“Dün dündür – bugün bugündür”

Misafir Yazar

17-01-2009 01:00

1961 Genel Seçimleri ile birlikte, bu güzide Millet’in ve Cennet Vatan’ın üzerine, öyle bir kara bulut çöktü ki, kim ne yaparsa yapsın, milleti bu bulutun gölgesinden kurtarmak mümkün olmadı.

Mümkün olmadı çünkü, adam dindarlarla beraber camiye girip sarf tuttu. Entellerle birlikte kadeh kaldırıp viski yudumladı. Erzurum, Konya, Kayseri, Maraş, Yozgat ve benzeri illere gittiğinde, Kur’an’ı öpüp başına koydu. Yolu Çankaya ve Taksim gibi meydanlara düştüğünde ise, “Lâiklik elden gidiyor” şeklinde feryat etti. İngiltere’ye gittiğinde, “Siz beni destekleyin. Sizin bütün değerlerinizi, Ortaasya Türk Cumhuriyetleri’ne taşıyacağım” diye vaatte bulundu. Dün “ak” dediğine, bugün “kara” dedi. Bu ve bunun gibi çelişkili ifadeleri, kendisine hatırlatılınca da, “Dün dündür – bugün bugündür” şeklinde karşılık verdi. Arabası düze çıkınca,1964’le 1993 yılları arasında, kendisini sırtında taşıyan milletine, ülke dışında adresler gösterdi.

Ülkenin çağdaşlaşmasını ise, bilmem kimin senfonisi ile özdeşleştirdi.

Şimdi bilin bakalım bu kimdir? Bu soruyu sorarken, bıyıkaltından bana güldüğünüzü hissediyor ve “Bunu Mısır’daki Sağır Sultan dahi bilir” dediğinizi işitir gibiyim. Evet hepinizin de bildiği gibi, Bu zatı muhterem Sayın Demirel’dir.

Şimdi de kalkmış; “Yakın geçmişimizde, orgeneral rütbesine kadar gelmiş generallerin tutuklanması diye bir olayla, Türkiye karşı karşıya olmamıştır. Türkiye için hoş bir durum değildir. Şahsen ben de bundan rencide oldum” şeklinde bir tarihî açıklamada bulunuyor. Bu beyan, biraz da ateşin kendilerine yaklaştığını hisseden ve suçluluk psikolojisi içinde bulunanların halet-i ruhiyesinin tasvirine benzemiyor mu?

Sevgili dostlar, Sayın Demirel haklı. Çünkü yukarıda yazdığım tarihler arası tam 29 yıl ediyor. İşte bu 29 yıl boyunca, şimdi savunduğu çetelerden ve darbecilerden, hep o dayak yedi. Kafası bozulan tank yürüttü, şapkasını alıp gitti. Canı sıkılan muhtıra verdi, o yine şapkasını alıp kaçtı. En sonunda tutup yakasından, Hamzakoy’a gönderdiler.

Siyasî hayatı boyunca sürekli dayak yedi. Onunla birlikte bu asil millet te hep dayak yiyordu. Ancak o, bunu hiçbir zaman idrak edemedi. Her dayak yiyişinde, ülke 30 - 40 yıl geriye gidiyordu. Fakat o, bunun çözümünü bulmuştu. Ona göre; “Bir ülke ne kadar geri kalırsa kalsın… Bir senfoni dinleyince, en az yarım asır ileri gitmiş oluyor.” Böylece aradaki açıkları çok hızlı ve pratik şekilde kapatmış oluyordu. Ona göre; darbelere, çetelere, soygunlara, vurgunlara adı karışanların yargılanması-tutuklanması, onların şanına ve şöhretine yakışmıyor. Sayın Demirel’in bu anlayışını; “İşte benim ailem” diyerek gösterdiği fotoğrafa baktığınızda çok daha iyi anlarsınız.

Bay Demirel, bulunduğun noktadan bakınca çok haklısın. Çünkü ve ancak, o savunduğun çeteler, diledikleri zaman darbe yapıp Cumhurbaşkanlarını, Başbakanları, Bakanları ve Milletvekillerini tutuklama, işkence yapma, aşağılama, hakaret etme, hatta idam etme hakkına sahipler. Ancak bunun tersini, senin rüyada görmen dahi mümkün değildir. Senin bu içinde bulunduğun durumu, o büyük veli ve Allah dostu Yunus, öyle güzel özetlemiş ki, başka söze hacet yok…

“İlim, ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin,
Bu nice ilim bilmektir?”

Bu ülkede tam 36 yıl boyunca ya birinci, ya da ikinci adam rolünü oynadın. Fakat hep başkalarının yazdığı senaryoya göre rol yaptın. Hiçbir zaman kendi senaryonu kendin yazamadın. Yarım yüzyıla yakın bu saltanatını da, rahmetli Menderes ve arkadaşlarının mirasına borçluydun. Fakat hiçbir defa değil ifade etmek, hayâl dahi edemedin onların iadeyi itibarını. Ancak gölgesini dahi kıskandığın, “ÖZAL” diye bir yiğit geldi de, o millet sevdalısı insanların naaşlarını, o terkedilmiş ve unutulmuş adadan alarak milletin bağrına gömdü.

Unutma ki bir ayağın çukurda. Yarın seni, o çetecilerin önüne değil, 29 yıl boyunca seni sırtında, daha sonra da 7 yıl tepesinde taşıyan bu çilekeş milletin önüne getirip soracaklar… “Nasıl bilirsiniz?”

Bu soruya, bizim yerimizde sen olsan, nasıl cevap verirdin? Ne diyeyim!.. Allah (cc) akıl ve izan versin.
 
DİĞER YAZILARI Kur’anda Haram Kılınan Şeyler 01-01-1970 03:00 Düğün Davetiyesi Seçimi 01-01-1970 03:00 Canon 1100d Özellikleri 01-01-1970 03:00 Hafıza Kartı Nedir ve Ne İşe Yarar? 01-01-1970 03:00 En Uygun Fiyatlarda Samsung Telefon Modelleri 01-01-1970 03:00 En Acil İhtiyaçlarınıza En Acil Kiralık Uçaklar 01-01-1970 03:00 Rusya için Çeçenistan neden bir sorun? 01-01-1970 03:00 Sene 2014 aylardan haziran! 01-01-1970 03:00 Yollarda Ölüm Kaderimiz Oldu! 01-01-1970 03:00 Mesele dershane değil hâlâ anlamadın mı? 01-01-1970 03:00 ’ Eleştirist’’ (!) 01-01-1970 03:00 Aşkın Ben Hâli 01-01-1970 03:00 Kur’an Işığında Gayb Ve Vahiy İlimleri - 1 01-01-1970 03:00 Milletvekilleri ve yanındakiler 01-01-1970 03:00 Nefes Verki,Nefes Alasın(Ekolojik Tarım) 01-01-1970 03:00 Ah Zerban… Durgun Suyun İncisi 01-01-1970 03:00 Ulubaba, Akdağ Ve Bal Ormanları 01-01-1970 03:00 BDP Bağımsız Kürt Devletine Neden Karşı? 01-01-1970 03:00 Guruha Gariban 01-01-1970 03:00 Teşekkür 01-01-1970 03:00 Oruca Zarar Veren Davranışlar… 01-01-1970 03:00 Adam Olmak Ayrı Bir Sanattır… 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman ile Mustafa Kemal hiç karşılaştılar mı? 01-01-1970 03:00 Kınalı Koç 01-01-1970 03:00 Hoş Geldin Bahar 01-01-1970 03:00 Hoş Geldin Sadık Ağabey! 01-01-1970 03:00 İşiniz Zor Başkanım 01-01-1970 03:00 Çelik Kaymakam 01-01-1970 03:00 “O” VE GENÇLİK 01-01-1970 03:00 Sandığın Çelikhan Mesajı 01-01-1970 03:00 Yerel Seçim-Mizah 01-01-1970 03:00 Katliamın izahı olmaz! 01-01-1970 03:00 Malatya’da Siyaset 01-01-1970 03:00 2009'da Yeni Şehitler Olmasın 01-01-1970 03:00 Nerede o müslümanlar... 01-01-1970 03:00 Çocuğunuzu okula hazırlıyor musunuz? 01-01-1970 03:00 Ağrıyan Kalbim Kitabımın Açmış Olduğu Sözler 01-01-1970 03:00 Maşallah 01-01-1970 03:00 Koşun Koşun Vali Gelmiş 01-01-1970 03:00 Hüzün Dolu Gül Yüzler 01-01-1970 03:00