Sinan Temel
Bizi Doğrultacak İnsanlar Var mı?
08-01-2017 23:35
İnsan yaratılışındaki özelliği nedeniyle iyiye de kötüye de, günaha da, hayır ve sevaba da yatkındır. Yapısı itibariyle hataya meyyal olan insanın sürekli uyarılmaya, ikaz edilmeye, iyiye ve hayra yönlendirilmeye ihtiyacı vardır.
Bu nedenle Peygamberler gönderilmiştir. “Emri bil maruf nehyi anil münker”in yani iyiliği emredip kötülükten men etmenin İslâm’ın temel prensiplerinden olması bu nedenledir.
İnsandaki bu özelliği bilen, iyi-kötü, doğru-yanlış, günah-sevap konularında hassas olan, daha net bir ifade ile Allah’tan korkan ve Ahiret gününün şuurunda olanlar daha dikkatli davranmışlardır.
Çarpıcı bir örnek olması bakımından adaleti, cesareti ve devlet yönetimindeki üstün başarısı ile meşhur Hz. Ömer (r.a.)’ı gösterebiliriz.
Hz. Ömer (r.a.) halifelik görevini aldıktan sonra kendi parasıyla bir adam tutmuştu. Bu adamın görevi her gün, günün belirli saatlerinde Hz. Ömer' in yanına gelerek ona; “Ya Ömer Allah'tan kork, ölüm var!” demekti.
Aslında görebilenler için hatırlatıcı ve uyarıcılarımız çoktur. Dünya hayatının bir imtihan olduğunu, iyi ve kötü ile doğru ve yanlış ile günah ve sevap ile sınandığımızı ve bunun karşılığını da mutlaka göreceğimizi haber veren olaylarla sürekli karşılaşıyoruz.
Hz. Ömer’den muhteşem bir örnek daha verelim:
Hz. Ömer (r.a.) hilafete geçtiği zaman: “Ey nas! Ben haktan, adaletten ayrılırsam ne yaparsınız?” diye sormuştu. Ahaliden biri:
“Ya Ömer! Sen eğrilir, haktan inhiraf edersen, seni kılıcımızla doğrulturuz!” cevabını verince Hz. Ömer (r.a.):
“Elhamdülillah! Eğrilirsem beni kılıçları ile doğrultacak arkadaşlarım varmış!” diyerek şükretti ve sevindi.
İnsanların mevki ve makamı yükseldikçe, maddiyatı ve gücü arttıkça, sorumluluğu ve hesabını vermesi gereken şeyler de artar. Dolayısıyla yol gösterilmeye, uyarılmaya, hatırlatılmaya daha fazla ihtiyaç duyarlar, duymaları gerekir. Çünkü kendilerini yani zihinlerini meşgul eden şeyler de artmıştır.
Hz. Ömer (r.a.) gibi hak ve adaletin, hesap gününün bilincinde olan yöneticiler elbette hassas davranacaklardır. Elbette uyarıcılara kulak verecek, elbette bunu isteyeceklerdir.
Ama hassasiyetleri dilde olanlar, bunu bir reklam vesilesi, ilgi ve destek görme aracı olarak görenler için aynı şey söylenemez.
Zira inandıklarını söyledikleri şeyleri yaşantılarında görmek mümkün olmadığı gibi çevrelerine de hakiki uyarıcıları yaklaştırmaz, muhtemel seslere de kulaklarını tıkarlar. Dolayısıyla vicdanlarını bastıracak, yanlış ya da kötülüklerini haklı ve mazur gösterecek şeyleri, çevresinde yer almalarına müsaade ettiği kişilerin de yardımı ile kolay bulurlar.
Belli bir göreve ya da yönetime geldikten sonra ahaliye“Ey nas! Ben haktan, adaletten ayrılırsam ne yaparsınız?” sorusunu sormak kolay değil elbet. Yürek ister, inanç ve samimiyet ister.
Hele “Sen eğrilir, haktan inhiraf edersen, seni kılıcımızla doğrulturuz” gibi kararlı ve samimi bir şekilde uyarıcıları etrafında bulundurması, onlara bunu söyletecek cesaret ve ortamı vermesi, o yöneticideki imanın ne derecede olduğunu gösterir.
Kendisini uyaranları ya da uyaracakları gördükten sonra “Elhamdülillah! Eğrilirsem beni kılıçları ile doğrultacak arkadaşlarım varmış!” diye şükür teslimiyeti göstermesi de ondaki inancın, yüreğin, samimiyetin, adalet duygusunun ve Allah korkusunun ne kadar yüce olduğunu ortaya koymaktadır.
Ölçü belli ve açık ama önce ihlas ve samimiyet.
Kendi aklından başkasına güvenmeyen, her şeyin en iyisini ve doğrusunu bildiğini sanan, kibir ve enaniyetin zirvesinde gezinen, istişareye kapalı, yağcılık ve yalakalıklara açık olanlarla, Hz. Ömer örneğinde olduğu gibi, yanlış ya da sapma yaptığında uyarılmaya ve eleştiriye açık, istişareyi önemseyen, mütevazi ama izzetinefis sahibi, sorumluluğunun bilincinde, hak ve adalet şuuruna sahip olanlar arasındaki farkı bilmek ve görmek önemli tabi.
Padişahken bile nefsin ve dünyanın aldatmacasına kapılmamak için muhafız kıtasına “Mağrur olma Padişahım, senden büyük Allah var!..” dedirten bir neslin, bir medeniyetin mensupları olduğumuzu hatırlatarak son sözü Şeyh Edebali’nin şu cümlesine bırakalım:
“Milletin kendi irfanı içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.”
DİĞER YAZILARI
#Adıyaman66yaşında
Bu şehir hak ediyor…
Dünyanın Ahvalini Soracak Olursanız…
Ya odunum?
Bölerek çözmek çare mi?
Bir olay üç farklı algı
Hayalimiz yeşil alan, gerçeğimiz beton bina
Eskiler mi güzeldi, eskiden mi güzeldik?
Bu bir halk sağlığı savaşıdır
Tahta Bavul
Cümle âlem?
Bana anlattığın hikâyeyi sakın Padişaha anlatma!
Gözün Aydın Adıyaman!
Diyelim ki, Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü…
Tanıtım Günlerine dair…
Kârda mıyız yoksa zararda mı?
Gidişat hiç de iyi değil...
Eskisaray Cami Çınarı bir simge aslında…
Dünya Adıyamanlılar Günü
Fili tarif edenler…
İki dinle bir söyle
Tereyağının hesabı
Önce Mahalleyi kaybettik!
Men Dakka Dukka!
Keşke Hiç Olmasaydınız!
Hz. Safvân b. Mu’attal (ra)
Şehre karşı işlenen suçlar…
Ulumoğlu Türküsü
Elim bir olayın düşündürdükleri…
Tecrübe ve hayâl…
Kumdan kaleler…
Havanda Su Dövmenin Adıyamancası…
Her koyun kendi bacağından asılır
Çocuklarımızın ayaklarına batan dikenler…
Ne yapılırsa yapılsın olmuyor, tutmuyor işte...
İlimizdeki Mermer Ocakları ve Bölgenin Ekosistemi
15 Temmuz üzerine…
Bu da geçecek, tıpkı öncekiler gibi
Çok çalışmamız gerek çook…
Edebi dairesi
Bize Benzeyip Bizden Olmayanlar
Şehre duyarlı nesiller yetiştirmeliyiz
Hımbıl gibi bir şey…
Eşek anırdı abdest bozuldu
Ölçü bozulmaya görsün…
Memleket meselesi
Yazık oluyor bu şehir’e
Hiç oğlu hiçler…
Çoğaldık sanıyoruz azaldıkça…
Esas sorun, kurtarıcılardan kurtulamaması mı?
Köpeğini İdam Eden Çoban
Sahabe Hz. Safvan Kur’an ile Buluşturulmalı
Adıyaman’da Nevruz
Depremin Düşündürdükleri…
Kan Emiciler
Arayacaksan, şehrini gönlünde ara
Yeter ki Efendilerin Canı Sıkılmasın(!)
Hangi Balık?
Ölçümüzü Yeniden Sorgulamaya Var mısınız?
Hainlerin Değirmenine Su Taşıyanlardan Olmayalım
Önce İnsan Olmayı Öğre(t/n)meliyiz
Şehir Kültürü Üzerine
Asıl Marifet
Milli İradeye Sahip Çıkmak
Halk Dans Edip Oynamaya Başladıysa!
Didişmeden Didinmek Gerek
Bu Utanç Bitmeli veya Yaşlı Evleri Sitesi
Beraber Çalışabilmek Başarıdır
İki Fotoğraf Karesinin Verdiği Mesaj
Yaşananlardan Biz de mi Sorumluyuz?
Çocuklarımız İnsan Olmayı İnsanlardan Öğrensin
Çoğunluğun Yalnızlığı
Yakası Dar Gömlek Gibiler
Ne Kadar Adaletliyiz?
Ah Şimdiki Aklım Olsa…
Papa ve Moiz
Kendi Memleketine Yabancı Olmak…
Aborjinlik Yapalım
Süreç Yönetimi ve Aptallık
Kimin İşine Yarar?
Muhalif Duruş
Soba Borusu
Şekere Boy Abdesti Aldıranlar
Bir Fotoğrafın Hüznü
Buyur Buradan Yak
Ne Yapmak Lazım?
IŞİD’li Adıyaman Kimin İşine Yarar?
Körler Ülkesinde Şaşılar Kral Olur
Kırılan İlk Cam İhmale Gelmez
Memleket Meselesi
Adıyaman’ı Tanı(t)mak II
Zokayı Yut(tur)mak
Saray Soytarısı
Uyanık Terzi ya da Çıplak Kral
Kulak Misafiri Muhabbeti
Yön Verecekler Yönünü Şaşırırsa
Eşeğin Gölgesi
Adıyaman’ın Üzümle İmtihanı
Tottik Meselesi
İhtiyaca Binaen Bir Yazı
Beş Maymun Hikayesi
“Ben İyiyim, Kötü Olan Sensin”
Önce Kendi Çizgini Uzat
İlk Taşı Günahsız Olanınız Atsın!
Ya Benim Odunum?
“Ayağını Denk Al”
Cahilliğin Çeşitleri
Hemşehrilik Dayanışmadır
Pis Kokular Geliyor
Daha Kötüsü Kokuya Alışmaktır
Şişeye Konup Denize Atılacak Yazı
Postlara Bürünmüşler…
Derviş Hırkası Giymiş Avcılar
İnsan Kendine Yakışanı Yapar
Çiftçinin Verdiği Ders
Haram Olsun!
Antika Tipler
Dürüstlük Çiçeği
Kimin Kimi Yiyeceğine Suyun Akışı Karar Verir
Bacağından Asılan Koyunun Verdiği Ders
Her Ağzı Olan Konuşmalı mı?
Kral, Müneccim ve Eşek
Ne Ekersen Onu Biçersin
İğneyi Ahırda Aramak Gerekir
Önemli Olan Güçlüyken Adil Olmak
Maksat Sohbet Çay Bahane
İtibar ve Karakter
Say ki Sayılasın...
Hızır’ı Beklerken
Bakışımızın Açısını Belirleyen Unsurlar
Adıyaman Görücüye Çıkıyor
“Çakal” Sadece Bir Köprü Adı Değilmiş Adıyaman’da
Sultan Kim?
Adıyaman’ı Tanı/t/mak
Zor Olanı Yapmak
Öğrencileri Bekleyen Tehlike
Sen Yılma Öğretmenim
Boğa
Bırakın İyiler İyi Kalsın
Deve İle Fare
Baki Kalan Eşeklik(!)…
Risk Nedir?
Körlerin Hikayesi
Hesap Vermenin Dayanılmaz Hafifliği
Memleketim ve Tepkisizlik Üzerine
Projeler Kenti Adıyaman
Yaşlanmak Bir Dağa Çıkmak Gibidir…
Birlikte Ayrılık
Seyret, Sus ve Dinle
Beynimizdeki Zehir
“Hardal Yedirme” Taktiği
Dursun Çavuş Filmine Dair
Düzeltilmesi Gereken İnsanlar
Memleketimin Adını Silin Bu Kulüpten
Padişaha Verilen Ders
Makam Hırsı
Doğum Günü Hediyesi
Balıklar Ve Kuşlar
Çizgiyi Aşmak
Susturucu Takılmış Toplum
Denetime Takılmayanlar
“Mıh Çık”
Sürprizlerle Dolu Şehir; Tokat
Size Zahmet Olacak…
Başka Şehirler Görmenin Zararları
Ubuntu
Cahil Cesareti…
Bir Teşekkür, Bir Selam
“Adıyaman Günleri” Başlıyor…
Değerleri Yitirmeye Değer mi?
Anmaktan Anlamaya…
Harika Bir Memleketim Var
Boyda Değil İcraatta Cüce Olanlar
Esas Sorunumuz Zihniyet
Bakın Bakalım Kimleri Göreceksiniz?
Değer Vermek Üzerine
Maymun İştahı
Bir Öğretmenin Sitemi
Haydi, Yeni Köprüler Kuralım
Bir Vesile Daha…
AKSEB Buluşmaları
Farkı Fark Etmek
Gönül Vermek
Durduğumuz Yer
“İyi Olmak” ama Kime Göre?
Yine Bir Aralık, Yine Gönlüm Bulanık
''bizim mahalle''
Allah Islah Etsin
“Marifet İltifata Tabidir”
“Ağzı Olan Konuşuyor”
“Büyüyünce Senin Gibi Olacağım”
Hayırlı Yolculuklar
Öküzlüğüne Bağışlayın!
Basit Bir Tercih
Arpa ve Saman
Bana da mı Lolo?
Her Şeyi En İyi Ben Bilirim!
Her Deli Üstünü Başını Yırtmaz ki…
Freni Nerede?
Haddini Bilmek
Toplumsal Güven… Toplumda Güven… Topluma Güven…
İnsana Dair Notlar
Övgü ve Yergi
Ayağımı Sıkıyor!
Adıyaman ve YGS Sonuçları
Eşeklikten Kurtulma