Sudan; 2003 yılında başlayan, 300 bine aşkın insanın hayatını kaybettiği, milyonlarca insanın göç etmek zorunda kaldığı iç çatışmanın tarafı olan silahlı gruplar ile 3 Ekim 2020 tarihinde barış anlaşması imzaladı. Çatışmanın ana sebepleri siyasal pozisyonlara göre değişkenlik gösterse de genel anlamıyla; siyasal katılım sorunu, demokratik hakların sınırlandırılması, gelir adaletsizliği ve etnik ayrımcılık gibi başlıklardan oluşuyor. Çatışmanın sebepleri önemli olmakla birlikte, 3 ay kadar önce imzalanan barış anlaşmasına ve bu anlaşmanın temel özelliklerine odaklanmak daha yararlı olur. Çünkü bu konular, benzer çatışmaların çözümüne örneklik etmesi açısında önemli.
Yabancı Ülkelerin Müdahalesi Meselesi
Çatışmaların yaşandığı bölgelerde ortaya çıkan temel tartışmalardan birisi, farklı ülkelerin müdahalesine ilişkin değerlendirmelerdir. Sudan’ın yaşadığı çatışmaları ve barış sürecini yerinde incelerken karşılaştığım temel meselelerden birisi de buydu. Bu tür değerlendirmeler büyük oranda doğrudur. Çünkü sorun yaşayan ülkelerin siyasal, ekonomik, toplumsal ve askeri yapıları bu tür dış müdahaleleri boşa çıkaracak güçte değil. O zaman da geriye birilerini suçlu/sorumlu olarak ilan etmek ve bunu kullanarak ülke içinde toplumun bir kesimini yanına çekmek kalıyor. Ama bu durum, var olan sorunu çözmüyor, tam tersi salt bunun üzerinde durmak çözümü imkânsız kılıyor. Çünkü ilgili problemin yaşandığı devlet kendi sorumluluğunu ve hatalarını görmezden geliyor. Yapması gerekenleri yapmaktan özenle kaçınıyor. Bunlar ise yabancı ülkelerin müdahalelerinin tahmin edilenden daha fazla karşılık bulmasına neden oluyor.
Bahsettiğimiz durumu anlamak için özellikle geri kalmış ve çatışma sarmalında olan ülkelere bakmak yeterli olur. Bu ülkelerden birisi de Sudan. 30 yıla yakın bir süre ülkeyi tek başına yöneten bir lider var ve onlarca yıl Güney Sudan’da iç savaş ve sonrasında Darfur, Güney Kurdufan ve Mavi Nil eyaletlerinde ortaya çıkan çatışmalar yaşanmış. Bu iki farklı çatışmanın temel nedenlerini; demokratik süreçlerin işletilmemesi, vatandaş tercihlerinin dikkate alınmaması, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapılması ve halkın yoksulluğa mahkûm edilmesi olarak ifade edebiliriz. Bu çatışmaların ilkinde ülkenin bir kısmı koparılmış ve ayrı bir devlet kurulmuş. İkincisinde ise yönetim kadroları değiştiği için (şimdilik) barış imzalanmış. Benzer konumda olan ülke sayısı azımsanmayacak kadar çok. Bu noktada üzerinde durulması gereken konu, bu durumun nasıl yönetilebileceğidir.
Aslında herkes bu tür soruların cevabını gayet iyi biliyor. Çatışmaların yaşandığı ülkeleri yönetenler, soruna neden olan sebepleri ortadan kaldırmak için bir çaba gösterseler, yabancıların etkilerinin ve müdahalelerinin sonuç alması çok zorlaşır. Kendi içinde konsolidasyonu sağlamış bir devlet yapısı oluşturulsa, toplumsal kesimler ile devlet arasındaki problemler ve sorunlar çözülse, bireysel/toplumsal demokratik hak talepleri karşılansa, toplumsal barış tesis edilse ve vatandaşlar arasında ayrımcılık yapılmasa dışarıdan müdahale imkansızlaşır. Bu yapılanlara rağmen bir müdahale gerçekleşse bile devlet içinde ve devlet ile toplum arasında konsolidasyon sağlandığı için müdahalelerin etkisi oldukça düşük olur. Bu ise rahatlıkla yönetilebilir. Dolayısıyla asıl olan, yabancı müdahalesinden yakınmak değil, yabancıların müdahalesini mümkün kılan koşulları ortadan kaldırmaktır.
Sudan Barışının Önemli Noktaları
Var olan risklere rağmen imzalanan Sudan barışı, birkaç noktada çatışma çözümü süreçlerine ve çalışmalarına örneklik oluşturma özelliğine sahip. Bunları aşağıdaki şekilde somutlaştırmak mümkün.
Sudan Barışının Geleceği
Öncelikle, Sudan’ın imzaladığı anlaşmanın ve anlaşmaya giden sürecin, çatışma çözümü teorilerini alt üst ettiğini ve yeni bir örneklik oluşturduğunu söylemek gerekir. Çatışma çözümü teorilerinin standart önermelerini boşa çıkaran bir sonuç üreten Sudan örneği, çözüm için asıl önemli olanın, siyasal kararlılık ve siyasal koşullar olduğunu ortaya koydu. Bu iki temel koşul varsa, çözüm mümkün olabiliyor. Dolayısıyla asıl olan, çatışma çözümünün temeli olduğu söylenen kimi maddeleri sıralamak ve buradan hareketle yapılacaklar listesi hazırlamak değil. Asıl olan; siyasal koşullar ve siyasal kararlılıktır. Sudan’da; el-Beşir devrildi, siyasal koşullar değişti, yeni yönetim ise çözüm konusunda ihtiyaç olan siyasal kararlılığı sergiledi ve bu sonuç ortaya çıktı. Belki, yeni yönetimin siyasal kararlılığını etkileyen faktörlerin neler olduğu sorgulanabilir. Bu ise (zaten) süreç içinde ortaya çıkar.
Afrika’nın önemli ülkelerinden birisi olan Sudan’ın imzaladığı barışın nereye evrileceği ve ülkeye barış getirip getirmeyeceği süreç içinde görülecek. Ancak bu tür barış süreçlerinin yönünü etkileyecek bazı faktörler var.
Bu faktörleri, şu şekilde özetlemek mümkün;
Bu koşullar sağlanırsa barışın kalıcı olması mümkündür. Bu koşullar sağlanmazsa farklı sorunların ortaya çıkma olasılığı varlığını korur. Yukarıda dile getirdiğimiz genel ilkelerin yanı sıra, barış anlaşmasının oldukça detaylı hazırlanmış olması da sorun çıkarma kapasitesine sahip. Bu denli bir detaylı metin ilk bakışta olumlu gibi görünebilir. Ancak bunun kimi riskleri barındırdığını söylemek de mümkün. Özellikle eyaletler arasında ortaya çıkan kimi uygulama farklılıklarının süreç içinde yeni çatışmaları tetikleme olasılığını akılda tutmak lazım.
Her şeye rağmen barışın imzalanmış olması ve silahlı örgütlerin şiddet yerine siyaset yolunu tercih etmiş olmaları çok kıymetli. Umarım Sudan halkı hak ettiği barışa ulaşır.
https://www.perspektif.online/sudan-catismayi-bitirmede-bir-alternatif/