Siyaset
Giriş Tarihi : 01-02-2016 10:24   Güncelleme : 01-02-2016 10:24

Boynukara:" Başkanlığı Bilimsel zeminde tartışmak gerek"

AK Parti Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara, Başkanlık Sisteminin bilimsel temelde tartışmak gerektiğini söyledi.

Boynukara:

Boynukara, yaptığı açıklamada, gelişmiş ülkelerde uygulanan, alternatif ve pratik devlet yönetim sistemlerinden biri olan başkanlık sisteminin, kamuoyunda tartışılan biçim ve içerikten pozitif anlamda daha fazlasını içerdiğini söyledi.

Her yönetim sisteminde görülebilecek mümkün zayıf noktaları olduğundan fazla öne çıkarıp köpürterek konuyu tartışmaya çalışmanın en azından iyi niyetli bir tutum olmadığına dikkat çeken Boynukara, şunları kaydetti:

“Zaman, başkanlık sistemini ülke yararına ideolojik zeminden çıkarıp serinkanlılıkla teknik ve bilimsel temelde tartışma zamanıdır. Bir siyaset bilimi olgusu olarak başkanlık sistemi, devletlerin yönetimine dair teknik bir konu olmasına rağmen ülkemizde ısrarla ideolojik zeminde ele alınmaktadır. Bu üslup, sadece yönetim sistemleri bağlamında değil ülkeye dair nice kritik bilimsel konuyu da ana ekseninden saptırmakta ve tartışmaları verimsizleştirmektedir. Bu yazıda biz ideolojik yaklaşımları bir kenara bırakıp niyet okumadan teknik, sade bir değerlendirme yapacağız. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013 yılında başlayan yeni anayasa çalışması sürecinde “Başkanlık sistemi de tartışılsın” önerisinde bulunmuştu. Bu öneriden sonra yoğun olarak gündeme gelen başkanlık sisteminin, kapsamlı bir biçimde tartışıldığını söylemek mümkün değil”

Muhalefet partilerinin konuyu şahsileştirerek konuşma çabalarının başkanlık sisteminin anlaşılmasını engellediğini savunan Boynukara, “Genel anlamıyla yönetim sistemleri, devletin üç temel gücü olan yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişkilere göre sınıflandırılıyor. Çoğulcu demokrasi, bu ilişkilerden hareketle farklı uygulamalar içerse de temel olarak üç sistemden bahsetmek mümkün. Seçime dayalı, temsil niteliği olan ve parlamentoya karşı sorumlu hükümetin bulunduğu parlamenter sistem, halk tarafından seçilen başkanın yürütme organını yönetmesi ve güçler ayrımı ilkesinin katı biçimde uygulandığı başkanlık sistemi ve cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği parlamenter sistem olarak da tanımlanabilecek yarı başkanlık sistemi” dedi.

Sert kuvvetler ayrılığı olarak da tanımlanan başkanlık sisteminin, yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin ve katı bir ayrıma dayandığını belirten Boynukara, şöyle devam etti:

“Yasama ile yargı organlarının ve demokratik denetimi içerisinde görev yapan yürütmenin mevcut olduğu sistemdir. Dünya genelinde yüzü aşkın ülkede uygulanan sistem, uygulandığı ülkelerin tarihi geçmişi, sosyolojik ve siyasal koşullarına göre farklılık gösterebilmektedir. Başkanlık sistemiyle ilgili olarak; başkanın doğrudan halk tarafından seçilmesi, yasama yetkisinin meclise ait olması, yasama organının tek veya çift meclisli olabilmesi, halk tarafından seçilen başkanın meclise karşı değil halka karşı sorumlu olması, yürütmenin yasamayı feshetme yetkisinin bulunmaması, yürütme organında görev alan bir kişinin aynı anda yasamada da görev alamaması, başkanın yasama organının çalışmasına katılmaması, katı bir kuvvetler ayrılığının uygulanmasına rağmen, bazı konularda (üst düzey yöneticilerin atanması vb) yasama onayını gerektirmesi gibi özelliklerden bahsetmek mümkün. Tartışmanın sağlıklı bir zeminde yürütülmesi açısından sistemin olumlu yönlerine dikkat çekmekte yarar var. B u bağlamda başkanın doğrudan halk tarafından seçilmesi, hem başkanın gücünü daha meşru kılmakta, hem de sisteme tartışılmaz bir demokratik nitelik, meşruiyet kazandırmaktadır. Başkanlık sisteminde, başkanlık ve yasama iki paralel yapı olarak işlev görür. Bu ise her iki birimin birbirini karşılıklı olarak denetleyerek suiistimalin ve makamın kötüye kullanılmasının önüne geçme olanağı sağlamaktadır. Yasal olarak belirlenmiş bir görev süresi olan devlet başkanı, her an değişebilecek bir başbakana kıyasla daha istikrarlı bir ortam temin edebilmektedir. Başkanlık sistemi var olan veya süreç içinde ortaya çıkan sorunlara parlamenter sistemden daha hızlı çözüm üretebilmektedir. Çünkü güçlü yetkilerle donatılmış bir başkan değişiklikleri ivedilikle işleme koyabilmektedir”

Hükümet krizlerinin ortaya çıkması ihtimal dışı olduğundan, istikrarlı bir yönetime olanak tanıdığını anlatan Boynukara, şunları söyledi:

“Bu sistemde koalisyon hükümetlerinin olması söz konusu değildir. Başkanlık sisteminde sorumluluğun kimde olduğu açıkça bellidir. Bu ise halkın hesap sormasını kolaylaştırmaktadır. Başkanlık sisteminde seçmen oy verirken, kendi oyunun nereye varacağını ve ülkeyi kimin yöneteceğini önceden bilmektedir. Seçmenlerin olası hükümet seçeneklerini önceden görerek oy vermesi, seçilmişlere hesap sorma araçlarını daha işlevsel kılmaktadır. Başkanlık sisteminde yasama üyeleri, hükümetin varlığının devamı konusunda kaygı taşımaksızın yasalar üzerinde bağımsız karar verebilmektedirler. Yakın tarihimiz dikkate alındığında, sisteme yönelik değişim taleplerine kuşkuyla bakan, dar ancak iletişim mecralarına hükmeden bir kadronun varlığını özenle muhafaza ettiği görülür. Sistemin revizyonunu konuşmaya yönelik her tür talep, bu kadrolar tarafından ‘rejim sorunu’ olarak sunulmaktadır. Aslında bahsettiğimiz kadronun bu tutum; seçkinci elitin kontrolü üzerine kurulmuş olan devlet yapısının sürdürülmesi, halkın siyasal katılımına kuşkuyla bakılması, halkın siyasal tercihinin yanlış olacağı ön kabulü ve sonuç itibariyle katılımcı demokrasiye karşı olma şeklinde de özetlenebilir. Bu nedenle olsa gerek ki, sivil siyasete ve demokratik sürece sıklıkla müdahale edilmiştir. Kendilerini ‘kurucu unsur’ olarak konumlandıran geleneğin, parlamenter sistemi, görünmez iktidarlarını kalıcılaştıracak biçimde planladıkları bilinmektedir. 1921 anayasasından 1924’e değişim, 1960, 1971 ve 1980 askeri darbe süreçlerinde anayasaya yapılan kimi müdahaleler, bahsettiğimiz kadroların sisteme müdahale mekanizmalarının kökleşmesi, hatta ‘anayasal kimlik’ kazanarak kurumsallaşmasını sağlamıştır. Halk iradesini ‘önemsizleştiren’ bu işleyiş, adı konulmamış bir iktidar paylaşımıdır. Yani ülkemizde var olan sistem bildiğimiz parlamenter sistem değil, sivil ve askeri bürokrasinin belirleyici olduğu bir sistemdir”

Halk iradesinin yansıması gerektiğini ifade eden Boynukara, “Bu nedenle; sistemleri tartışmak farklı, bürokrasinin adı konulmamış iktidar paylaşımını içinde barındıran Türkiye’deki mevcut uygulamaya kutsiyet atfetmek farklıdır. Seçilmiş sivil siyasete ortak olma anlamına gelen kurumsal yapılara söz söylemeyenlerin, halk tarafından seçilecek başkanın diktatör olabileceği kaygısı/önermesi üzerinden tartışmaya girmesi ise daha da farklıdır. Dolayısıyla yapılması gereken; tartışmaya, halk iradesinin ülkenin yönetim sürecine koşulsuz olarak yansıyıp yansımaması açısından bakmaktır.

Görüldüğü gibi, gelişmiş ülkelerde uygulanan, alternatif ve pratik devlet yönetim sistemlerinden biri olan başkanlık sistemi kamuoyunda tartışılan biçim ve içerikten pozitif anlamda daha fazlasını içermektedir. Her yönetim sisteminde görülebilecek mümkün zayıf noktaları olduğundan fazla öne çıkarıp köpürterek konuyu tartışmaya çalışmak en azından iyi niyetli bir tutum değildir. Zaman; başkanlık sistemini ülke yararına ideolojik zeminden çıkarıp serinkanlılıkla teknik ve bilimsel temelde tartışma zamanıdır” diye konuştu.

AdminAdmin