https://www.celikhanhaber.com/files/uploads/user/bd44f20ee6ac130433c642094cecd336-7592cd8e187c5cd2f2ed.jpg
Erkan Altaş

YAYLA GÜNLÜKLERİ

02-01-2024 11:18

Yaylaya, araçla gitme taraftarı değiliz, doğallığın hakim olduğu yolların, eşsiz manzaraların tadını çıkarmak için yorulmayı göze alıyoruz. Tabiatın güzelliği hatırına, konfordan vazgeçiyoruz. Sabahın erken saatlerinde yola düşüyoruz. Hava henüz aydınlanmamış. Heybemizde en az iki gün yetecek kadar yiyecek ve içeceğimiz mevcut. Patika yollardan geçiyor; dik yokuşlardan tırmanıyoruz. Vardığımız ilk tepede, öbek öbek civanperçemleri karşılıyor bizi; seviyor, kokluyor ve devam ediyoruz. Farklı türden kuşlar ve çiçekler yolculuğumuza eşlik ediyor. Yolun yarısına geldik sayılır, bunu bizi bekleyen kaynak suyundan anlıyoruz. Sessiz ve sakince akıyor. Kana kana içiyoruz. 

Nihayet vardık. Dinlenmeden önce, buz gibi akan suya yöneliyoruz. Hal hatır soruyor, hasret gideriyoruz. Yalnızlıktan yakınıyor. Çayımızı ateşe koyduktan sonra kahvaltı faslına geçiyoruz. Köy peyniri, tereyağı… Çayımız kaynarken ateşinde biber közlüyoruz. Söğüt ağacının gölgesinde sınırsız çay. Ağız birliği etmişiz -Közde çayın tadı da bir başka…

İnsanoğlunun hoyratlığı burada da çarpıyor gözümüze; ortalıkta bırakılmış pet şişeler, poşetler, çöpler… Çareyi toplayıp yakmakta buluyoruz. Ya ileriki zamanlarda, burada sevimsiz betonarme yapılar türerse! Yine böyle bir hevesle gelir miyiz? – Sanmıyorum.

Eskiden hayvancılık yapan aileler bahar aylarında buraya gelir, sonbahar bastırıncaya kadar konaklarlarmış. Kıl çadırların ve derme çatma barınakların izleri hâlâ duruyor. Her karışında yaşanmışlıklar var. O günlere yetişememiş olsak da derin bir özlem duyuyoruz. Ne garip…

Biraz yürüyelim. Şehrin gürültüsünden, stresinden uzaklaşmak iyi geldi. Tepeleri aşıp samimi kayaların üzerinde soluklanıyoruz. Papatyaları, sümbülleri, karahindiba çiçeklerini ezmemek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Kekik kokusu ve kuş sesleri eşliğinde konakladığımız alana geri dönüyoruz. Güzellik, peşimizi bırakmıyor.

Güneş veda ederken kamp çadırımızı kurmaya çalışıyoruz. Rüzgâr, biraz zorluk çıkarıyor ama neyse ki o da bizden yana. Akşam yemeğimizi ateşin aydınlığında yiyiyoruz. Üstüne bilmem kaç çay… Ve en güzel zaman dilimi başlıyor. Kimi bir anısını, kimi derdini anlatıyor. Sevinç ve hüzün iç içe…

Muhabbetimiz çadırda da devam ediyor bir süre. Gecenin ilerleyen saatlerinde, yorgunluğa yenik düşüp uyuyoruz. Sabah uyandığımızda yine ağız birliği etmişiz -Hayatımın en güzel uykusuydu… 

Kahvaltıdan sonra eve dönme hazırlıkları başlıyor. Üzgün olduğumuz her halimizden belli. Yüreğimize ayrılık acısı düşmüş bulunmakta. Söğüt ve çınar ağaçlarından helallik isteyip yola çıkıyoruz. Dönüş yolundaki sohbetimizin ana teması, yaylaya bir sonraki gidişimizin planlanması oluyor… 

[email protected]