DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Misafir Köşe
Misafir Köşe
Giriş Tarihi : 01-11-2013 22:19

Köyde Bir Bayram

Babam, “Önümüzdeki bayramı köyde geçirmek nasıl olur çocuklar?” dedi. Aslında bu değişikliği hepimiz istiyorduk. Hiç tereddüt etmeden “Çok iyi bir teklif!” diyerek anında kararımızı verdik. Kısa bir süre içinde hazırlıklarımızı yaptık. Ertesi gün arabamızın bagajına önce çantalarımızı yerleştirdik. Yaz mevsiminin bu sıcak gününde sabah erkenden annem, babam ve kardeşimle yola koyulduk. Uzun bir yolculuktan sonra nihayet o şirin köy görünmeye başladı. Bizim de köyümüz sayılırdı, çok uzaklarda olsak bile. İlk göze çarpan, köyün etrafındaki üzüm bağları ve koca meyve ağaçlarıyla çevrili bahçeleriydi. Biraz sonra da köyün yeşillikler içerisine gizlenen o tek katlı evleri ve insanları göründü. Akrabalarımız girişteki çeşme başında bekliyorlardı. Sevinçle karşıladılar bizi. Kucaklaşmalar ve hoşbeşten sonra bir araştırmacı gibi etrafa iyice göz gezdirdim. 

Üstteki kayalıkların aralığından coşkuyla fışkıran berrak bir su akıyordu bahçelerine doğru. Oluk oluk akan suda boynu uzun kazlar ve ördekler yüzüyordu. Evlerin önündeki ağaçlara hamaklar kurulmuş, anneler bebeklerine maniler, ninniler söylüyordu. Beşik görevi görüyordu bu salıncaklar. Genç kızlar, sazlıktaki kamışlardan ve söğüt ağacı çırpılarından yaptıkları sepetlerle sebze ve meyve taşıyorlardı. Çatıda ipe geçirilmiş kurutmalık patlıcan ve dolma biberler sıra sıra dizilmişti. Diğer yanda geniş leğenler içinde güneşe konmuş domates ve biber salçası ile üzüm pekmezi duruyordu. Hanımlar kışlık yiyecekleri için salamura yaprak ve turşular hazırlamakla meşguldü. 

Evlerin az ötesinde rengârenk kır çiçekleri açmıştı. Kimsenin bakımına ihtiyaç duymadan kendiliğinden yetişmişlerdi. Tepeleri, yamaçları ve kırları çok güzel süslemişlerdi. Beyaz ve mor koyunlar karnı tok olmalı ki gölgelikte dinleniyorlardı. ağaçlarında kuşlar cıvıldaşıyordu. Uzun bir kavak ağacının zirvesine bir çift leylek yuva yapmıştı, yavrularıyla beraber yukarıdan bizi izliyorlardı sanki. Karşı koruluklarda keklik sesleri yükseliyor, kafeslerdeki keklikler gür sesleriyle cevap veriyorlardı. Meydan okuyorlardı birbirlerine adeta. Köyün gençleri çalışkan, kadınları hamarat, yaşlıları sağlıklı ve dinçti. Çocukların gözleri ışıl ışıldı. Hepsi sevecen ve sıcakkanlıydı. 

Akşam olmak üzereydi. Acıktığımızı tahmin etmiş olacaklar ki yemeğimizi biraz erken getirdiler. Yiyecek ve içeceklerinin tamamına yakını köylerinde ürettikleri kendi mahsulleriydi. Organik oldukları için kokusu ve lezzeti başkaydı. Arkasında koyu bir sohbet, kahve, çay ve meyveler derken sonunda uyku zamanı geldi. Yer yataklarında ve açık havada güzel bir uykuya daldık. Arife günü sabahına yiğitliğin ve cesaretin sembolü olan horoz sesleriyle uyandık. Her horoz kendi çöplüğünde öyle bir bağırıyordu ki uyanmamak mümkün mü? Ötecekleri zamanı da çok iyi biliyorlardı. Ötmezlerse güneş doğmayacak sanırlardı. 

Arife günüydü, mezarlıklar ziyaret edildi ve dualar okundu. Daha sonra bayram hazırlıkları başladı. Tandırlarda keteler ve çeşit çeşit tatlılar yapıldı. Herkes bir şekilde bayram günü için hazırlık yapıyordu. Anlaşılan o ki uzaklardan gelecek çocukları, gelinleri ve yakınları için nefis ziyafetler çekeceklerdi. Zaten gelen misafirlerle köy yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başladı bile. İşte o gün de bu yoğun ama zevkli çalışmalarla bitti. 

Bayram sabahına ezan sesiyle uyandık. Herkes en iyi giysilerini giymişti. Özellikle çocuklar renk renk, cıvıl cıvıldı. Bir taraftan da yaşlı, genç, çocuk demeden bayram namazı için camiye doğru bir hareketlilik vardı. O gün bayram günüydü. Yüzler neşeli, gönüller bol, sevinçler bir başkaydı. Çok kısa sürede caminin dışına kadar taşan bir kalabalık oluştu. Saflar sık, kalpler coşku doluydu. Semaya açılan ellerde ve dua okuyan dudaklarda benzer dilekler vardı. Gür bir seda ile tekbir sesleri yankılanıyordu. Dualardan sonra bayramlaşmanın ilk bölümü cami avlusunda yapıldı. İçtenlikle el öpmeler, sevinçli kucaklaşmalar, dargınların barışmaları özlenen görüntülerdi. Eli öpülen yaşlıların mutlulukları yüzlerinden okunuyordu. İşte sevgi ve saygının tarifi bu olsa gerek. Bütün duyguları ve davranışları samimiydi. Kin, düşmanlık ve yalanın yeri yoktu o yüreklerde. Çünkü inançları buna izin vermiyordu. 

Daha sonra evlerde devam etti o mutlu sahneler ve kucaklaşmalar. Aile bireyleri, akrabalar, misafirler, komşular, bütün köylüler, büyük küçük herkes bayramlaştı. Tatlılar yendi, çaylar içildi, şekerler dağıtıldı. 

Yemek vakti gelmişti. Misafiri olduğumuz akrabamızın evinde bağdaş kurup yer sofrasına oturduk. Annelerin o maharetli elleriyle yaptıkları güzelim yemekleri ve tatlıları hep beraber yedik. Bu arada sık sık kapı çalıyor, gelen çocuklar el öpüyor, büyükler şeker ve bayram harçlığı veriyorlardı. Bir ara babam, televizyon izlememiz için TV kutusunun üzerindeki danteli kaldırarak düğmesine bastı. “Bayram şenliklerinde ne var ne yok bir görelim.” dedi. Elindeki kumanda ile kanalları yokladı, programlar fena sayılmazdı. Bir müddet izledik ama köydeki bayram başkaydı. Nerede o içtenlik, o sevgi ve saygı. Köydeki bu güzellikler kuşaktan kuşağa geçen bir yaşantı biçimine dönüşmüştü. Büyüklerinden miras kalmıştı bu gelenekler. Öyle bir miras ki çocuklukta verilmiş ve hiçbir şeyin bozamayacağı güzel alışkanlıklar olmuştu artık. 

Bayramın gelişine en çok çocuklar sevinmişti. Hazırlıklarını önceden yapmışlardı. Koca ağaçların dallarına salıncaklar kurulmuştu. Erkenden köy meydanını doldurmuşlardı bile. Cıvıldaşmaları zaman zaman çığlığa dönüşüyordu. Kahkaha sesleri ta uzaklardan duyulabiliyordu. Bu taşkınlıklardan düşüp bir tarafını incitenler de olurdu. Gözlerinden yaşlar süzülürdü pembe yanaklarına. Ama fazla sürmezdi. O coşkularla hemen sevince dönüşürdü. 

Çocuklar, oyun oynamak için aralarına beni de aldılar. Çabuk öğrenmiştim. Önce bilye oyunu oynadık. Düz bir zeminde bir daire çizildi. Bu dairenin içine herkes eşit sayıda bilye koydu. Dairenin üç metre uzağına bir kale çizgisi çizildi. Sıra ile kale çizgisinden dairedeki bilyelere atışlar yapıldı. Kim içindeki bilyeyi vurup dairenin dışına çıkarırsa o bilye onun oluyordu. Dairedeki bilyeler bitene kadar oyun devam etti. 

Sonra başka bir grupla topaç oyunu oynadık. Çocuğun biri bana bir topaç verdi ve nasıl yapacağımı öğretti. Birkaç başarısız denemeden sonra öğrendim. Önce topacın milinden çevresine doğru ip sarıyorlardı. İpin bir ucunu halka yaparak parmağına geçiriyorlardı. Dönmesi için hızla öne doğru yere atıyorlardı. Fırıl fırıl dönüşünü hayranlıkla izlerdik. Bu güzel dönüşünden olacak ki bazıları topaç demez, fırıldak derdi. İpler sarıldıktan sonra bir komutla aynı anda hep beraber atarlardı. Kimin topacı daha çok dönerse yarışmayı o kazanırdı. Bu oyun tekrar tekrar yenilendi. En çok da Afacan Mehmet kazandı. 

Kuş lastiği dedikleri sapanları da vardı bazı çocukların. Çift lastiğin orta yerine küçük bir taş koyarlardı. Bir eliyle çatal çubuğu sabit tutup diğer eliyle nişan alarak lastiği çekip bırakınca hedefi vururlardı. En çok hedefe isabet ettiren oyunun birincisi olurdu. Sıklıkla oynanan oyunların biri de birdirbir oyunuydu. Tabi ki bütün bunlar daha çok erkek çocukların oynadığı oyunlardı. 

Biraz ötede kızların sevinç çığlıkları yankılanıyordu. Parlak renklerdeki yeni elbiseleri de gözden kaçmıyordu. Onlardan birisine yanaşarak: “Bu göz kamaştırıcı, simli güzel elbiseleri nereden buluyorsunuz, adı ya da markası var mı?” Dedim. “Elbette var, adı da markası da ‘komşu çatlatan’ dır, şehirde ararsan bulursun.” diyerek oyuna dahil olmak için arkadaşlarına koştu. 

Halka oluşturmuşlardı. “Yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım!” sesleri yükseliyordu. Bundan başka saklambaç, körebe, ip atlama gibi oyunları tercih edenler de vardı, salıncaklarda sallananlar da. Kısacası bayramı bayram tadında kutluyorlardı. 

İşte köyde bir bayram böyle geçti. O günler çok çabuk bitmişti. Herkesin işi gücü vardı artık. Evimize gitme zamanı gelmişti. Nice bayramlarda aynı yerde buluşmak dileğiyle “Allahaısmarladık” dedik ve gelenekleriyle yaşayan bu güzel köyden ayrıldık. 

Rümeysa Dolaş

[email protected]

NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
Sitemizi nasıl buldunuz?
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA