https://www.celikhanhaber.com/files/uploads/user/default.png
Misafir Yazar

Hoş Geldin Bahar

21-03-2010 01:00

  Önce cemre düşer havaya, sırayla suya ve toprağa... Karıncalar çıkar yuvalarından dizilerek katar katar... Sonra toprak canlanır. Tohumlar filizlenir, bitkiye dönüşür. Sular coşar, çağlayana döner. Ağaçlar çiçek açar, çiçekler meyve olur. Kış uykusundan uyanır sürüngenler. Kuzuların karnı tok, otlaklarda oynaşır. Bülbüller yüksek kayalıkların yamaçlarında şakıyarak seslerinin tüm hünerini gösterirler. Göçmen kuşlar değişik makamlarda söyler şarkılarını bu mevsimde. Karlar berrak sulara dönüşerek bereket verir, can katar toprağa. Seyret sen o zaman toprağın nasıl neşelenip güldüğünü!
      Günlerin uzadığı değişim mevsimidir ilkbahar. Önce karanlıklar geriler, gece gündüz eşitlenir, yeni bir gün doğar nevruz olur o zaman. Sonra, günler uzadıkça geceler kısalır.  İnsanlar, piknik alanlarında bulurlar kendilerini, çocuk sesleri yankılanır dört bir tarafta. Bitkiler canlanır, bülbüller güller ile buluşur ilkbaharda. Kırlarda; papatyalar, sümbüller, laleler, nergisler, sarmaşık güller, karanfiller kış mevsiminde kaybolup, sanki kıyamet koptu da yeniden dirildiler... Topraktan aldıkları mis kokuları hafif esen ılık rüzgârla cömertçe yayarlar her tarafa. Bu sene hepsi daha güzel ve daha hoş kokulu sanki...
      Baharla birlikte bütün tabiat yeniden canlanır... Gül dikenle barışır, dost olur bu mevsimde...
      Keşke, o dizi dizi karıncalar kadar arkadaşım olsa ya da binlerce kilometre ötelerden gelip baharı ilk müjdeleyen leyleklerden biri olsam. Keşke Süleyman gibi kuşdilini bilsem, şakıyarak yüksek kayalıklardan yankılanan, bülbülün sesini anlayabilmek için şairin mısraları ile seslensem ona; ”Eşin var, aşiyanın var, baharın var, ki beklerdin / Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?” Diyerek derdini öğrenebilsem. Keşke doğayı süsleyen çiçekler gibi rengârenk elbiselerim olsa, hep onların yaydığı mis kokudan parfüm sürsem veya çeşit çeşit bitkiler gibi şifa dağıtsam bütün canlılara. Keşke berrak sular gibi kayalıklardan süzülen şelale olup çevreme ferahlık versem ya da güllerin budağına girip hiç solmayacak şekilde canlı tutsam onları. Keşke arı gibi her çiçekten bal alıp tadını alabilsem baharın. Keşke karnı tok otlaklarda zıplayan o kara gözlü kuzu olsam, oynayarak kutlasam nevruzu. Keşke yüksek kayaların yamacında baharın güzelliklerini seyreden şahin kadar asil duruşum olsa ya da daldan dala konan o küçücük sarı kuş gibi güzel sesim olsa. Keşke büyükçe bir orman olsam, bütün bunları bağrıma bassam. İşte o zaman baharı yaşayabildim diyebilirim belki...
      Ne duruyoruz canlanalım, şenlenelim, şarkılarla türkülerle oynayalım, bahar geldi! Haydi, koşalım hep beraber kırlara, çayırlara... Papatyalar, şebboylar, kırmızı ve pembe gelincikler arasında eğlenme zamanı geldi! Ne dersiniz? Her çeşitten toplayıp bir demet çiçek yapalım mı sevdiklerimize? Hoş geldin bahar! Her günümüz böyle olsun dileyelim.                                                                                                                                                            
                                                                                                                                     Rümeysa DOLAŞ