Ülke tv’de, Sadık Yalsızuçanlar’ın Açıkdeniz’ine Dücane Cündioğlu katıldı
Halktan aldığını, halkın alkışlayacağı şekilde halka yansıtmanın büyük bir önem taşımadığını, gerçek sanatçının eserinin, alkış almayacağını taşlanacağını iddia eden, muhayyilenin bedelini görmek isteyen, söyleşi sırasında çok derinlere inen, Cündioğlun’undan satır başları:
- “Hüzün olursa kahkaha olmaz; hüzün kahkahayı tebessüme çevirir.
- Kahkahada zekâ yoktur, güdülerin hareketidir.
- Zekâdevreye girdikçe, kahkaha azalır; ağlama da güdüdür.
- Dişil yanımız arttıkça hüznümüzartar.
- Kulluk kelimesinin açılımında mahrumiyet, aidiyet vardır; kulluk dişil bir sıfattır.
- İlmi talep eden erildir; silah ister hocadan.
- İrfana talip olan teslim olur;dervişlik zayıflıktır.
- Vicdanın ilk belirtileri kadınlarda ortaya çıkar ilk teselli hz. Hatice anamızdan gelmiştir; bir de büyük mürşitlerde bu hissediş vardır; çünkü onların algısı da dişildir.
- İslam dünyasında güzelliğin sembolü erkektir, Yusuf’tur. - Hz Meryem afif değildir ; çünkü korunandır; Yusuf ise afiftir, çünkü iffetini koruyan olmuştur.
- İslamın, imanın şartlarınınyanında, ihsan meselesinin hassasiyeti bambaşka; ihsan, kalbin kapısıdır.
- Er meydanında ilim olur, ama irfan, zayıflamakla olur. Yeryüzünde hiç bir sevgi yoktur ki ilahi sevgiden payını almamış olsun
Yeryüzünde hiçbir sarhoş yoktur ki, hangi türü olursa olsun, ilahi sarhoşluktan pay almasın.
Bütün sarhoşluklar muazzezdir, bir açıdan, asıl sarhoşluktan pay almışlardır; çünkü sarhoşluk aklı terk etmenin bir biçimidir; zahirde şeriatın nazarında, tabi ki günahtır; (şeriatın nazarını zayıflatmak amacıyla asla değil) ama nazar var nazarın üstünde nazar vardır”
Kanal 24’de Kafa Dengi programında Gökdemir İhsan, Selahattin Yusuf, Tarık Tufan sansür konusunu irdelediler.
Günümüzde, kaldırıldığı iddia edilen köleliğin, egemenlerin geliştirdikleri yeni formlarla, usüllerle güçlendirildiği, şimdiki işgalin adının, demokrasi götürmek, sömürünün yeni adının kültürel etkileşim, yeni ücret politikaları, olması masaya yatırıldı.
Günümüzde futbol yorumcuları bile Kemalizm eleştirisi yapabiliyorken, bir dönem, Fikret Başkaya’nın, Paradigmanın İflası’nın yasaklanması hatırlandı; Şeker Portakalı, Fareler ve İnsanlar adlı kitaplarla ilgili itirazların, Yunus Emre’ nin dizelerinin, ders kitaplarından çıkarılması isteklerinin, ayni sansür zihniyetinin devamı olduğu vurgulandı.
Şekspir’in eserleri İngiltere’debir dönem sansürlenmiş. İsmail Hakkı Busrevi’nin tefsiri de ilahiyatçılar tarafından, “bugünkü bilim anlayışına uymuyor” gerekçesiyle bazı kısımları hariç tutulmuş; gerici diye “Itri’nin oratoryosuna katılmam” diyenler olmuş. Saidi Nursi ,Nazım Hikmet, Yunus Emre, John Steinbeck gibi yan yana gelmeyecek isimlerin, ayrı türdeki (edebi siyaset din gibi) iktidarların, ayni yasakçı anlayıştan nasiplendiklerinden bahsedildi.
Topluma pedagojik bir yaklaşımla “senin yerine ben okudum senin görmeni uygun bulmadım” mesajı verilmesi, iktidar gücüyle yapılan sansürden çok daha aşağılayıcı bulundu. Ahlâken toplumun kendini regüle edebileceği konuşuldu.
Tuluhan Bir Demet Mutluluk Uzatıyor
TGRT’de Tuluhanla 25. Saat'temutluluk hedef midir? sonuç mudur? sorgulandı. Kötü anıların silinerek az hatırlandığını, nostaljinin, getirdiği güzel anlarla, mutluluğa sebep olduğunu öğrendik; mutsuzluğun nedeni, eksiklik duygusuyla ve yetiştiriliş tarzıyla bağlantılıymış. Mutsuz çocuk ilgi görürmüş.Tebessümün, mutlulukla alâkasını açıklayan, program konuklarından Yankı Yazgan, deney yaptırdı.
Kızdığımız insanları beş saniye düşündük, sonra gülümseyerek düşünmeye çalıştık, olmadı; çünkü gülümserken, beynimize “iyi bir şeyler oluyor” mesajı gitmiş zamanında. “kaşları kaldırın kızamazsınız, vücudumuzun şifreleri var” dedi. İnsanların mutluluğu aradıkları kişisel gelişim kitapları yayınında, son günlerde neredeyse patlama yaşanıyormuş.
ROTAHABER-