Sinan Temel
Havanda Su Dövmenin Adıyamancası…
17-12-2018 18:28
Söz konusu Adıyaman olunca elbette herkesin söyleyeceği bir şeyler vardır, olmalıdır da. Ama samimice, ama sonuç odaklı ve ama oyalama ve kandırmacaya kaçmadan. Bu arada, konuya girmeden aklıma gelen şu hikâyeyi paylaşayım önce.
Eski zamanlarda bir padişah varmış. Vaktini faydalı işler yaparak geçirmeyi kendine düstur edinmiş. Devlet işlerinden kalan zamanında ağaç diker, kimsesiz çocuklara masal okur, yoksul evlere aş dağıtır, daha da vakti kalırsa ülkedeki bilginlerin buluşlarını incelermiş. Halkını da güzel davranışlarda bulunmaya ve çalışmaya teşvik edermiş.
Yavaş yavaş halk da padişahın rengine bürünmüş. Boş durmaktansa hepsi birer meşgale bulup uğraşmaya başlamışlar. Kimi kimsesiz çocukların bakımını üstlenmiş, kimi yaşlıların. Kimi ağaçtan kayıklar, kalemler, iskemleler yontmuş, çiçek ekmiş, tel tel danteller örmüş, tahtadan güzel oyuncaklar yapmış, nakış işlemiş, kilim dokumuş…
Kimi ise güzel binalar yapmış. Birbirinden güzel camiler, medreseler, hanlar, hamamlar yükselmiş ülkenin dört bir yanında. Bununla kalmayıp yağmur yağdığında çamurlanan yollara taşlar döşenmiş… Halk öyle çalışkan öyle çalışkan olmuş ki, boş oturan kimse kalmamış. Dört başı mamur bir ülke olup çıkmış padişahın ülkesi.
Her şey böyle güllük gülistanlık gitmemiş. Sağdan soldan kötü niyetli adamlar gelmiş ülkeye… Kiminin bahçesini talan etmişler, kiminin evini taşlamışlar, kırıp dökmüşler. Kısa zamanda da bir araya toplanıp birbirlerinin yandaşı olmuşlar. Elebaşları ise içlerinde en belalı olanıymış. İnsan bu bazen eğilir, bazen bükülür. Halden hale girerler. Zamanla ülke içinden de bu topluluğa yandaş olanlar çıkmış.
Halkın bir kısmı bu eşkıya taifesinden uzak durmuş. Bir kısmı da iyilikle iyiliğe davet edelim diyerek onlarla komşuluk etmişler. Ne var ki çoğu zarar görmüş. Kalan az bir kısmı da çareyi kötülerden uzaklaşmakta bulmuş.
Sonunda padişah işe el koymuş. Eşkıya taifesini huzurunda toplayıp hesap sormak murat etmiş ve asileri yakalatıp huzuruna getirtmiş. Elebaşlarını ayırıp kalanlarına kilim dokuma, çömlek yapma, dantel örme, kitap yazma, ekip biçme cezaları vermiş.
Haydut taifesi bu cezaları duyunca çok şaşırmış. Çaresiz işe koyulup çalışmaya başlamışlar. Elebaşlarına ise ne ceza vereceğini günlerce düşünmüş padişah. Öyle bir ceza bulmalıymış ki bu ibreti âlem olsun. Sonunda bir karara varmış. Vezirlerine emir vererek ülkedeki en büyük havanı bulup getirmelerini istemiş… Padişah havanı, şehrin en büyük meydanına yerleştirmiş. İçini su ile doldurtmuş. Dev havan kolunu da asinin eline vermiş.
“Başla bakalım dövmeye” diye emir buyurmuş.
Asi başlamış dövmeye. Ta gün batıncaya kadar! Halk sabah işine gücüne başlarken asi de sabah erkenden havan dövmeye başlıyormuş. Aslında kellesinin gitmesini beklerken kendisine verilen bu cezaya hiç akıl sır erdiremiyormuş. Aradan bir ay geçtikten sonra padişah, asinin yanına uğramış.
“Ne yapmaktasın bre gafil?” diye sormuş.
“Havanda su dövmekteyim padişahım” diye cevaplamış adam.
Padişah başka soru sormadan gitmiş. Aradan altı ay geçmiş. Padişah, hala havanda su dövmekte olan asinin yanına uğramış. Bu arada halk da asiye verilen cezanın hikmetini merak ediyormuş.
Günler geçtikçe asinin havanda su dövmekten kollarında derman kalmamış. Ceza tam bir yıla tamamlandığında, padişah asinin yanına bir kez daha gelmiş ve sormuş:
“Ne yapmaktasın bre gafil?”
“Havanda su dövmekteyim padişahım” demiş adam.
“Peki, bunca zamandır havanda su dövdün de ne geçti eline?” diye sormuş padişah.
“Hiçbir şey padişahım. Üstelik kollarımda derman kalmadı ve hiçbir kazancım da olmadı” demiş.
Padişah bu kez asinin eski yandaşlarını çağırmış ve yıl boyunca yapıp ettikleriyle gelmelerini emretmiş. Yandaşları bir yıl boyunca dokudukları kilimler, yaptıkları porselenler, ekip biçerek elde ettikleri buğdaylar, darılar, yazdıkları kitaplarla meydana gelmişler. Çok da mutlu görünüyorlarmış. O zaman padişah asiye dönüp kısa bir konuşma yapmış.
“Bu ülkeye geldiğin zaman bir ağaç dikseydin belki şimdi de meyve verecekti. Bir tarla ekseydin, ürünün olacaktı. Bir halı dokusaydın bitirmiş olacaktın. Faydalı bir iş yapsaydın, güzel sonuçlarıyla karşılaşacaktın. Yazık sana! Bunca zaman yararsız işlerle uğraştın. Sonucunda havanda su dövmekten başka bir karşılık bulamadın” demiş.
O zaman orada toplanan halk da, asi de anlamış verilen cezanın hikmetini. Asi pişman olmuş, af dilemiş. Padişah da kerem etmiş, bağışlamış onu…
Derken onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…
Şimdi bana “ilk giriş cümlen ile yani Adıyaman ile bu hikâyenin ne alakası var?” diye sorabilirsiniz. Bence bunun cevabını siz verin.
Bir de, havanda su dövmenin Adıyamancası neydi, onu söyleyin…
DİĞER YAZILARI
#Adıyaman66yaşında
Bu şehir hak ediyor…
Dünyanın Ahvalini Soracak Olursanız…
Ya odunum?
Bölerek çözmek çare mi?
Bir olay üç farklı algı
Hayalimiz yeşil alan, gerçeğimiz beton bina
Eskiler mi güzeldi, eskiden mi güzeldik?
Bu bir halk sağlığı savaşıdır
Tahta Bavul
Cümle âlem?
Bana anlattığın hikâyeyi sakın Padişaha anlatma!
Gözün Aydın Adıyaman!
Diyelim ki, Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü…
Tanıtım Günlerine dair…
Kârda mıyız yoksa zararda mı?
Gidişat hiç de iyi değil...
Eskisaray Cami Çınarı bir simge aslında…
Dünya Adıyamanlılar Günü
Fili tarif edenler…
İki dinle bir söyle
Tereyağının hesabı
Önce Mahalleyi kaybettik!
Men Dakka Dukka!
Keşke Hiç Olmasaydınız!
Hz. Safvân b. Mu’attal (ra)
Şehre karşı işlenen suçlar…
Ulumoğlu Türküsü
Elim bir olayın düşündürdükleri…
Tecrübe ve hayâl…
Kumdan kaleler…
Her koyun kendi bacağından asılır
Çocuklarımızın ayaklarına batan dikenler…
Ne yapılırsa yapılsın olmuyor, tutmuyor işte...
İlimizdeki Mermer Ocakları ve Bölgenin Ekosistemi
15 Temmuz üzerine…
Bu da geçecek, tıpkı öncekiler gibi
Çok çalışmamız gerek çook…
Edebi dairesi
Bize Benzeyip Bizden Olmayanlar
Şehre duyarlı nesiller yetiştirmeliyiz
Hımbıl gibi bir şey…
Eşek anırdı abdest bozuldu
Ölçü bozulmaya görsün…
Memleket meselesi
Yazık oluyor bu şehir’e
Hiç oğlu hiçler…
Çoğaldık sanıyoruz azaldıkça…
Esas sorun, kurtarıcılardan kurtulamaması mı?
Köpeğini İdam Eden Çoban
Sahabe Hz. Safvan Kur’an ile Buluşturulmalı
Adıyaman’da Nevruz
Depremin Düşündürdükleri…
Kan Emiciler
Arayacaksan, şehrini gönlünde ara
Yeter ki Efendilerin Canı Sıkılmasın(!)
Hangi Balık?
Ölçümüzü Yeniden Sorgulamaya Var mısınız?
Bizi Doğrultacak İnsanlar Var mı?
Hainlerin Değirmenine Su Taşıyanlardan Olmayalım
Önce İnsan Olmayı Öğre(t/n)meliyiz
Şehir Kültürü Üzerine
Asıl Marifet
Milli İradeye Sahip Çıkmak
Halk Dans Edip Oynamaya Başladıysa!
Didişmeden Didinmek Gerek
Bu Utanç Bitmeli veya Yaşlı Evleri Sitesi
Beraber Çalışabilmek Başarıdır
İki Fotoğraf Karesinin Verdiği Mesaj
Yaşananlardan Biz de mi Sorumluyuz?
Çocuklarımız İnsan Olmayı İnsanlardan Öğrensin
Çoğunluğun Yalnızlığı
Yakası Dar Gömlek Gibiler
Ne Kadar Adaletliyiz?
Ah Şimdiki Aklım Olsa…
Papa ve Moiz
Kendi Memleketine Yabancı Olmak…
Aborjinlik Yapalım
Süreç Yönetimi ve Aptallık
Kimin İşine Yarar?
Muhalif Duruş
Soba Borusu
Şekere Boy Abdesti Aldıranlar
Bir Fotoğrafın Hüznü
Buyur Buradan Yak
Ne Yapmak Lazım?
IŞİD’li Adıyaman Kimin İşine Yarar?
Körler Ülkesinde Şaşılar Kral Olur
Kırılan İlk Cam İhmale Gelmez
Memleket Meselesi
Adıyaman’ı Tanı(t)mak II
Zokayı Yut(tur)mak
Saray Soytarısı
Uyanık Terzi ya da Çıplak Kral
Kulak Misafiri Muhabbeti
Yön Verecekler Yönünü Şaşırırsa
Eşeğin Gölgesi
Adıyaman’ın Üzümle İmtihanı
Tottik Meselesi
İhtiyaca Binaen Bir Yazı
Beş Maymun Hikayesi
“Ben İyiyim, Kötü Olan Sensin”
Önce Kendi Çizgini Uzat
İlk Taşı Günahsız Olanınız Atsın!
Ya Benim Odunum?
“Ayağını Denk Al”
Cahilliğin Çeşitleri
Hemşehrilik Dayanışmadır
Pis Kokular Geliyor
Daha Kötüsü Kokuya Alışmaktır
Şişeye Konup Denize Atılacak Yazı
Postlara Bürünmüşler…
Derviş Hırkası Giymiş Avcılar
İnsan Kendine Yakışanı Yapar
Çiftçinin Verdiği Ders
Haram Olsun!
Antika Tipler
Dürüstlük Çiçeği
Kimin Kimi Yiyeceğine Suyun Akışı Karar Verir
Bacağından Asılan Koyunun Verdiği Ders
Her Ağzı Olan Konuşmalı mı?
Kral, Müneccim ve Eşek
Ne Ekersen Onu Biçersin
İğneyi Ahırda Aramak Gerekir
Önemli Olan Güçlüyken Adil Olmak
Maksat Sohbet Çay Bahane
İtibar ve Karakter
Say ki Sayılasın...
Hızır’ı Beklerken
Bakışımızın Açısını Belirleyen Unsurlar
Adıyaman Görücüye Çıkıyor
“Çakal” Sadece Bir Köprü Adı Değilmiş Adıyaman’da
Sultan Kim?
Adıyaman’ı Tanı/t/mak
Zor Olanı Yapmak
Öğrencileri Bekleyen Tehlike
Sen Yılma Öğretmenim
Boğa
Bırakın İyiler İyi Kalsın
Deve İle Fare
Baki Kalan Eşeklik(!)…
Risk Nedir?
Körlerin Hikayesi
Hesap Vermenin Dayanılmaz Hafifliği
Memleketim ve Tepkisizlik Üzerine
Projeler Kenti Adıyaman
Yaşlanmak Bir Dağa Çıkmak Gibidir…
Birlikte Ayrılık
Seyret, Sus ve Dinle
Beynimizdeki Zehir
“Hardal Yedirme” Taktiği
Dursun Çavuş Filmine Dair
Düzeltilmesi Gereken İnsanlar
Memleketimin Adını Silin Bu Kulüpten
Padişaha Verilen Ders
Makam Hırsı
Doğum Günü Hediyesi
Balıklar Ve Kuşlar
Çizgiyi Aşmak
Susturucu Takılmış Toplum
Denetime Takılmayanlar
“Mıh Çık”
Sürprizlerle Dolu Şehir; Tokat
Size Zahmet Olacak…
Başka Şehirler Görmenin Zararları
Ubuntu
Cahil Cesareti…
Bir Teşekkür, Bir Selam
“Adıyaman Günleri” Başlıyor…
Değerleri Yitirmeye Değer mi?
Anmaktan Anlamaya…
Harika Bir Memleketim Var
Boyda Değil İcraatta Cüce Olanlar
Esas Sorunumuz Zihniyet
Bakın Bakalım Kimleri Göreceksiniz?
Değer Vermek Üzerine
Maymun İştahı
Bir Öğretmenin Sitemi
Haydi, Yeni Köprüler Kuralım
Bir Vesile Daha…
AKSEB Buluşmaları
Farkı Fark Etmek
Gönül Vermek
Durduğumuz Yer
“İyi Olmak” ama Kime Göre?
Yine Bir Aralık, Yine Gönlüm Bulanık
''bizim mahalle''
Allah Islah Etsin
“Marifet İltifata Tabidir”
“Ağzı Olan Konuşuyor”
“Büyüyünce Senin Gibi Olacağım”
Hayırlı Yolculuklar
Öküzlüğüne Bağışlayın!
Basit Bir Tercih
Arpa ve Saman
Bana da mı Lolo?
Her Şeyi En İyi Ben Bilirim!
Her Deli Üstünü Başını Yırtmaz ki…
Freni Nerede?
Haddini Bilmek
Toplumsal Güven… Toplumda Güven… Topluma Güven…
İnsana Dair Notlar
Övgü ve Yergi
Ayağımı Sıkıyor!
Adıyaman ve YGS Sonuçları
Eşeklikten Kurtulma