini gönlünde ara
Yeter ki Efendilerin Canı Sıkılmasın(!)
Hangi Balık?
Ölçümüzü Yeniden Sorgulamaya Var mısınız?
Bizi Doğrultacak İnsanlar Var mı?
Hainlerin Değirmenine Su Taşıyanlardan Olmayalım
Önce İnsan Olmayı Öğre(t/n)meliyiz
Şehir Kültürü Üzerine
Asıl Marifet
Milli İradeye Sahip Çıkmak
Halk Dans Edip Oynamaya Başladıysa!
Didişmeden Didinmek Gerek
Bu Utanç Bitmeli veya Yaşlı Evleri Sitesi
Beraber Çalışabilmek Başarıdır
İki Fotoğraf Karesinin Verdiği Mesaj
Yaşananlardan Biz de mi Sorumluyuz?
Çocuklarımız İnsan Olmayı İnsanlardan Öğrensin
Çoğunluğun Yalnızlığı
Yakası Dar Gömlek Gibiler
Ne Kadar Adaletliyiz?
Ah Şimdiki Aklım Olsa…
Papa ve Moiz
Kendi Memleketine Yabancı Olmak…
Aborjinlik Yapalım
Süreç Yönetimi ve Aptallık
Kimin İşine Yarar?
Muhalif Duruş
Soba Borusu
Şekere Boy Abdesti Aldıranlar
Bir Fotoğrafın Hüznü
Buyur Buradan Yak
Ne Yapmak Lazım?
IŞİD’li Adıyaman Kimin İşine Yarar?
Körler Ülkesinde Şaşılar Kral Olur
Kırılan İlk Cam İhmale Gelmez
Memleket Meselesi
Adıyaman’ı Tanı(t)mak II
Zokayı Yut(tur)mak
Saray Soytarısı
Uyanık Terzi ya da Çıplak Kral
Kulak Misafiri Muhabbeti
Yön Verecekler Yönünü Şaşırırsa
Eşeğin Gölgesi
Adıyaman’ın Üzümle İmtihanı
Tottik Meselesi
İhtiyaca Binaen Bir Yazı
Beş Maymun Hikayesi
“Ben İyiyim, Kötü Olan Sensin”
Önce Kendi Çizgini Uzat
İlk Taşı Günahsız Olanınız Atsın!
Ya Benim Odunum?
“Ayağını Denk Al”
Cahilliğin Çeşitleri
Hemşehrilik Dayanışmadır
Pis Kokular Geliyor
Daha Kötüsü Kokuya Alışmaktır
Şişeye Konup Denize Atılacak Yazı
Postlara Bürünmüşler…
Derviş Hırkası Giymiş Avcılar
İnsan Kendine Yakışanı Yapar
Çiftçinin Verdiği Ders
Haram Olsun!
Antika Tipler
Dürüstlük Çiçeği
Kimin Kimi Yiyeceğine Suyun Akışı Karar Verir
Bacağından Asılan Koyunun Verdiği Ders
Her Ağzı Olan Konuşmalı mı?
Kral, Müneccim ve Eşek
Ne Ekersen Onu Biçersin
İğneyi Ahırda Aramak Gerekir
Önemli Olan Güçlüyken Adil Olmak
Maksat Sohbet Çay Bahane
İtibar ve Karakter
Say ki Sayılasın...
Hızır’ı Beklerken
Bakışımızın Açısını Belirleyen Unsurlar
Adıyaman Görücüye Çıkıyor
“Çakal” Sadece Bir Köprü Adı Değilmiş Adıyaman’da
Sultan Kim?
Adıyaman’ı Tanı/t/mak
Zor Olanı Yapmak
Öğrencileri Bekleyen Tehlike
Sen Yılma Öğretmenim
Boğa
Bırakın İyiler İyi Kalsın
Deve İle Fare
Baki Kalan Eşeklik(!)…
Risk Nedir?
Körlerin Hikayesi
Hesap Vermenin Dayanılmaz Hafifliği
Memleketim ve Tepkisizlik Üzerine
Projeler Kenti Adıyaman
Yaşlanmak Bir Dağa Çıkmak Gibidir…
Birlikte Ayrılık
Seyret, Sus ve Dinle
Beynimizdeki Zehir
“Hardal Yedirme” Taktiği
Dursun Çavuş Filmine Dair
Düzeltilmesi Gereken İnsanlar
Memleketimin Adını Silin Bu Kulüpten
Padişaha Verilen Ders
Makam Hırsı
Doğum Günü Hediyesi
Balıklar Ve Kuşlar
Çizgiyi Aşmak
Susturucu Takılmış Toplum
Denetime Takılmayanlar
“Mıh Çık”
Sürprizlerle Dolu Şehir; Tokat
Size Zahmet Olacak…
Başka Şehirler Görmenin Zararları
Ubuntu
Cahil Cesareti…
Bir Teşekkür, Bir Selam
“Adıyaman Günleri” Başlıyor…
Değerleri Yitirmeye Değer mi?
Anmaktan Anlamaya…
Harika Bir Memleketim Var
Boyda Değil İcraatta Cüce Olanlar
Esas Sorunumuz Zihniyet
Bakın Bakalım Kimleri Göreceksiniz?
Değer Vermek Üzerine
Maymun İştahı
Bir Öğretmenin Sitemi
Haydi, Yeni Köprüler Kuralım
Bir Vesile Daha…
AKSEB Buluşmaları
Farkı Fark Etmek
Gönül Vermek
Durduğumuz Yer
“İyi Olmak” ama Kime Göre?
Yine Bir Aralık, Yine Gönlüm Bulanık
''bizim mahalle''
Allah Islah Etsin
“Marifet İltifata Tabidir”
“Ağzı Olan Konuşuyor”
“Büyüyünce Senin Gibi Olacağım”
Hayırlı Yolculuklar
Öküzlüğüne Bağışlayın!
Basit Bir Tercih
Arpa ve Saman
Bana da mı Lolo?
Her Şeyi En İyi Ben Bilirim!
Her Deli Üstünü Başını Yırtmaz ki…
Freni Nerede?
Haddini Bilmek
Toplumsal Güven… Toplumda Güven… Topluma Güven…
İnsana Dair Notlar
Övgü ve Yergi
Ayağımı Sıkıyor!
Adıyaman ve YGS Sonuçları
Eşeklikten Kurtulma