Ölüm bahar mevsimi geldiğinde, hele bir de ölen çocuk ise daha bir derindir acısı.
Ortadoğu’da can dediğimiz şey bir istatistik. Ölüm sıradan, intihar bombacıları insanı şaşırtmayan, bombalanan düğünlerde halay çekerken ölen insanların yası bile tutulmayan bir coğrafya orası.
Moskova’da bir metro istasyonuna yapılan saldırı günlerce manşetlerde yer alırken, Bağdat’ta bir cami önünde yirmi beş kişinin katledilmesi veya Yemen’de onlarca insanın öldürülmesi haber değeri bile taşımıyor.
Ancak bir bahar günü yan yana dizilmiş çıplak çocuk cesetleri uyandırabiliyor insanların ölmüş kalplerini. Ortadoğu’da insan yaşadığını fark etmek için bu fotoğraflar mı lazımdı?
“Hristiyan Batı gavur oğlu gavur” diyelim.
“Batı gözünü kapadı silah sattı” diyelim.
“Batı bunları kandırdı birbirine düşürdü” diyelim.
Nasıl olsa beyin denen organın en çok mazeret üretmekte kullanıldığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Her şeye bin bir mazeretimiz var. Hazır dış mihraklar varken niye üstlenelim ki hatalarımızı. Ne olduğunu kimsenin tam bilemediği, sisli puslu hazır bir mazeretimiz var nasıl olsa “Dış mihrak” denen çok dişli canavar bu.
Şu bir gerçek ki: Mazeret üreterek bir meseleye çözüm bulmak mümkün değildir. Olan biteni bin bir dereden su getirip izaha çalışmak, en sonunda köşeye sıkışınca, “kader- nasip” diyerek işin içinden çıkmak çok tercih edilse de bir çözüm getirmiyor.
“Kader-kısmet” dedikçe, ölü sayısı azalmıyor, zulüm durmuyor.
Meselenin özünün, yeterince çalışmamak olduğunu, tüm problemlerin cehaletten kaynaklandığını, aslında işin kökeninde makam hırsı ve aç gözlülük olduğunu göremeyecek kadar kör mü olduk?
Kendi hatalarımıza gözlerimizi kapatıp, başkalarının hatalarına büyüteçle bakmak bugüne kadar bize fayda vermedi. Cehalete gözümüzü kapatmak, cehaletimizi gidermedi.
İslam dünyası, bilime yönelmedikçe, sorgulamadıkça, okumadıkça karanlıkta kalmaya mahkumdur. Bu bir yasadır, insanın inancına göre değişmez. Muska yazarak ilerlemiş, tılsımla büyüyle medeniyet kurmuş bir toplumu tarih yazmamıştır. Medeniyetler yüzünü bilime yöneltmişlere mahsustur.
Okumaktan çok TV izleyen, bilimden sanattan çok, mahallede kim ne yapmış, kim kime ne demişi merak eden, hayatı sorgulamayan, kendi kutsal kitabını bile okumayan, kolaylıkla yönlendirilip kandırılabilen bir topluluğun üzerine sırf “Dinimiz İslam” dedikleri için rahmet yağacağını mı sanıyorsunuz?
Böyle düşünüyorsa İslam dünyası, daha çok çocuk cesedi görür bahar gününde…