‘Derin Devlet’ Meselesi

Adnan Boynukara

24-05-2021 10:21

Eski Çin’de bir köyün yakınında bir dağ varmış. Dağın içindeki mağarada bir ejderha yaşarmış. Köylüler ejderhanın şerrinden korktuklarından her yıl düzenli olarak ona hediyeler gönderirlermiş. Arada bir köyden bir yiğit delikanlı çıkar, ejderhayı yok edeceğini söyleyerek kılıcını alır gidermiş. Ama nice yiğitler gitmiş, dönen olmamış.

 

Gel zaman git zaman bütün yiğitlerden daha yiğit, namı bütün bölgeyi almış başka bir delikanlı çıkmış köyden. O da ejderhayı yok etmek için niyetlenmiş. Akrabaları, dostları onu bu işten vazgeçirmek için çok uğraşmışlar. Gidenlerin dönmediğini çok söylemişler. Ama nafile. Genç yiğit azığını ve kılıcını alıp yola çıkmış. Dağa varmış. Kısa bir araştırmadan sonra ejderhanın inini bulmuş ve kılıcını çekerek içeri girmiş. Bir müddet mağarada ilerledikten sonra karşısına korkunç ejderha çıkıvermiş. Genç soğukkanlılığını kaybetmemiş. Kılıcını olanca gücüyle ejderhaya indirmeye başlamış. Ejderhanın hamlelerini de ustalıkla savuşturmuş. Bu vuruşma kısa bir süre sonra ejderhanın ölümü ile sona ermiş.

 

Mağara gencin zafer çığlığı ile yankılanmış. Genç heyecan içinde ileri geçip mağarayı araştırmaya başlamış. Gözleri kamaştıran bir hazine bulmuş. Tabii etrafa saçılmış birçok kurbanın kemiğini de görmüş. Ancak bir şey dikkatini çekmiş. Bu kemiklerin arasında hiç insan kemiği yokmuş. Genç buna bir anlam verememiş. Öyle ya bunca yiğit bunca yıldır bu dağa ejderha ile karşılaşmaya gelir ama hiçbiri dönmezmiş. Ama ortadaki kemikler ancak hayvanlara ait olabilecek kadar büyükmüş. İşte ne olduysa o anda olmuş.

 

Genç birden titremeye başlamış. Kılıcı tutan eline baktığında dehşet içinde kaba tüylerin derisini kapladığını, tırnaklarının uzayıp sivrildiğini, dar gelen elbiselerinin parçalandığını görmüş. Bağırmak istemiş, ama ağzından korkunç bir homurtu çıkmış ve ejderhaya dönüşmüş. Mağaradaki hazine, güç, ortaya çıkan kibirle, toplumsal çürüme, yozlaşmayla ‘kurtarıcıların’ canavarlaşması.

 

Devlet ve Derin Devlet

 

Bugün devlet olarak adlandırdığımız organizasyonun tarihi, M.Ö. 2300’lü yıllara dayanır. İnsanlar arası ilişkilerin koordinasyonu ve yönetilmesi açısından ihtiyaç duyulan yapı olduğu için tarihi geçmişi oldukça eski. Devlete ilişkin farklı tanımlamalar yapılsa da genel anlamıyla devlet, toplumun örgütlenmiş biçimi, kolektif iradenin organizasyona dönüşmüş şekli, siyasal bir aygıt, hegemonyanın gelişmiş ve somut kurumlara dönüşmüş hali olarak tanımlanmaktadır.

 

Ancak bazı devletler bir aygıt olmanın ötesine geçen özelliklere sahiptir. Bu tür devletlerin temel özelliklerini, devamlılık, kurumsallaşma, bireyler arası ve bireyler ile devlet arası ilişkileri düzenleyen kurallara sahip olma şeklinde somutlaştırmak mümkün. Hatta devletler toplumun yaşam koşullarını geliştirme düzeyleriyle dahi farklılık gösterirler. Bu tür özellikleri ön plana çıkmış devletleri, sadece yönetim aygıtı olarak değerlendirmek doğru olmaz. Bu yapıların tüm faaliyetleri bir stratejiye dayanır ve bu anlamıyla da tüm süreçleri belirleyen bir akıldan bahsetmek mümkündür. Yukarıda bahsettiğimiz özelliklerin yanı sıra, akıl ve stratejik düşüncenin belirleyici olduğu devletlere ‘derin’, kökleşmiş devlet denilir. Bu tür yapılarda belirleyici olan temel amaç, devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan halkın yaşam koşullarını iyileştirme, tercihlerini gözetme ve korumadır. Bu anlamıyla derin devlet ve devlet aklı ifadeleri, kamuoyundaki yaygın anlamlarıyla, olumsuz değil, olumlu özelliği ifade eder.

 

Patreon aracılığıyla Perspektif’e destek verebilirsiniz.

DİĞER YAZILARI ABD ve İsrail’in “Büyük Savaş” Arzusu 01-01-1970 03:00 7 Ekim Gazze: Bundan Sonra Ne Olabilir? 01-01-1970 03:00 Siyasal İklimi Zehirleyen Dinamikler 01-01-1970 03:00 Yabancı Düşmanlığının Maliyeti: Siyasal Holiganlık ve Toplumsal Trajedi 01-01-1970 03:00 Anayasa, Demokratik Devlet ve Kurumsallık 01-01-1970 03:00 Sudan; Çatışmayı Bitirmede Bir Alternatif 01-01-1970 03:00 Güvenlik Kaygısı Üzerinden Ülkeyi Esir Almak 01-01-1970 03:00