Şükrü Aslan’ın Herkesin Bildiği Sır : Dersim’ini Diyarbakır Tüyap’ında gördüm ilkin. ‘Demek ki’ dedim kendi kendime, ‘bunun için gelmişim.’ Kente o denli uzak olmasa da gidip gelmenin hayli çaba gerektirdiği bir yerde emeklilik günlerimi geçirirken böylesi güzellikleri geç fark eder oldum. İyi ki Diyarbakır’a gelmişim. İletişim’e, Tanıl Bora’ya, özellikle Şükrü Aslan’a peşininden, kocaman bir teşekkür…
Adıyla başlı başına sorun kurabilen bu kapsamlı ‘derleme’, bizi Dersim belleğinin acılı kuytularına alıp götürüyor. Aslan haklı, söz konusu Dersim olunca ister istemez yoğun bir duygusallın içine çekiliyorsunuz. Bu, sorunun ahlaki niteliğini yeterince ele veriyor. Kürt sorununun tarihine de bir biçimde yerleşmiş olan bu muazzam trajedinin, bugüne dolayısıyla yarına ilişkin daha onarıcı bir işlevi olabilmesi için, Derrida’nın sorusuna muhatap kılınması gerekiyor. Dersim…Bu sözcüğün içinde neler oluyor?
Henüz içine girmeden Dersim deyince neden psişik doğamızın bütün zerreleri acıyla titriyor? Bu denli acımasız bir kıyım nasıl anlamlandırılabilir? Ulus-devlet canavarının en kirli, en kanlı sayfaları Dersim kitabının içinde gizli. ‘Devlet’in belgelerine itibar edilse dahi binlerce cana kıyılan, kirli propagandanın kaba biçimde kullanıldığı köktenci bir asimilasyonla karşı karşıyayız… Başbakan’ın ‘katliam’ sözcüğünü kullandığı günlerden önce kaleme alınan bu 640 sayfalık derlemedeki veriler, belleğin içinde neler olduğuna ilişkin hayli net bir fotoğraf sunabiliyor.
Diasporanın da önemli bir boyutunu oluşturan Zazaların ve maruz kaldıkları musibetin yarasını en çok gizleyen, böylelikle en yakıcı biçimde hissettiren sesi Kemal Burkay’ın dizelerine biz de kulak verelim :
Bir eski öyküdür bileceksiniz / Masallardan kalmıştır Dersim
Ülkemin ortasında gizli / Yanık bir türküdür Dersim
Yıl otuz sekizdi dağlarda / İri ceviz ağaçları ve atım vardı
Belki bir gökyüzü savaşçısıydım / Bir arpa ekmeği kadar sıcaktı
Toprağım, karım ve çocuklarım / Oysa soğuk bir kuştur
Parıldar süngü / Bana niçin uzaksın düşündün mü?
Kurda kuşa dostluğumu / düşündün mü?
Bu sularda ölüm bile güzel
Sen hiç kurşunların anlamını düşündün mü? Yıl otuz sekizdi dağlarda İri ceviz ağaçları ve atım vardı Güneş ve sular ülkesinde orda Orda ki eski bir öyküdür Dersim’
Burkay’ın en dokunaklı ironisiyle, ‘ölümün bile güzel’ olduğu bu sulara masumların kanının karıştığı o günlerin ceberut devleti bugün artık seçkinlerinin ‘katliam’ nitelemesine izin verebiliyor. Bindokuzyüzyirmili yılların ikinci yarısından itibaren Kemalizmin çoğullukla başladığı sınavının en vahim ‘zafer’i Dersim idi. Bunun nasıl bir yenilgi olduğunu devletin anlayabilmesi için seksen yıl geçmesi gerekiyordu.
Dersim’in Osmanlı döneminde bir ‘fütuhat’ yaşamadığı, Osmanlının devralmasıyla birlikte statüsünün değişmediği, tümüyle değilse de büyük oranda özerk niteliğini sürdürdüğü, yoksul, çaresiz ve mazlum bir topluluğa yuvalık ettiği dahi yenilerde bilinmeye başlandı. Bir hakkı daha teslim etmeli, 38 belgeseli, sorunun içinde neler olup bittiğini en az bu kitap kadar gerçekçi ve çarpıcı biçimde anlatmıştı.
Türkiye’nin, adındaki etnik gönderme uğruna –üstelik bu Türk, yepyeni bir Türk idi ve kurgusal kimliklerin en tuhafı idi- ne türden facialara yol açtığı Dersim marifetiyle giderek daha çok bilinecektir. Bu, ülkemizin demokratikleşmesine ilişkin çabalara sahici bir yol göstermesi açısından da bir imkandır.
Kitapta – tanıklıklar dışında- Hüseyin Ağuiçenoğlu, Muzaffer Akın, Alişan Akpınar, Mikail Aslan, Şükrü Aslan, İmran Ayata, Sezen Bilir, Serhat Bozkurt, Kemal Burkay, Sema Buz, Hıdır Eren Çelik, Yücel Demirer, Namık Kemal Dinç, Ali Ekber Düzgün, Fuat Ercan, Harun Ercan, Serkan Erdoğan, Gülsün Fırat, Sabır Güler, Ali Haydar Gültekin, Azat Zana Gündoğan, Zeliha Hepkon, Hüseyin Irmak, Mesut Keskin, Muzaffer Oruçoğlu, M. Ali Sağlam, Dilek Soileau, Bahar Şimşek, Cemal Taş, Volga Hüseyin Sorgu Tekinoğlu, Beyza Üstün, Sibel Yardımcı, Özkan Yıldız, Murat Yüksel’in katkıları bulunuyor.
Aslan’ın derlemesindeki kimi başlıklara bakalım :
Dersim/Tunceli ve Celali kardeş şehirler, Kentin bugünü: Ekonomik, siyasal ve demografik görünüm, Kimlik, inanç, dil ve müzik, Alevilik örneğinde inanç-etnik kimlik ilişkisi üzerine yapılan tartışmalara kısa bir bakış, Dersim'de etnik kimlik, Dersim Alevi geleneğinde bir tarihsel ocak: Ağuçanlar, Dersim ve egemene direniş mekânı olarak müzik, Müzik ve kültürel kökler bağlamında Dersim müziği, Zazaca üzerine notlar, Tarih, toplum, politikaOsmanlı belgelerinde Dersim'e dair bazı örnekler, 16. yüzyılda Çemişgezek (Dersim) sancağınınsosyal ve siyasal yapısı, Mazgirt yakınlarındaki Kaleköy Kalesi’nden, Dersim’in uzak tarihine katkılar, II. Abdülhamit dönemi raporlarında, “Dersim sorunu” ve zihinsel devamlılık, Koçgiri ve Dersim Kürt hareketliliği: Koçgirili Alişer Efendi ve Nuri Dersimi’nin rolüne dair, Ulus-devletin Dersim’le teması, İktidarın gör dediği: 1935 yılı Türk basınında Tunceli Kanunu, Genel nüfus sayımı verilerine göre Dersim’de “kayıp nüfus”: 1927-1955, Sözlü anlatılarda 1930-1940'lı yıllar ve Dersim’de gündelik hayat, 1960’larda Tunceli/Dersim kent mekânında siyasal eylemlilik: Doğu Mitingleri, 1970’li yıllarda Tunceli/Dersim’de toplumsal mücadeleler ve dinamikleri, Günümüzde Tunceli / Dersim Munzur’a vurulacak altın kelepçe can suyu olacak mı?
Şükrü Aslan’ın bu kapsamlı derlemesi, Dersim’in belleğine ilişkin derli toplu bir bilanço çalışması…
Seyyit Rıza’nın idamından önceki sözü, sorunun içindeki gerilimi yeterince yansıtıyor :
‘Ben sizin hilelerinizle oyunlarınızla baş edemedim, bu bana dert oldu; ben de size boyun eğmedim, bu da size dert olsun…’