İşgalci ABD'nin askerleri ile onların yerli işbirlikçisi olan çapulcu Peşmergeler, dünyanın gözleri önünde Türkler'i göçe zorlayıp adeta soykırım peşinde koşuyor.
Ne acıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde iktidar olan siyasi kadro, sınırımızın yanı başında yaşanan bu dramı görse de seyrediyor.
Neredesiniz, ey siyasi iktidar sahipleri!
Neredesiniz, Felluce için ayaklanan ve kendilerini "Türkiyeli Müslümanlar" diye tanıtmaktan geri kalmayanlar...
Neredesiniz, Filistin ile yatıp kalkanlar!
Neredesiniz, Gazze ve Kudüs için demeç verme yarışına soyunanlar!
Neredesiniz, "Zulme karşı susan dilsiz şeytandır" deyip de Türkmeneli'nde olup bitene duyarsız kalanlar!
Telafer yıkılıyor
Türkiye'nin burnunun dibinde 350 bin Türk ve Müslüman kardeşimiz haftalardır baskı altında inim inim inliyor, her gün şehitler veriliyor. 9 Nisan'dan beri yoğunlaşan saldırılarda, Türk evleri tanklarla yerle bir ediliyor.
Sözde direnişçileri ele geçirme bahanesiyle bazı ABD askerleri ve işbirlikçisi çapulcular Türk kadınlarına tecavüz ediyor, yüzlerce masum insan, çoluk-çocuk öldürülüyor. Sokaklar, oynarken öldürülen Türk çocuklarının cesetleriyle doluyor. Yaralıları hastanelere götürmeye çalışan ambulansların şoförleri bile kurşuna diziliyor.
Öz be öz Türk şehri Telafer'in boşaltılması için şehrin suları kesiliyor, su tankları götürülüyor.
Ve maalesef, Süleymaniye'de askerimizin başına çuval geçirilmesini içine sindirebilen yönetim, Telafer'de yaşanan bazı katliamlara da sessiz kalabiliyor.
Türkiye'nin güvenliği için
Bunca vahşeti, Irak Türkler'i adına dernek başkanı Mahmut Kasapoğlu şöyle özetliyor:
"Musul'u, Kerkük'ü, koruyamayan, Diyarbakır'ı, Mersin'i, Ankarayı da koruyamaz. Türkiye Türklüğü'nün güvenliği Türkiye sınırlarından değil; Bosna'dan, Kırım'dan, Tebriz'den, Bağdat'tan geçer. Telafer; ABD, İngiliz ve İsrail'in kuklası olan unsurun Suriye ve Irak bölümlerinin tam birleşim noktasındadır. Telafer, emperyalistlerin kuzeye doğru (Türkiye) genişlemesinin önünde bir settir."
Telafer böylesine önem arz ederken, Türkiyeli medya geçen hafta sonu Ankara'da yapılan protesto mitingini bile halka duyurmuyor.
Türkmen kardeşleri için feryat edenlerin sesi semadaki melekleri bile ağlatıyor ama Türkiye'yi yöneten Ankara'dakiler, ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın mutlu olması için yarışıyor.
Diyanet'in görevi ne?
Araplar'ın yaşadığı Felluce'yi unutmayan Diyanet İşleri Başkanlığı da, Telafer'i hatırlatmayıp cuma hutbesinde abdest konusunu işliyor.
Camilerinde bile uyutulan milletimiz nasıl uyansın ki!
İlla "deprem" olması mı gerek!
Inanın ben o müslümanları göremiyorum...
Mehmet Ceyhan