Son yıllarda bölgemizi kana bulayan, ABD ve Avrupa ülkelerinin babalarının çiftliği gibi bu bölgede kol gezmelerine olanak tanıyan iki lider; Saddam Hüseyin ve Beşar Esad…
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Irak devrik lideri Saddam Hüseyin’den farklı olarak küresel bir mezhep çatışmasının öncülüğünü yapıyor.
2 Şubat 1982'de Suriye Hükümeti'nin Hama kentinde, Uluslararası Af Örgütü verilerine göre 10.000-25.000 arasında mazlum Müslüman halkı katletmiş olması, bu anlamda oğul Beşar Esad’ın baba Hafız Esad'dan devraldığı kirli ve kanlı bir miras olsa gerek.
Baas Partisi düşüncesinin temelinde Sun’i mezhebine mensup Müslümanlara karşı bir düşmanlık olduğunu düşünmek mümkün…
Esad, devraldığı bu bu hırs ve kinle ülkeyi kana bulamaktan çekinmemiş, mezhep çatışmasını Irak, İran ve Türkiye başta olmak üzere bütün dünya Müslümanlarına sıçratmıştır.
Türkiye’de sol düşünceye sahip insanlar Esad yanlısı, sağ düşünceye mensup insanlar ise Esad karşıtı tavırlar sergilemeye başladılar.
Nitekim, TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesi de dahil Hükümete bir yıl süreyle yetki verilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi’nin TBMM Başkanlığı'nda oylanması bu tabloyu gözler önüne sergiledi.
Yani ülkemizde bunu net olarak görmek mümkün. Bakıyorsunuz milli menfaatlerimiz gözetilmeden, şehit edilen vatandaşlarımızın cenazeleri henüz yerdeyken hala Esad’dan yana tavır takınabilen insanlar var.
Aynı şekilde, Esad’ı iktidardan indirme hırsı ile bizim olmayan bir savaşa sürüklenmemize neden olabilecek tavırlar içine giren bir politika sergileyenler var. İkisi de yanlış tutumlar. Komşuda bir yangın söz konusu, bize düşen ise yangını körüklemek yerine, söndürmek için bir şeyler yapmak.
Hata hatayı getiriyor ve olay kartopu gibi büyüyor. Gelişmelerden nemalanan ise bölgedeki terörist gruplar ve İsrail. Biraz daha savaş büyüse bu sefer devreye daha büyük güçler girecek.
ABD ve Rusya ağabeylerimiz olaya el koyacaklar; “Bir size on bana” taksimatıyla nemayı paylaşacaklar. Olan gariban halka olacak. Çocuklar yetim, kadınlar dul, insanlar ekmeksiz kalacaklar…
Tıpkı Irak’ta olduğu gibi. Ne olduğu belirsiz birilerini başa getirecek ve kendilerine hizmet ettirecekler.
İşte bütün bunların birinci sorumlusu Esad’tır. Bu kanda önce Esad boğulacak ama beraberinde de binlerce masum Suriye halkı ölecek, mağdur olacak.
Daha önce Suriye resmi makamlarının davetlisi olarak bu ülkeye yaptığım bir gezide inanç ve düşünce babında bazı hususlar dikkatimi çekmişti.
Çok büyük bir kiliseye götürülmüştük. Muhteşem bir şeydi. Görevlileri kendinden emin, kilise bakımlı ve orada eğitim gören küçük yaşta çocuklar vardı.
Kaldığımız otelde Hizbullah lideri Nasrallah’ın dev posterleri asılıydı. Bize tercümanlık yapan beyefendi de Yezidi inancına sahip olduğunu söylemişti.
Suriye’nin resmi bir dininin olmadığını biliyordum ama bu kadar da farklı dinlerin veya mezheplerin rahat olduklarını, faaliyetlerini özgürce yürüttüklerini bilmiyordum.
Tabi aklımda sürekli Hama katliamı vardı. Demek ki, Suriye’de sadece Sun’i Müslümanlar rahat değillerdi. Bunların dışında her inanç ve düşünceye, her etnik yapıya yer vardı.
Hafız Esad'ın yaptıklarını da düşününce demek ki, bu ülkede tarihten gelen bir Sun’i düşünceye düşmanlık hâkimdi diye düşünmeden edemedim.
Olayın özü şu olsa gerek; Suriye’de tehlikeli bir oyun oynanıyor. Bu oyunun baş aktörü ve sorumlusu hiç şüphesiz Beşar Esad’dır.
Ve Esad ateşle oynuyor…
Fahrettin Çelik