Hayat Ve Film

Sadık Yalsızuçanlar

26-06-2011 18:37

Aşık Veysel, bir deyişinde, ‘hayat filime misaldir/işler güçler hep sinema’ der.

1960’lı yılların ikinci yarısında, Malatya’da idrak ettiğim çocukluğum, daha çok kışlık-yazlık sinema ortamlarında geçti.

Babam, sinema işletirdi. Evimizin arkasındaki bahçeyi yazlık sinema haline getirmişti. Melekbaba sineması…Melekbaba mahallesindeki bu çok ve geniş odalı, bahçeli, müstakil evimizi unutamıyorum. Akşamları, sinemada gazoz, ayçiçeği satar, yer gösterirdim.

O yıllarda gerek ülkemizde yapılan filmlerin gerekse yabancı filmlerin neredeyse tamamını izledim.

Sinema izlemenin ne anlama geldiğini bilmiyordum, ama böylesi bir dünyaya gözümü açmıştım.

Sonraları, sinema ile rüya arasındaki olgusal ve metafizik ilişkileri araştırırken, bir yerde insanın dramaya neden ihtiyaç duyduğuna ilişkin bir şeyler okudum. Tabi, yaşamın bizatihi kendisinin bir oyun oluşuyla, sinemanın temsil oluşu arasındaki ilgi de dikkatimi çekmeye başladı.

Temsil, gerçeğin bir örneğini yapmak, kopyasını çıkarmak anlamına geliyor. Shakespeare’in tiyatro sembolizmini hatırlayalım. Yeryüzü sahnedir. İnsanlar, oyuncudur. Rejisöz, yani İlahi Oynatıcı, Tanrı’dır. Oyun metni ve replikler, diyaloglar, insanın, dünyanın yazgısıdır, levh-i mahfuzdur. Vs. vs. Sinema, bu anlamda, Veysel’in de dediği gibi, hayatın misalidir yani dünyanın imgesidir. Buradan bakınca, insanın temsillere neden ilgi duyduğunu sormak bile abestir.

Çocukluğumda beyazperdede oynaşan gölgelerin gerisinde neler olduğunu, her akşam o ibret perdesinde nasıl bir muazzam dünyanın önümüze açılmış olduğunu düşünür dururdum. Bakışlarım göğe yönelir, gökteki yıldızlarla beyazperdedeki yıldızları bir arada görürdüm. Bunun bir oyun, bir kurgu, bir gösteri olduğunu bile bile, aynı öyküyü seyrediyor olsam da, tekrar, bıkmaksızın usanmaksızın seyreder, inanırdım.

Öğrencilik yıllarımın geçtiği Ankara’da, 12 Eylülün üzerimize bir karabasan gibi çöktüğü günlerde de sinemalara gelen hiçbir filmi kaçırmazdım.

Dramada, beyazperdede, oradan geçen o gölgelerde, hikayelerde bir büyü vardı. Beni çeken bir şey. Bu büyü esasen bütün sanat alanlarında vardır. Ama sinema, mimari, edebiyat, müzik, tiyatro, resim gibi sanat alanlarını da içeriyor ve ‘çağın ruhu’nu yansıtabiliyor. Tarkovski, ‘teknolojik bir sanat’ olarak niteliyor…Diğer dillerden daha büyülü. Seyri zaten başlı başına bir ritüel…Bugünlerde özellikle yorulduğumda bir gün, bazen gece boyu kapanıp birkaç film izliyorum. Başka benliklerle kendimi takas etmek, farklı dünyaları seyretmek, farklı alemlere açılmak hem çok keyif veriyor hem çok yararını görüyorum. Bilmiyorum belki de bakmak, sadece bakmak yeterli olduğu için, tembelliğin de keyfini çıkarmış oluyorum. Son olarak sinemada Avatar’ı izlemiştim. Birkaç kez izledim. İyi ki de izlemişim.

Sonunda dönüp Veysel’e geliyorum.

Gerçekten de ‘işler güçler hep sinema!'

 

DİĞER YAZILARI Günün Işıma Sancısı 01-01-1970 03:00 Derin Sularda Boğulmayan Hikaye 01-01-1970 03:00 Dağı Delen Irmak Akmaya Devam Ediyor 01-01-1970 03:00 Sabır Ve Öfke 01-01-1970 03:00 Mustafa Tatcı 01-01-1970 03:00 Derin Sularda Boğulmayan Hikaye 01-01-1970 03:00 Aşk Dini 01-01-1970 03:00 Kemalizmin Çoğullukla İmtihanı : Dersim 38 01-01-1970 03:00 ‘Can tende emanettir’ 01-01-1970 03:00 Sabrın Öfkesi 01-01-1970 03:00 'Her melek zalimdir' 01-01-1970 03:00 Ben Kerbela’yım 01-01-1970 03:00 ‘Can tende emanettir’ 01-01-1970 03:00 Galata’dan 01-01-1970 03:00 Avatar 01-01-1970 03:00 Said Nursi, Che ve Edith Piaf-Bütün Ölü Zamanlar- 01-01-1970 03:00 Harfler Ve Sırlar 01-01-1970 03:00 Hacı Bektaş-ı Veli 01-01-1970 03:00 Taş, Tarih ve Bilinç : Ankara Kalesi’nde Bir Bilge 01-01-1970 03:00 Onlar bizim cennetimiz... 01-01-1970 03:00 İnsan Şairane Oturur Yeryüzünde 01-01-1970 03:00 Ne Nurdan Ne Çamurdan… 01-01-1970 03:00 O’nun Gözü, ‘Büyük Sanatkarlık’taydı… 01-01-1970 03:00 Ailenin Ruhu 01-01-1970 03:00 “Sen ordasın... 01-01-1970 03:00 Acının Arkeolojisi 01-01-1970 03:00 Bir İç-Duyum Hali : Hayret 01-01-1970 03:00 Hacı Bektaş-ı Veli Ve Alevilik 01-01-1970 03:00 İnsan Şairane Oturur Yeryüzünde 01-01-1970 03:00 Uzun’u Hatırlarken 01-01-1970 03:00 Nefsini Bilen Rabbini Bilir 01-01-1970 03:00 kaybettiğimiz neyse rabbim verdiğin şiirler geri getirsin bize 01-01-1970 03:00 Sol’un Ergenekon’la İmtihanı 01-01-1970 03:00 Bir Aydın Namusu : Cemil Meriç 01-01-1970 03:00 Çelikhan’da Birkaç Gün 01-01-1970 03:00 Bir Karşı Tarih Yazımı : ‘Son Devrin Din Mazlumları’ 01-01-1970 03:00 Demokratik Açılım’ın Said Nursi Boyutu 01-01-1970 03:00 ‘Biz’ derken neyi kastediyoruz? 01-01-1970 03:00 Hayat Mayat Diyorlar 01-01-1970 03:00 Sezai Karakoç ve İrfani Gelenek 01-01-1970 03:00 ‘Dağlarda ateşler yandıkça / Karanlıktan korkulmaz’ 01-01-1970 03:00 Vicdan ve Adalet Sorunu Olarak Ermeni Meselesi 01-01-1970 03:00 “Ben Ne Doğuluyum Ne Batılı…Güneşim Ben” 01-01-1970 03:00 Bir Hakikat Fatihi: İbn Arabi 01-01-1970 03:00 Şam’dan Darende’ye Erdemli Kentler 01-01-1970 03:00 Yüzyılın Başında Duran Büyük Bilge : Bediüzzaman 01-01-1970 03:00 Adalet ve Zulüm 01-01-1970 03:00 ‘Anadolu Mayası’ 01-01-1970 03:00 ‘Çelikhan Diye Bir Yer’ 01-01-1970 03:00