Röportaj
Giriş Tarihi : 09-08-2013 13:20   Güncelleme : 09-08-2013 13:20

'Anadilde eğitim şart ama...'

Yüksekova haber,Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Kadri Yıldırım'la keyifli bir röportaj yaptı.

'Anadilde eğitim şart ama...'

Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Kadri Yıldırım'la, geçtiğimiz aylarda ilk mezunlarını veren Kürtçe Öğretmenliği Yüksek Lisans Programı ve mezun olan ilk öğrencileri, anadilde eğitim ve bir Kürtçe üzerine keyifli bir röportaj yaptık. 

Artuklu Üniversitesi olarak zorlu bir eğitim döneminden sonra ilk Kürtçe öğretmen adaylarını görkemli bir törenle mezun ettiniz. Siz ve emektar hocalarınız bunun haklı gururunu yaşıyorsunuz. Bize bu konudaki duygularınızı aktarır mısınız?

O günkü mezuniyet töreni bir devlet tarafından uzun yıllar yasaklanan  ve akıl almaz yöntemlerle asimile edilip yok edilmeye çalışılan bir  dilin görkemli bir şahlanışıydı. Sadece Türkiye tarihinde değil, dünya tarihinde bile beş yüz kişilik pırıl pırıl bir Kürt genç kuşağının kendi anadilleriyle yüksek lisans yapıp mezun oldukları başka bir örnek yoktur. O mezuniyet törenine şahit olanların gördükleri karşısında sevinç göz yaşlarını dökmeleri, bağrışmaları, zılgıtları, yaşananları kamera ve cep telefonlarına kaydetmek için sıra kapma yarışına girmeleri tam bir duygu atmosferini oluşturmuştu. Mezuniyet törenine kucaklarında bir kısmı bu eğitim süresi içerisinde doğan çocuklarıyla katılan öğretmen adaylarımızın oluşturdukları tablo görülmeye değerdi. Birinciye belgesini veren büyük usta gazeteci Cengiz ÇANDAR’ın kendi çabalarıyla yaptığı Kürtçe konuşması ile kalbi orada her zamankinden daha farklı attığını hissettiğim şair gazeteci Bejan MATUR hanımefendinin ikinciye belgesini verirken konuşmasını Kürtçe yapabilecek kadar bu dili bilmeyişinden dolayı dile getirdiği samimiyet ve duygu dolu konuşması ayrı bir anekdot olarak hatıralardan çıkmayacak gibidir. Oral ÇALIŞLAR beyefendinin nereden nereye gelindiğiyle ilgili veciz konuşması da öyle. Kısacası herkes kendini bir Kürdoloji karnavalında hissediyordu ve bunun haklı gururunu yaşıyordu.

Başbakan Erdoğan’ın geçen yılki açıklamalarından sonra Kürtçe okullara girmeye başladı. Bu dersi verecek Kürtçe öğretmeni yetiştirme ve ders kitaplarının hazırlanmasında aktif rol aldınız. Tabi bu süreçte bazı sorunlar yaşadınız; bu konuda biraz bilgi verir misiniz?

 

Muhalif Kürt Siyaseti şu söylemlerde bulundular: “Bunlar devletin ekmeğine yağ sürüyorlar; devlet bunları devreye koyarak Kürtlerin anadille eğitim talebini erteleyip Kürtleri oyalıyorlar; bu iktidar tarafından atanan bu üniversite rektörleri ve idarecileri tek tipçi zihniyete sahip öğrenci ve öğretim elemanı alarak bizi tasfiye etme amacını güdüyorlar”. Özellikle Kurdî-Der kendine yakın yetişmiş elemanlarını bize gelmemeleri yönünde uyarıyor ve gelmek isteyenleri adeta aforoz ediyordu. Kürt siyaseti geçen yıl yürürlüğe giren seçmeli Kürtçe dersini protesto ve boykot etti. Bu boykot etkisini gösterdi ve bu dersi tercih edenlerin sayısı yirmi bin küsurda kaldı. En az tercih eden il Diyarbakır oldu. Oysa normal şartlarda en çok tercih eden ilin bu olması beklenirdi ve sadece bu ilde yirmi binin üstünde bir tercih sayısının ortaya çıkması gerekirdi.
 

ALEVİLERİ ALIP ARTUKLU’YU TUNCELİLEŞTİRİYOR”

Başka bazı cenahlar da bizi tarassud ederek şöyle bir tavır sergilediler:  Hele bakalım bunlar nasıl öğrenci alıyorlar? Güvenlik soruşturması yapıyorlar mı? Sabıka kaydı istiyorlar mı?  Ellerine tutuşturduğumuz veya kendilerine faksladığımız isim listeleri doğrultusunda mı bu alımları yapıyorlar, yoksa bu dile emek verip sınavlarda kendi hakkıyla geçenleri mi alıyorlar? Klasik devlet akliyesine uymayan, derinlerin hoşnut olmadığı açıklamalar yapan idarecileri var mıdır yok mudur? Varsa bunlara nasıl bir ceza verelim? Nasıl hizaya getirelim? Bunları onlara reva görürken nelerle itham edelim? Ve yaygarayı kopardılar: “Bunların aldıkları 500 kişiden 480’i PKK’li; Kadri Hoca medrese ve ilahiyat menşeli olmasına rağmen sorumlu olduğu birimlere Alevileri alıp Artuklu’yu Tuncelileştiriyor”. Ondan sonra gelsin soruşturmalar, gitsin ifade almalar, karalamalar, hedef göstermeler, kendilerine göre “iyi Kürtler”le işbirliği yapılarak  devreye konulmaya çalışılan yetki kısıtlamaları ve iç darbeyle tasfiye girişimleri, bir taşla iki kuşu vurma bağlamında sayın rektörümüz üzerinde oynanmak istenen oyunlar …

Biz ise Kürdolojiyi Kürt halkının bir emaneti ve kazanımı olarak kabul ettik ve bu emanete ihanet etmemek için  bu çatışmalı süreçte şu veya bu kesimin emir kulları gibi hareket etmedik. Objektif ve akademik duruşlar sergilemeyi tercih ettik. Devlete ve onun muhaliflerine bir lakabı da Saidê Kurdî olan Said Nursî’nin yaklaşımıyla yaklaştık. Zira bu büyük insan kendi dönemindeki yönetimlere ve muhalefetlerine karşı halkın bakış açılarını formülize ederken bunu Kürdistan’da bir ağaya yönelik “Haydar Ağa” ve “Haydo” hitaplarıyla karşılaştırıyor ve şöyle diyor: “Bizden kimileri ille de Haydar Ağa; kimileri de Haydo diyor; ben ise Haydar diyorum”! Biz de bu çatışmalı süreçte “Haydar Ağa” ile “Haydo” arasında “Haydar”warî hareket etmeye çalıştık; sadece akademik ve objektif bir etik doğrultusunda hareket ettik; kapıyı özellikle kimseye kapatmadık ve özellikle kimseye de açmadık. Sınav ve değerlendirmeler sonucunda bu kapıdan içeri girmeye hak kazananlar girdiler, hak etmeyenler girmediler.

Bu objektif ve özgün duruşu bugüne kadar sürdürmemizde kazanan biz olduk. Sayın Başbakan dört ay önce Mardin’e geldiğinde halka hitaben yaptığı konuşmada “bugün Artuklu Universitesi Kürdoloji biriminde yapılanlar tek başına bir devrim niteliğindedir” demesi ve bazı  BDP milletvekillerinin mecliste “Artuklu Kürdoloji birimi doğru şeyler yaptığı için üzerlerine gidiliyor” demeleri bizim doğru yolda ilerlediğimizin göstergeleridir.

Bu duruş yurt içinde ve yurt dışında bize yönelik teveccühün her geçen gün daha da artmasını sağlamaktadır. Bünyelerinde Kürt dili bölümlerini barındıran paydaş bölge üniversiteleri ciddi bir öğretim üyesi krizi ile boğuşurken biz dışarıya öğretim elemanı gönderecek kadar nitelik ve nicelik yönünden zengin bir kadroya sahibiz. 20 kişiyi aşkın kadromuz içerisinde 3 profesör, 1 doçent, 6 yardımcı doçent ve 10’un üzerinde öğretim görevlisi bulunmaktadır. Bunlardan her biri en az üç dil bilmektedir. Üçten fazla dil bilenler de vardır. Bu güçlü kadromuzla bu yıl açtığımız ve müracaatları devam eden Tezli Yüksek Lisans Programı ile 250 kişilik Kürtçe Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans Programı için hazırlıklarımız tüm hızıyla devam ediyor.

Kadro ve yayınlarımız açısından eriştiğimiz noktayı gören YÖK, enstitümüzün Kürt Dili ve Kültürü Bölümüne 10 ÖYP araştırma görevlisi kadrosu tahsis etmek suretiyle önemli bir jest yaptı. Böylece Eylül 2013’te on kişilik bir araştırma görevlisi de mevcut kadromuza dahil olacak ve kadro sayımız 30’u aşacaktır. Ayrıca müracaat ettiğimiz doktora programı için de şartlarımız fazlasıyla tutmaktadır; dolayısıyla bu yıl doktora öğrencisi almak için de YÖK’ten olumlu cevap beklemekteyiz. Umarım hayal kırklığına uğramayız. Milli Eğitim Bakanlığı ile vardığımız yazılı mutabakata göre Seçmeli Kürtçe Dersi için ders kitaplarını hazırlamaya devam ediyoruz. Yani sancılı ve entrika dolu bir süreçten sonra şu anda tam bir olgunlaşma ve ilerleme sürecini yaşıyoruz.

“KÜRDOLOJİ DE TÜRKOLOJİ DE BARIŞ SÜRECİNE BAĞLI”

Peki bugün itibariyle Türkiye’de başlayan barış süreciyle bir normalleşme yaşanırken Kürtçe öğretmen adaylarına verilen sözler tutulacak mı? Bugün sanırım Kürtçe öğretmen adaylarının atanması konusunda bir ara formül bulundu. Fakat kendilerine verilen formasyon sözünün tutulup tutulmayacağı hâlâ bir muamma. Bize Kürtçe öğretmen adaylarının isteklerinden ve son durumdan bahsedebilir misiniz?

İsterseniz önce barış süreciyle başlayalım: Bilindiği gibi birkaç aydır sürmekte olan bu sürecin oluşturduğu olumlu atmosfer her alanda kendini hissettirmektedir. Bakın bu süre zarfında ne bir asker cenazesi ne de bir PKK’linin cenazesi kalktı. Ne asker cephesinde “şehitler ölmez!” sloganı atıldı, ne de PKK cephesinde aynı anlamda Kürtçe “şehîd namirin!” sloganı duyuldu. Öncelikle ülkeyi böyle bir olumlu atmosfere sokan sayın Başbakana ve BDP’nin sayın yetkililerine teşekkür etmek gerekir. Bir iktidar ve muhalefet partisinin ülke barışının geleceğini her türlü siyasi mülahazanın ötesinde tutması ve bir yönüyle siyasi geleceği üzerinde kumar oynaması o kadar kolay bir şey değildir. Mezuniyet törenindeki konuşmamda da dikkat çektiğim gibi bu süreç Kürdoloji ile de yakından alakalıdır ve “Allah korusun süreç başarıyla sonuçlanmayıp yeniden bir çatışma sürecine girilirse ortalıkta ne Kürdoloji kalır ne Türkoloji!”

“FORMASYON VERMEYE ÇALIŞACAĞIZ”

Sorunuzun öbür şıklarına gelince: Bilindiği gibi biz geçen yıl yetkilerin bize “alabildiğiniz kadar öğretmen adaylarını alın ve bunlardan formasyonu olmayanlara formasyon verilmesini sağlayacağız” demeleri üzerine  Eylül ayında yarısı birinci öğretim, yarısı da ikinci öğretim olmak üzere toplam 500 aday aldık. Ancak yarısı iptal edildi. Fakat biz bu iptalden dolayı mağdur edilen adaylarımızı Şubat ayında aldık ve yoğunlaştırılmış yaz programıyla arkadaşlarına yetiştirip mağduriyetlerini giderdik. Formasyona gelince: Geçen yıl YÖK eğitim bilimleri alanında bir öğretim üyesi eksikliğini gerekçe göstererek talebimizi reddetti. Ondan sonra anılan bölüme üç öğretim üyesini alarak şu anda artı ikiye geçtik ve müracaatımızı yeniden yaptık. Bu ay içinde muhtemelen belli olacak. Onay verilir verilmez adaylarımızdan formasyonu olmayanlara yoğunlaştırılmış bir formasyon eğitimi vererek bu mağduriyeti de gidermek için elimizden geleni yapacağız. YÖK’ün başka bazı formaliteleri ileri sürerek bizi ve adaylarımızı bu kez hayal kırıklığına uğratmamalarını umuyoruz.

kadriyildirimicc.jpg

“KÜRTÇE ÖĞRETMENLERİ GÖREV ALACAK”

Adaylarımızın atanma formülü hakkında Milli Eğitim Bakanı Sn. Nabi AVCI ile yaklaşık iki saat süren bir görüşme yaptığım doğrudur.  AKP ve BDP’den birer milletvekilimiz ve Talim Terbiye Kurulu Başkanımızın da hazır olduğu bu görüşmede mezun edeceğimiz 500 öğretmen adayımızın nasıl istihdam edileceğini görüştük. Alternatiflerden biri olarak düşünülen “ders ücreti karşılığı” istihdam formülünün kabul edilemez olduğunu arz ettik. Kendileri de bize hak verdiler ve şöyle dediler:

“Milli Eğitim mevzuatında şimdilik hiçbir seçmeli ders için norm kadro mevcut değildir. Tüm bu dersler işin ehli olan ve dışarıdan ders ücreti karşılığı giren elemanlar tarafından verilmektedir. Fakat Kürtçe için istisnaî bir formül olarak maaşlı olarak “ücretli öğretmenlik” uygulamasına gideceğiz. Bunun için de kaç kişinin kaç ilde kaç okulda bu dersi tercih ettiklerinin istatistiğini çıkaracağız ve buna göre öğretmen adaylarımızı o illerin emrine vereceğiz. İl Milli Eğitim Müdürleri bu adaylarımızı aylıklı ücretli öğretmen olarak illeri bünyesindeki ilgili okullarda görevlendirecekler” 

Sayın bakanımızın tüm seçmeli dersler içerisinde sadece Kürtçe için ifade ettiği bu sözleri bir teminat olarak algılamak istiyorum. Hep birlikte bunun takipçisi olacağız ve kaç kez gerekirse sayın bakanımızdan tekrar randevu talep edeceğiz, ileriki yıldan itibaren kesin bir kadro formülü bulununcaya kadar öğretmen adaylarımızın ders ücreti karşılığı değil, maaş karşılığı kadrolu olarak istihdam edilmelerinin bir an önce gerçekleşmesi için kapılarını hep aşındıracağız. Basınımızdan ve genel anlamda medyamızdan bize bu yönde destek çıkmalarını önemle bekliyoruz.

“ANADİLDE EĞİTİM ŞART AMA”

Türkiye’de Kürtçenin geleceğini belirleyecek olan şey, Kürtçenin eğitimde kullanılıp kullanılmayacağıdır. Siz Kürtçenin geleceğini Türkiye’de nasıl görüyorsunuz? Bu minvalde Kürtçe öğretmen adaylarının rolü ne olacaktır?

Kürtçenin eğitimde kullanılmasının iki yolu vardır: Seçmeli ders, anadille eğitim. En az otuz milyon insanın gecikmiş anadille eğitim hakkı dururken seçmeli ders uygulamasını davul zurnayla karşılamanın ve göbek atmanın gereği yok. Fakat seçmeli adımın nihai adım olan anadille eğitime götüren bir hazırlık aşaması olarak değerlendirilebileceğini düşündüğümüzde bunun küçümsenmemesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü şu anda anadille eğitim kararı yasal olarak çıksa bile, hem ders materyali hem de bu materyali okutacak donanımlı öğretmen kadrosu açısından altyapı müsait değildir. Evet bu karar bize göre anayasal bir düzenlemeyle hemen alınmalı, fakat uygulamaya kademeli olarak geçilmelidir. Örneğin ilk üç yıl ilköğretimin alt yapısı tamamlanır ve hemen başlanır; sonraki üç yılda orta öğretim-lise için alt yapı tamamlanır ve hemen başlanır; dört yıl da yüksek öğretimin alt yapısı hazırlanır ve hemen uygulamaya geçilebilir. Ayrıca seçmeli dersin 5. sınıftan başlatılmasını ve her yıl bir sınıfın devreye sokularak ancak dört yıl sonra sadece ortaokulu kapsayacak olmasını 26 yıllık bir eğitimci olarak pedagojk bulmuyorum. Zira:

1) İlkokulu kapsayan ve dil öğrenmede ilk ve en önemli aşamayı oluşturan ilk 4 yılda kendi anadiliyle tanışması gerekirken, dört yıl sonra bununla karşılaşması onda öze dönüş duygusunu zayıflatmakta ve özgüvenini sarsmaktadır.

2) Ortaokulda da her yılının sadece bir sınıfının devreye sokulması, 8. sınıfa gelinceye kadar binlerce öğrencinin bu haktan yoksun kalmasını beraberinde getirmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı ile geçen yıl yaptığımız protokol gereği iki ayda tamamlamamız istenen 5. sınıf ders kitabını daha iki ay tam dolmadan üstelik Kurmancî ve Zazakî olmak üzere iki yönlü hazırladık. Bu yıl da yine önümüzdeki iki sıcak ayda, yani Temmuz ve Ağustos aylarında 6. sınıf kitabını hazırlayıp bu Eylüle yetiştireceğiz. Eylül 2014 yılına da da 7. ve 8. sınıfların ders kitaplarını yetiştireceğiz; böylece ortaokul kısmının tüm sınıflarının Kürtçe ders kitapları tamamlanmış olacak. 

mardinartukluuniversitesi.jpg

Hocam şimdi de bu dersleri verecek ilk Kürtçe öğretmen adaylarına gelirsek…

Biz bu ders kitaplarını okutacak 500 Öğretmen adayını yüksek lisans programı çerçevesinde bir yıl eğittik, Kürt dili, edebiyatı ve kültürü açısından donanımlı hâle getirdik ve 30. 06. 2013 tarihi itibariyle bunları mezun ettik. Bunlar bir yandan seçmeli dersin öğreticiliğini yaparken, öte yandan anadille eğitime geçildiğinde bunlar ve onlara eklenecek olan yüzlerce diğer meslektaşları bu eğitimin de vazgeçilmez unsurları olacaktır.

Bu arada edindiğimiz bilgilere göre seçmeli Kürtçe dersi ilkokulu kapsayan ilk 4 sınıfa ve liseyi kapsayan son 4 sınıfa da konulacaktır. Dolayısıyla anadille eğitim için altyapı biraz daha ivme kazanacak ve bu bağlamda hem mezun ettiğimiz hem de edeceğimiz yüzlerce ve binlerce öğretmene daha çok ihtiyaç duyulacaktır.

Devlet okullarının yanı sıra, yasal ve anayasal değişikliklerden sonra kurulacak olan özel ilköğretim, ortaokul, lise ve üniversitelerde Kürdoloji alanında eğitimli elemanların istihdamı öncelikli olacaktır. Diyarbakır’da kurulan Özel Selahaddin Eyyûbî Üniversitesi ile çok yakında kurulacak olan Özel Mezopotamya Üniversitesi (ki mütevelli heyetinde ve dil-edebiyat komisyonunda ben de varım) uygulamayı düşündükleri iki dilli eğitim modeli için daha şimdiden kaliteli Kürtçe öğretim elemanlarını temin etme arayışlarına girmişlerdir. Bu üniversiteleri başka özel üniversiteler takip edecek ve nitelikli eleman ihtiyacı gittikçe artacaktır.

KÜRDİSTAN EĞİTİM BAKANI’NDAN ÇAĞRI

Artuklu Üniversitesi Kürdoloji Biriminin yerel ve evrensel anlamda nitelikli çalışmaları görülüyor. Daha birkaç gün önce Polonya’nın Jagilellonian Üniversitesi akademisyenlerinin Kürtçe konusunda işbirliği için sizi ziyaretlerine şahit olduk. Avrupa ve Irak Kürdistanı’ndaki Kürdoloji Bölümleriyle işbirliğiniz ne düzeydedir?

Şimdiye kadar Avrupa ve Irak Kürdistanı’ndaki Kürdoloji Bölümleriyle birçok işbirliği ve ikili antlaşmalarımız oldu. Bu doğrultuda Duhok Üniversitesi’nin Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan ve bir kısmı orada hocalık yapan sekiz eleman bizde tezli yüksek lisans eğitimi alıyorlar ve eğitimlerini Celadet Bedirxan’ın öncülüğünde son şeklini alan Latin Kürt Alfabesi ile alıyorlar. Bundan daha büyük bir mutluluk olur mu? Mezuniyet törenimize katılan Bölgesel Kürt Hükümetinin Eğitim Bakanı sayın İsmet Halid, Başûr’da açacakları dört araştırma enstitüsünde yüzlerce mezunumuza yer vereceğini ve en iyi şekilde ağırlayıp değerlendireceklerini ifade etti. 

Başta İngiltere Exeter Üniversitesi olmak üzere Avrupa Üniversiteleri Kürdoloji Bölümleriyle ilişki ve antlaşmalarımız devam ediyor. Ancak bu üniversitelerden en önemli farkımız onların hem derslerini İngilizce veya başka bir batı dilinde alıp verirken ve tezlerini de bu dillerden biriyle hazırlarken bizim hem derslerimizi kendi anadilimizle alıp vermemiz hem de tezlerimizi kendi anadilimizle hazırlamamızdır. Şimdiye kadar bu şekilde hazırlanmış yedi sekiz tezimiz YÖK’ün arşivine girmiştir ki, bu da Türkiye tarihinde bir ilktir. Polonya’nın Jagilellonian Üniversitesi akademisyenleri beni ziyaretlerinde bizden Kürtçe ders verecek hoca talebinde bulundular. Çünkü onlar da eğitsel çalışmalarını ve derslerini Kürtçe değil, kendi dilleriyle yapıyorlar. Bunun için biz onların bu isteklerine olumlu cevap verdik ve imzalanacak bir protokol ile onların bu taleplerini karşılayacağız.

“KURDÎ HÎN BİBİN, HÎN BİKİN”

Artuklu Üniversitesi Kürdoloji Biriminin çabalarından dolayı olsa gerek bu birimin HAWAR Ekolüne benzer bir ekolü çıkarıp çıkarmayacağı tartışması da var. Bu anlamda bize enstitünüzün ve öğretim elemanlarınızın çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

Birimimizin misyon ve vizyonunun Rahmetli Celadet Bedirxan’ın, Osman Sebrî, Cîgerxwîn, Qedrîcan ve diğer bazı yetkin Kürt şahsiyetleriyle oluşturduğu Hawar Ekolüyle birlikte anılması bizim için bir onurdur. Bir yandan klasiklerimizden beslenip bunları yeni bir yorumla Kürt halkına sunan, öte yandan yönlerini Kürt dilini modernize etmeye çevirip hem gramer ve terminoloji hem de sözlük alanında bunu üstün bir başarı ile gerçekleştiren bu ekolün yaktığı bu ışık her zaman bizim pusulamız olacaktır. Bugün öğretim elemanlarımız bu ekolün mimarı olan ve Kürtlere hitaben  “hîn bibin, hîn bibin, hîn bibin!”  (öğrenin, öğrenin, öğrenin!); “hîn bikin, hîn bikin, hîn bikin!” (öğretin, öğretin, öğretin!) diyen Celadet Bedirxan’ın bize hediye ettiği Latin Kürt Alfabesiyle aşağıdaki derslerini veriyorlar, öğrencileri bu alfabeyle şu dersleri öğreniyorlar ve tezlerini bu alfabeyle hazırlıyorlar:

1) Kürt Lehçeleri ve Karşılaştırmalı Dilbilgisi

2) İmla

3) Klasik Kürt Edebiyatı

4) Modern Kürt Edebiyatı

5) Kürt Halk Edebiyatı ve Kürt Folklorü

6) Eski İranî Diller

7) Dil Öğretme ve Öğrenme Teaknikleri

8) Leksikoloji ve Paleografya

9) Terminoloji

10) Kürt Tarihi

Öğretim elemanlarımız adı geçen derslerin ders kitaplarını ekip olarak kendileri hazırlayıp bastırıyorlar. Bunların bir kısmı şimdiye kadar ders notları şeklinde istifadeye sunulurken bunlar Eylül ayında basılmış kitap olarak ortaya çıkacak ve Hawar ekolünün ruhunu şad edeceklerdir.

basliksiz-7.jpg

“ZAZAKÎ,  KÜRTÇENİN BİR LEHÇEDİR”

Peki Artuklu Üniversitesi Kürdoloji Bölümünün Tunceli, Dicle, Muş ve Bingöl’deki Kürt Dili bölümleriyle ilişkisi nasıldır? Kürçe öğretmen adaylarının sıkıntılarına çözüm bulma noktasında siz uğraşırken onları sizin yanınızda göremiyoruz. Yine Kürtçenin lehçeleri üzerinde yapılan tartışmalarda Bingöl Üniversitesi’nin duruşu ortada. Bu durumun Kürtçe ve Kürtçe öğretmen adaylarına etkisini anlatır mısınız?

Adı geçen üniversitelerle ilişkimizin arzulanan seviyede olduğu söylenemez. Bunların Kürtçe öğretmen adaylarının sıkıntılarına çözüm bulma noktasında bizim yanımızda görünmemelerinin nedenini onlara sormanız lazım. Ne cevap vereceklerini ben de merak ediyorum.

Kürtçenin lehçeleri üzerinde yapılan tartışmalar bağlamında Zazaca ile ilgili görüş ve tavrımız ilk günden beri bellidir. Biz yüz yıllar önce yazılan Ortaçağ Arap ve Fars kaynaklarından günümüze kadar uzanan geniş bir yelpazede ele alındığı şekliyle Kurmanc, Soran, Goran ve Lorlar gibi Zazaları da  kadim Kürt halkının bir kolu olarak, Zazacayı da tıpkı Kurmancî, Soranî, Goranî ve Lorî gibi kadim Kurdînin bir lehçesi olarak kabul ediyoruz. Bunun aksini iddia edenlerin ileri sürdükleri deliller ise ağırlıklı olarak 20. yüzyılda ortaya atılan ve büyük bir kısmı Alman Ekolü etrafında şekillenen marjinal argümanlardır. Bu argümanlar Kürt sorununa bütüncül bir çözüm bulmak yerine Kürtleri bölerek sorunu daha da çözümsüzlüğe sevk eden eski derin devlet akliyesinin geliştirdiği argümanlardır. Zaza kardeşlerimizin bu konuda uyanık olduklarından, bu oyuna gelmeyeceklerinden, iyi niyetle bu argümanlara sahip çıkanların da yakında bu oyunların farkına varacaklarından eminim.

Zazakînin Kürtçenin bir lehçesi olup olmadığı konusunda somut veriler var. Zaten genel kanı, Zazakîyi Kürtçe genel dilden koparmaya çalışanların siyasi davrandıkları yönünde. Bu anlamda siz bir bilim adamı olarak bize somut bilimsel veri verebilir misiniz?

Tabii ki verebiliriz. Bu konuyla ilgili olarak Ortaçağdan günümüze Zazaların Kürtlüğünü ve Zazakînin Kürdîliğini işleyen bazı kaynakları burada özet olarak vermemiz bile sanırım duruma netlik kazandıracaktır: Yakût Hamevî (1168-1229) ve “Mu’cemu’l-Buldan” Adlı Eseri Kürt aşiretlerinin içinde Zazaları da sayar. Evliya Çelebi “Seyahatname”sinde Zazaları açık bir şekilde “Ekrad-ı Zaza”  (Zaza Kürler veya Kürt Zazalar) olarak kaydederek şunları söylemektedir: “Evvela Ekrad-ı Zaza ve İzolî ve Yezîdî ve Kîkî…”. Yine Evliya Çelebi Kürtçenin lehçelerinden bahsederken Zazacayı da buna dahil eder. 1900’lerin başında çıkan Salname-i Vilayet-i Bitlis (Bitlis Vilayeti Salnamesi)’te Çapakçur ve Palu’da yaşayan Zazaların konuştukları lehçe için “Kürtçeden muharref Zazaca”  (Kürtçenin değişiklik geçirmiş bir versiyonu) ifadesi kullanılır. Ahmedê Xasî’nin yazdığı Zazaca Mevlide Mevlid-i Kirdî” (Kürtçe Mevlid) demesi ve Bunun 1899 Yılında Basıldığı Diyarbakır Litografya Matbaası’nda Kürtçe Olarak Tescil Edilmesi de buna delildir. Bunların yanında Atatürk 21.08.1919 tarihli telgrafında ve Ziya Gökalp’ın “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler” kitabında Zazaları Kürtlerin bir kolu olarak ifade etmişlerdir. Şimdi de Batılı bilim adamlarının fikirlerine bakarsak…

Hocam bir an kendimizi dersteymiş gibi hissetmeye başladık…

(Kadri hoca tebessüm ederek devam ediyor) Carsten Niebuhr 1780 yılında basılan “Voyage en Arabie…” adlı araştırmasında Zazaları “Kürt aşireti” olarak kaydetmektedir. Cladius James Rich 1836 yılında yazdığı “Narrative of Residence in Kurdistan” adlı eserinin 376. sayfasında Zazalar hakkında şöyle der: “Hassan Dağı, Zagros ve Toros dağlarının bir parçası olup Palo, Muş ve bunların arasında kalan bir coğrafyada yer alır. Burada yaşayan Kürtlere Zaza adı verilmektedir. Bu lakabın anlamı ‘kekeleyerek konuşan’ demektir.” Humphry Sandwith İngiltereli bu araştırmacı 1822 yılında Osmanlı-Rus savaşları sırasında sağlık birimlerinin başında olarak Kars’ta bulunmuş ve “The Siege of Kars” (Kars Kuşatması) günlüklerini 1853 yılında yayımlanmış ve çalışmalarının bir parçası olarak İngilizce-Zazaca bir sözlük hazırlamış ve Zazaları “Kürtlerin Zaza Aşireti” olarak kaydetmiştir. Peter Lerch, Zazalar ve Zazaca hakkında ilk araştırmalara imza atan ve yaptığı araştırmalar 1857-1858 yılları arasında yayımlanan Peter İvanoviç Lerch ve bu metinler üzerinde filolojik araştırmalar yapan Friderich Müller Zazaları bir Kürt aşireti olarak, konuştukları lehçeyi de Kürtçenin bir lehçesi olarak tanıtmaktadırlar. Örneğin Müler bu çalışmalardan birinin 227. sayfasında kullandığı başlık şöyledir: III. Zaza Dialekt der Kurdensprach. Yine bilindiği gibi Peter İvanoviç Lerch günümüze ulaşan ilk Zazaca klasik dönem nesir örneklerinden oluşan bazı tekstleri Osmanlı-Rus savaşlarında esir düşen Osmanlı ordusundaki Zaza askerlerin ağzından derlemiş, bunlardan biri olan Zaza askerimiz çok açık bir şekilde “ma piya kirdî” (biz hepimiz Kürdüz) ifadesini kullanmıştır.  

“İLK ZAZACA TEZİ HAZIRLADIK”

Tam da bu noktada hocam yukarda sorduğum soruyu tekrar etmek istiyorum. Bu durumun Kürtçe ve Kürtçe öğretmen adaylarına etkisini anlatır mısınız?

Biz Zazacanın yaşatılması için elimizden geldiği kadar çabalıyoruz. Şimdiye kadar aldığımız yüksek lisans öğrencilerinin belirli bir kontenjanını Zazalara ve Zazacaya ayırmış bulunuyoruz. Şubat 2014 döneminde 100 civarında sadece Zaza adayları almayı düşünüyoruz İlk Zazaca tez bizde hazırlandı ve YÖK’te tescil edildi. Zaza Edebiyatından Örnekler” adıyla yedi yüz sayfalık hacimli bir eseri biz yazdık ve enstitümüzün yayınları arasında çıkardık. İlk Zazaca tezi hazırlayan adayımızın derlediği Zazaca Masalları da biz yayımladık. Malmîsanij gibi dünya çapında ün yapmış bir Zaza akademisyeni sözleşmeli olarak kadromuza kattık. Kurmancî çalışmalarımızda olduğu gibi Zazaca çalışmalarımızda da Celadet Bedirxan’ın Latin Kürt alfabesini ve imlasını dikkate aldık. Farklı düşünen malum üniversitelerde ise farklı alfabeler ortaya çıkmakta, dersler bu alfabeler ile verilmeye çalışılmakta, ders isimleri ve içerikleri de Kürt dili ve kültürünü yansıtmaktan uzak bir şekilde tercih edilmektedir. Bu da bizim bölümümüz ile onların bölümlerinde okuyan öğrenciler arasındaki yatay geçişi güçleştirmekte, YÖK’ün bölümümüze tanıdığı ÖYP araştırma görevlileri kadrosuna o bölümlerde okuyan öğrencilerin başvurmalarını zorlaştırmaktadır.

Artuklu Üniversitesi olarak tezsiz yüksek lisans şeklinde Kürtçe öğretmen adaylarını yetiştirmeye devam edecek misiniz?

Barış sürecinin ve dünya gidişatının Kürtler ve Kürt dili lehinde gelişeceğini ve Kürt diline anadil olarak eğitimde kullanılma statüsünün verileceğini hesaba katarak tezsiz yüksek lisans şeklinde Kürtçe öğretmen adaylarını yetiştirmeye devam edeceğiz. Bu bağlamda şu anda devam eden müracaat paralelinde 250 aday alacağız. Lisans mezuniyet alanı kısıtlaması olmadığı için bu dile emek veren ve sınavda kendine güvenen her üniversite mezunumuza kucağımızı açtık.

Hocam bize ayırdığınız zaman ve vermiş olduğunuz pek değerli bilgilerden dolayı teşekkür ediyor, size ve öğrencilerinize başarılar diliyoruz.

Rica ederim. Ayrıca güzel düşünceleriniz için ben de teşekkür ederim. Üniversitemize ve Kürtçeye göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı da çok memnun oldum.

Yüksekova haber

AdminAdmin